BDDK Kararları Hakkında İlk İzlenimlerim!

24.06.2022 23:19
  •  A 

Değerli üyeler, 

Akşam yemeğini yedik. sonra eşim, büyük kızım balkonda otururken bir anda yağmur gibi telefonlar gelmeye başladı. Eşim de Global Menkul'ün İzmir Direktörü. İkimizde sektör profesyoneli olduğu için telefonlar ikimizi için de bir anda çalmaya başlayınca, ne oluyor dedik. BDDK açıklamasını okudum. 

Yani diyecek söz bulamıyorum artık. En başından beri yapılması gereken TCMB'nın özerkliğinin korunması, liyakata önem verilerek atamaların olması, kamu harcamalarında tasarruf, hukuk, maliye, demokrasi, ekonomi, siyaset, partiler yasası, seçim sistemi, dış ilişkiler, para politikası konularında doğru kararlara dönmek iken, yanlışlarda ısrar ettikçe maalesef içine düştüğümüz sıkıntılar bizleri olmayacak kararları almaya zorluyor.

Eylül'de para politikasında enflasyona rağmen faiz indirimleri başlayınca, bunun enflasyon ve zam yağmuru yaratacağını ısrarla yazmıştım. Durum ortada. Kendi ülkemizde yabancıların ve fiyatların esiri olduk. Her geçen gün fakirleşiyoruz.

Sorun artan dövizin karşılığı olan TL'yi yaratmak değil. Elbette döviz artıkça karşılığı olan TL borçlarımız da katlanıyor. Ama TL kısmını vergi salarak, para basarak çözme imkanı var. Sorun vadesi gelen döviz borçlarımızı ödemek için ihtiyaç duyacağımız dövizi bulmak! Cari dengede hala açık verdiğimiz için, bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç toplamı ile rezervlerimizi kıyaslama şansımız da kalmadığı için maalesef kur baskısından kurtulamıyoruz. Dövizi de basamadığımız için, nasıl döviz yaratacağız işte bu şekilde diye yeni bir uygulamaya daha geçilmiş. 

İlk, ihracat gelirlerinin %25'ini TCMB'na satma zorunluluğu getirildi. Sonra bu oran %40'a çıkartıldı. Daha sonra reeskont kredisi kullananlar için dövzilerinin ek %30'unu da bankalara satma ve bir ay döviz almama taahhütü getirildi. Arada KKM uygulamasına geçildi. Ama tüm bunlar yeterli olmuyor ki, vadesi gelen ödemeler için döviz ihtiyacı bu şekilde karşılanmak istenmiş olabilir. Yani son durumda ne deniyor? Döviz varlığı 15 Milyon TL karşılığının üzerinde olanlar kredi kullanamaz deniyor. Peki ne yapacaklar bu durumda? TL kredi kullanmak istiyorlarsa dövizlerini 15 Milyon TL'nin altına çekecekler. Yani döviz satmak zorunda kalsınlar isteniyor. 

Bu durumda şirketler tercih yapmak zorunda kalacaklar. Ya TL kredi kullanacağım diyorlarsa dövizlerinden vaz geçip, döviz gelirlerini unutacaklar, ya da TL kredi kullanmayıp dövizde durmaya devam edecekler. TL kredi kullanmak istemeyenler ise, ya öz kaynaklarla yatırımlarını fonlayacak, tahvil ihraç edecek, ya eurobond çıkartacak, ya da yatırım yapmaktan vaz geçecekler.

Yani bunların hepsi aslında büyümeyi düşürecek, yatırımları azaltıcı etki yaratacak gelişmelere sebep olacak gibi geliyor bana. Aslında düz mantıkla istenen, bu kararla dövizler satılsın, biz de dövizini satana istediği kadar TL kredi açalım kullansın. Böylece döviz düşsün, ithal ekonomisi olan ülkemizde döviz düşerken enflasyon da düşsün ve satın alma gücümüz artsın. Akaryakıt, elektrik, doğalgaz gibi her alanda fiyatlarda geri gelme sağlansın. Sonrası aylarda enflasyon düşüyor gözükünce, bu trend daha da hızlansın ve TCMB ek faiz indirimleri daha yapabilsin. Evet bunlar içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar için hedeflenen açamlardan olabilir. Ama bence asıl yakın endişe, dış borçlarda vadesi gelen ödemeler için döviz bulmak. Diğer yakın bir endişe ise, temmuz ayında vadesi dolacak olan kkm'deki paraların ki, yaklaşık 20 Milyar Dolar'a denk gelen bir meblağ olduğu söyleniyor, yeniden dövize yönelmesine mani olmak. Kurlarda düşüş baskısı yaratıp, KKM'de kalmalarını sağlamak.

