Ülkenin gündemlerine yetişemiyoruz gerçekten. Gözü dönmüş sapıkların, canilerin, para amaçlı kurulmuş insanlıktan çıkmış bebek katili çetelerinin cinayet haberleri arka arkaya gelirken, diğer tarafta anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi yönünde çıkan açıklamalar, ekonomide bir türlü düşmeyen enflasyon, hayat pahalılığı, kamuda süren israflar, enflasyon muhasebesinde geri adım mı atılacak haberleri, sınırlarımıza yaklaşan jeopolitik riskler, seçimlere katılmasına siyasi yasakla mani olmak istenen muhalefet başkan adayı İmamoğlu hakkındaki gelişmeler, ölen hain FETÖ terör ötgütü lideri ve yaşattığı riskler, en tepeden İsrail'in hedefinde Türkiye var açıklamaları, İsrail İran'ı vuracak mı, vurursa boyutu ve hedefleri neler olacak belirsizlikleri ve risklerini düşünürken, dün MHP lideri Bahçeli gündeme yeni bir bomba bıraktı! Tüm gündemler bir anda alt üst oldu.
Devlet Bahçeli, ''Terörist başı Öcalan'ın tecridi kaldırılsın, hatta mecliste DEM grup toplantısına katılıp kürsüden PKK'yı lav ettiğini, terörün bittiğini, silahların bırakıldığını ilan etsin. Terör sona erecekse, akan kan duracaksa, toplumsal barış sağlanacaksa, vatan, devlet, millet, bağımsızlık ve ortak gelecek için bunu sineye çekmeye hazırız, ve katlanırız. Terör ülke gündeminden tamemen çıkarılsın. Bunu yaparsa umut hakkından yararlanması kapsamında gerekli düzenlemelerin önü sonuna kadar açılsın hodri meydan!'' dedi.
Tabi bu yeni ve sürpriz açıklama bir anda diğer tüm gündemlerin üstüne çıktı. Peki kısa süre öncesine kadar muhalefeti İmralı ve DEM parti ile dirsek temasındalar diye hainlikle suçlayan, hatta bu nedenle 2015 yılında parlamenter sistemde yapılan seçimlerde tek başına hükümet kuramayan Ak Partiyi yıkabilecek iken, Kürtlerle iktidar ortağı olmam, olana da destek olmam diyerek Ak Parti'nin sonrasında yapılan erken seçimde yeniden tek başına iktidar olarak seçilmesinin önünü açmış olan Bahçeli, şimdi neden böyle bir açıklama yaptı?
Sayın Bahçeli yakın zaman öncesinde DEM'lilerin mecliste elini sıkmasıyla zaten bir şeyler yapacağının işaretlerini vermişti. Ama binlerce bebek, çocuk, kadın, yaşlı, genç, polis ve askerimizi öldürmüş, ülkenin Milyarlarca Dolarının ülkenin kalkınmasına harcanacağı yerde teröre harcanmasına neden olmuş, güneydoğunun yıllarca geri kalmasının en büyük nedeni olan PKK terör örgütünün lideri için şimdiye kadar ortaya idam ipi atarken, CHP'yi her fırsatta DEM parti ve PKK ile dirsek temasında terörizme hizmet ediyor diye eleştirirken, şimdi bu çapta, hem de terörist başını meclise davet eden ve serbest kalmasına yol açacak bir açıklamayı sanırım hiç kimse beklemiyordu! Hatta DEM'liler bile bu çapta bir açıklama beklemediklerini açıkladılar.
Peki bu batının da destekleyeceği yeni bir barış süreci açılımı mı, yoksa ABD ve yanındakilerin Kürt Devleti kurma hazırlıklarının önünü kesmek, ya da ABD güdümündeki PKK ve YPG-PYD'nin Kürt halkıyla bağını koparma hamlesi mi? Bu sorunun cevabı ve gerçek nedeni sonrasında yaşanacaklara ve olası yansımalarına da ışık tutacak!
Ben terörist başının silahları bırakın çağrısı yapmasıyla PKK'nın tümden silah bırakmasını, ya da PKK bıraksa da Suriye kolu PYD-YPG'nin bu çağrıya uymasını beklemiyorum. Öcalan zaten öncesinde de benzer çağrıyı yapmış, ama PKK bu çağrıya uymamıştı. Hatta uymadığı gibi, bu süreç esnasında güneydoğu'da birçok il ve ilçede terör yapılanmaları kurmuşlardı. Sonra özerlik kalkışmasına sahne olan kendi şehirlerimizi bu terör yapılarından kurtarmak için askeri müdahaleler ve çatışmalar yaşandı. Kendi topraklarımızda, kendi şehirlerimizde barış süreci esnasında göz yumulan bu yapıları yıkıp, şehirlerimizde kontrolü yeniden sağlamak için de birçok polis, asker ve sivil vatandaşımızı terörle mücadeleye şehit verdik.