Ama düz mantık çalışacak mı emin değilim. Çünkü böyle bir karar neden alınır. İşleyen düzen neden bu şekilde polisiye tedbirlerle baskılanır diye akıllara gelen soruların cevapları, dış ödemeler dengesinde döviz sıkıntısı mı var acaba cevaplarına, ya da endişelerine çıkacak olursa, bu takdirde yatırım yapacak olanlar dahi, bu kararlarından vaz geçip, tamamen dövize park ederek gelişmeleri izlemek isteyebilirler. Bu durum büyüme oranlarının düşmesine, işsizliğin ise artmasına neden olur. Büyüme oranları düşerse, devletin son dönem artan fiyatlar üzerinden tahsil ettiği ötv, kdv gibi dolaylı vergi gelirleri de düşmeye başlar. Aynı şekilde iş yapmaktan ziyade durumu anlamak için işler askıya alınmaya başlanırsa, büyümeler düşeceği, cirolar ve karlar da azalacağı için dolaysız vergi gelirleri de azalabilir.

Çünkü sorun olmayan bir ekonomide, ülke halkının tasarruflarının %72'ye ulaşan payı adı ister KKM olsun, ister DTH olsun sonuçta dövize endeksli olan alanlarda atıl park etmez. Enflasyon endişelerinden korunmak için bu alanlarda park eder. Yani güven sorunu varsa bu kadar büyük bir tasarruf payı atıl olarak bloke edilir. Peki şimdi bu şekilde alınan kararlar güveni arttırır mı, azaltır mı? Sorumu borsa için şöyle açayım. Şimdi kur ve enflasyona karşılık nelere bakıyorduk? Şirketlerin ihracat gelirlerinin ne kadar yüksek olduğuna, nakit ve nakit benzeri varlıklarının büyüklüğüne bakıyorduk. Çünkü biliyorduk ki, nakit ve nakit benzeri varlıklar ne kadar büyükse, bunlar genelde döviz ve değerli maden şeklinde olduğu için, şirketler faaliyet gelirleri yanında çok ciddi de kur ve finansman geliri elde ediyorlardı.

Döviz gelirlerinin öncesinde %70'ine varan kısmı bloke edilmiş ihracat şirketlerine, şimdi de bu şekilde dövizlerini sat diyerek kurlarda düşüş olursa ne olacak? Bilançolarda kur gelirleri eriyecek, hatta belki de kur zararları bile oluşacak. Şimdi ihracat şirketi yüksek hammadde fiyatıyla alım yapmış, 17.30 kuru hesaplayarak sattığı ürünlerinin paralarını bu uygulama sonrası ne kadar alt kur karşılığından alırsa, karı o kadar düşme ve hatta belki de zarar yazma riski bile oluşmayacak mı?

Borsada en çok kimler etkilenecek? İhracatı ve nakit varlıkları yüksek şirketler olumsuz etkilenecekler. Bu da bizlerin orta ve uzun vade için bilançoları ile ilgili olumlu beklentilerimizi tırpanlayacak. Belki de beklentilerimizi boşa çıkartacak. Diğer taraftan ise ithalatçı, döviz borçlusu şirketlerde ise döviz karşılığı TL borçlarının düşmesine neden olacak. 

Şimdi bu gözle bakarsak, holdingler, parası bol demirçelikçiler, otomotivciler, kimyacılar artık hangileri derseniz bu işten olumsuz etkilenebilir diye hisselerinin fiyatları düşecek mi acaba? Evet bu endişeleri sorularınızda da görüyorum. Düz mantıkla bakınca böyle bir risk var. Lakin nakit zengini şirketler bu kararlar sonrası dövizlerini satmayıp, öz kaynakları ile faaliyetlerini sürdürmek isteyebilirler. Yurt dışına eurobond ihracı yapabilirler. İçeride kredi kullanımı yerine tahvil ihracını tercih edebilirler. Hatta bazıları yatırım kararlarını bile askıya alıp, şirket hisselerine ayırdıkları geri alım fonlarını daha da arttırabilirler. Yani bu ortamda iş yapmak TL kredi kullanmayı gerektirecek, bu da dövizlerini satmalarına neden olacaksa, kararlara güvenmemeleri halinde güvendikleri şirketlerinin hisselerini daha da çok geri toplayıp, seçimler sonrası için faaliyetlerini sadece öz kaynaklarla devam ettirebilecek şekilde azaltabilirler de. Bu durumda, dövizi bol şirketlerde döviz gelirleri düşecek endişesi ile hisse fiyatları düşecek diye düşünülürken, geri alım fonlarına daha çok kaynak ayrılması halinde bu korkulan geçici olarak yaşansa da, sonrasında gelişme hisse fiyatları için korkulduğu gibi olmayabilir.

Lakin tekrar ediyorum, bu şekilde kararlar işleyen düzeni bozar. Bu da güveni sarsar. Güven kaybı endişelerin sürmesine neden olur. Gelecek endişesinin ve belirsizliğin yüksek olduğu ortamlarda ise, istenildiği gibi dövizden kaçış olmaz. Tam tersiyle de sonuçlanan bir durum görebiliriz. Yani her şeye rağmen dövizde yatan pay daha da artabilir. Yabancının zaten olmayan güveninin daha da azalmasına neden olur. Uzun süredir satmakta olan yabancı, bu kararla belirsizlikler daha da arttı diye düşünürse, hisseler de dahil tüm Türk varlıklarında satışlara devam eder.

Görüyorsunuz işi nerelere getirdik. Dolar 2016'da 3.00 TL altında, enflasyon ve faizler %6 lara inerken, bir anda bankalar ve faizlerle başlattığımız kavganın sonu bizi buraya getirmiş durumda. Umarım alınan kararlar istenilen sonuçları doğurur. Eğer yine istenilen sonuç gerçekleşmezse, sonrasında çok daha radikal kararlar kaçınılmaz hale gelebilir. Hatta, sayın Cumhurbaşkanı, Temmuz 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Yönetim sistemine geçişte beni seçerseniz faiz, döviz ve enflasyon ile nasıl mücadele edeceğimi göreseksiniz dediği hala aklımızda. Bu sözler söylendiği zaman enflasyon %15.85, faiz %17.75 ve dolar kuru da  4.70 civarındaydı. 2021 Eylül ayında yeni gelen TCMB başkanı ve ekibi sonrası politika faizlerini o an bulunduğu %19'lardan 500 puan indirerek %14'e düşürdük. Ama dendiği gibi, yani faiz sebep ve enflasyon sonuç olsaydı, 500 puan düşen faizler sonrası enflasyon da düşmeye başlaması gerkiyordu. Lakin enflasyon şu an %73.50 seviyesine dayanmış durumda! Neden? Çünkü para politikasında hata yaptık. Yanlış olur dememize rağmen, enflasyon yükselirken politika faizlerini indirmeye başladık. Buna kurlar tepki verdi. Kurlar yükseldikçe, üretim için bile %81 ithalat yapması gereken ithal ekonomisi olan ülkemizde her şeyin fiyatı artmaya ve enflasyon da yükselmeye başladı. Zincirleme bir döngüye girdik. Savaşla birlikte enerji ithalatında da fatura kabarınca ödemeler dengemizdeki açık yine büyümeye başladı. Maalesef eğer düşünüldüğü gibi davranılırsa, aynen bu günleri yaşayacağımızı Eylül 2021 öncesi ve sonrası bir çok yazımla uyarı olarak paylaştım. 

Bu kararlar sermaye kontrolü müdür? Yani sonuçta, TCMB'na  döviz gelirlerinizin %40'ını satacaksınız, reeskont kredi kullanmak için de %30 da bankalara satacaksınız, bir ay da döviz almama tahhütü vereceksiniz, bunun da sonrasında şimdi de 15 Milyon TL karşılığını aşan döviziniz varsa, bunu bu tutarın altına indirmezseniz kredi kullanamazsınız demek sermaye kontrolü demek olmuyor mu? Ben yorumu size bırakıyorum.