ABD Irak'ta yıllar evvel otonom bir bölge kurdu. Sonra benzer bir yapıyı şimdi Suriye'de PYD ve onun askeri kanadı YPG ile kurmak üzere. Ki, bu iki örgüt de aslında PKK'nın Suriye'deki türevleri diyebiliriz. PKK terör örgütü olarak tanındığı için, PYD altında kendilerine daha temiz sicilli diye gösterecekleri yeni bir piyon oluşturdular. Zamanında kırmızı halılarda karşılayıp, Esad'ın devrilmesi için desteklediğimiz ama sonra bize karşı planların en büyük destekçisi ve maşası haline dönüşen Salim Müslim'in lideri olduğu PYD ve onun askeri kanadı olan YPG'nin hiç bir şekilde Öcalan'dan gelecek bir silah bırakma çağrısına uymayacaklarını düşünüyorum. Hatta PKK'nın bile tam olarak bu çağrıya evet demeyeceği görüşündeyim. PKK uysa da, PYD-YPG ABD ve yanındaki ülkelerle(!) planlarına devam edeceklerdir. ABD Suriye'de yıllardır her türlü ağır silah da dahil ordu kurmalarına yetecek mühimmat sağladığı PYD-YPG yapılanmasına, Suriye'nin petrol bölgelerinin kontrolünü de verip ekonomik gelir de sağlamış durumda. Yani ordusu hazırlanmış, ekonomik gelirleri yaratılmış olası devlet planı için sırada bir Kürt devletinin kurulması ve tanınması aşamasına geçmiş durumdalar. Her türlü korumayı da yapıyorlar. Şimdi bu yapının bozulmasına hemen izin vereceklerini , ya da bu planlarının bozulmasını Öcalan'ın olası silahı bırakın açıklaması ile kabulleneceklerini sanmıyorum.
ABD'ye Rağmen mi, ABD ile Mi?
Peki o zaman sayın Bahçeli birden bire bu çağrıyı neden yaptı? Kürt vatandaşlarımızla sorunları ortadan kaldırma çağrısında çözümü ABD'ye rağmen mi, ABD ile birlikte mi bulmayı düşünüyoruz?
Eğer ABD ile birlikte bir süreç yaşanacak ve ABD de bu çağrıyı destekleyecekse, o zaman bunun arkasında İran'a karşı bir savaş başlatılması, İran'ın parçalanma süreci var. Bizim için de, bölge için de çok riskli bir süreç başlayacak demektir. Rusya buna izin verir mi, vermezlerse olası savaşın boyutu ne olur bunlar çok büyük belirsizlik ve risklerdir. Ama Rusya karşılıklı çıkar pazarlıkları ile her zaman ikna edilebilir, hatta bu pazarlık çoktan bağlandığı için yıllardır Suriye'deki Kürt devleti hazırlığına göz yumuyor da olabilir. Büyük devletlerin ön plandaki kavgaları, arka plandaki birçok anlaşmalarının örtbas edilmesi için göstermelik yapılır!
Ama dediğim gibi bu çağrı ABD desteği ile yapılıyorsa, sürecin devamında Türkiye'nin önceden geçtiği başkanlık sistemi sonrası, şimdi de eyalet sistemine geçmeye kalktığını görürüz. Türkiye eyaletlere bölünür. Güneydoğuda birçok ilimiz Amed Eyaleti'nin altında toplanır. Türkiye ABD ve Almanya gibi eyaletlerle yönetilen bir federasyon devlete dönüşür. İç işlerinde eyaletler kendi seçimlerini kanunlarını, yapılanmalarını farklı düzenler, dış işlerinde ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bağlı, ve onun anayasası içindeki düzene ve merkezi yönetimin kararlarına bağlı kalırlar. Başkan yine tüm ülke için bir kişi olarak ayrıca seçilir. Ama eyalatlerin kendi başkanlık seçimleri de olur.