Peki şimdi bu kararlar sonrasında da istenilen olmazsa, kkm'de vadesi dolanlar dövize yönelecek olursa, ya da ödemeler dengemizde vadesi gelen dış borçlar için döviz sorunu yaşayacak olursak, o zaman ne yapacağız? Bu işin sonu nereye gidecek peki? Döviz açığımızı kapatmak için daha ne kararlar alacağız? Bu arada her şeye zam yapmaya da devam ediyoruz. En son şekere de %67 zam kararı alındı. Bu zamları bu denli yüksek yapıp da sonra enflasyonun düşmesini beklemek ne kadar gerçekçi olur sizce! Şunu bilmenizi isterim ki, köprüden önceki son çıkışa gelmek üzereyiz. Alınması gereken doğru adımlar yerine, bu şekilde zorlayıcı tedbirlerle güveni ve işleyen düzeni de bozmaya devam edersek, bu gidişten çıkış imkanımız da kalmayacak.

Ülke hepimizin. Bizler yanılalım da, alınan kararlar ülkemize ve hepimize yararlı olsun. Yine de olası gelişmeleri tek bir açıdan değerlendirmek doğru olmaz. Yaşayıp tam yansımalar ne olacak göreceğiz. Ben yağan telefonlar gibi, sizlerin de kafalarınızda oluşan soruları bir nebze olsun cevaplamış olayım diye, ilk andaki düşüncelerimi yazmak istedim. Belki biraz daha önce yazabilirdim. Ama telefonlardan ilk fırsat bulduğum anda yazmaya başladım. Hele iki gün konuşmaları, değerlendirmeleri, açıklamaları duyalım, görüşlerimizde eksikler, değişiklikler olursa, yeniden güncel yazılarımla bunları gidermeye çalışırım.

Hepinize iyi hafta sonları.


    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_


  • 24.06.2022
    09:40

    Gelişmiş ekonomilerde resesyon endişeleri ve bu nedenle de faiz artışları olmasına rağmen, TCMB %14 olan politika faizini değiştirmedi. Ama diğer bazı alanlarda sıkılaştırma önlemlerine yönelik adımlar atıldı. Hoş faize dokunmadan bu yapılanlar ne kadar yeterli olur bilemiyorum. Dış dünyada rese... Devamı »

  • 23.06.2022
    09:47

    FED Başkanı Powell, dün açıklamalarda bulundu ve resesyon riski var, bu nedenle de enflasyon hedef olan %2'ye uygun düşme yönünde dönüş görene kadar faiz artışları ve müdahaleler devam edecek dedi. Diğer taraftan AB Merkez Bankası ECB Başkanı Lagarde, emtia ve enerji fiyatlarının enflasyon üzeri... Devamı »

  • 22.06.2022
    09:42

    FED karaları, olası uygulamaları, Rusya yaptırımlarının enerji vb. fiyatlara yansıması, tedarik sorunlarının da henüz bitmemiş olması ile dünya genelinde resesyon riskleri sürüyor. Bu nedenle dışarıdan satış baskılarının bir süre daha devam edeceği görüşümü koruyorum. İşte dışarıda durum bu ike... Devamı »

  • 21.06.2022
    09:32

    Bugün pozitif bir açılış bekliyorum. Bunun nedenlerinden Suudi Prens ve İsrail Dış işleri Bakanının ziyaretlerini de sayabiliriz. Suudi prensin ziyaretinden dolar girişi sağlayacak bir takım anlaşmalar beklenti dahilinde. Ama sonuçta dünyanın gelişmiş ülkelerindeki enflasyonu düşürmek için alınan fa... Devamı »

  • 20.06.2022
    09:25

    Fransa savaşın sonuçlanması için Ukrayna'nın toprak tavizi vermesi mesajı veriyor. ABD ve İngiltere ise uzlaşma çıkmadan olabildiğince savaşın uzamasını, bu süre içerisinde Rusya'nın yaptırımlar ve savaş kayıpları nedeniyle yıpranmasını istiyorlar. Ama aynı anda ABD'nin Yunanistan ana ka... Devamı »