Mevcut laik, demokratik cumhuriyetin böyle bir yapıya, yönetim biçimine dönüşmesi neden istenir, ya da kabul edilebilir? Bize bir havuç gösterirler, eğer bu dönüşümü yaparsanız, Irak, Suriye ve hatta İran'da kurulacak özerk Kürt devleti, ya da bölgeleri de ileride size bağlanır diyor olabilirler. Ama eğer bunlar yaşanır ve kabul edilirse, 15-20-30 sene sonra, güney doğumuzda olası Amed Eyaleti gibi bir çatı altında toplanan bu bölge ve Irak, Suriye, İran'daki olası özerk Kürt yönetimleri, ''Biz Türkiye ile anlaşamıyoruz. Ayrılıp kendi devletimizi kurduk'' demeye kalkarlar ve batı da hemen bu devleti tanırsa şaşmayın derim! Ben ABD'nin büyük İsrail projesinden vazgeçeceğini, hatta ülkemizin sınırları da dahil büyük bir Kürt devleti kurma planından vaz geçip de, tüm bu bölgelerde Türkiye'nin çok güçlü bir devlet olmasını isteyeceğini kesinlikle düşünmüyorum. Böyle bir sürece destek verirse, ileride blok olarak toprak koparmak ve tüm ülkelerde bu yapının alt yapısını hazırlamaya yönelik zaman kazanmak, bu alt yapıyı demokratik olarak hazırlamak içindir.
Masumane bir niyeti olan ülkenin bizimle şimdiye kadarki ilişkileri de iyi olurdu. Müttefik olduğumuz halde öyle mi peki? Neden o zaman çevremizde onlarca yeni ABD, İngiliz, Fransız askeri üsleri kuruluyor? Neden Yunanistan'ın adaları ve karasında 13 yeni ABD askeri üssü kuruldu? Bunların hepsi, bu planların sonrasında ya da en başında Türkiye ile savaş riskine, Türkiye'nin böyle bir gelişme halinde NATO'dan çıkma, çıkarılma ihtimaline karşı NATO hattının Türkiye sonrasında oluşturulmasıdır.
Bahçeli'nin bu çıkışının diğer bir nedeni ise, Suriye'de Kürt devleti ilan aşamasında olan ABD'nin bu kararı öncesinde ülke içinde Kürt sorununu çözerek, Kürt vatandaşlarımızın ve bölge ülkelerindeki Kürtlerin ABD'nin ilan etmeyi düşündüğü devlete, PKK ve türevi olan PYD-YPG'ye desteğini kesmek için olabilir. Hatta böyle bir tablo yaratıp, ABD'nin Kürt devleti ilanı pilanından vaz geçmesi için de yapılmış olabilir. Bunları yaşayıp göreceğiz.
ABD Desteği İle Yapılan Çağrı İse;
ABD'nin ileriki yıllarda bana göre olası amacını yukarıda yazdım. Türkiye'nin Afrika ve Ortadoğu dahil, bölgesel ve kontrol edilemeyen bir güç olmasına yol açacak gelişmeleri desteklemek için bunları yapacağını hiç düşünmüyorum. Bu yüzden eğer şu an bu çağrı ve gelişmeler ABD desteği ile yapılıyorsa, o zaman ABD'nin kafasında İran için öne çekilmiş planlar olabilir. Bu nedenle Suriye'deki olası Kürt devleti ilanını erteleyebilir. Bu arada İran'a karşı planları devreye sokarken Türkiye'de bir eyalet sistemine gidecek yapısal ve siyasi değişim sürecini başlatmak istemiş olabilir. Türkiye'de eyalet sistemi gibi anayasal değişim gerektiren bir sürecin yaşanabilmesi için ABD ve AB'den aynı 2002 ilk barış sürecinde olduğu gibi, hatta çok daha fazla bir siyasi ekonomik destek ve işbirliği sürecine gireriz. Böyle bir durumda Türkiye ilk 5-10 yıl içinde çok ciddi ekonomik gelişme ve toparlanma yaşar. Doğal olarak bunun borsaya yansımaları da çok pozitif olur. Kredi not artışlarının devamı da gelir. Doğrudan yatırım gibi kalkınmayı arttıracak kaynak girişleri de artar. Ama nihayetinde ileriki amaç bizim lehimize bir süreç için olmayacaktır.
ABD destekli bir süreç yaşanıyorsa, terörist başı bu çağrıyı yapar ve karşılık da görür. PYD-YPG ise geçici bir süre sanki çağrıya katılmış gibi görünür. Devlet ilanına kalkışmaz ama Suriye'de özerklik için her türlü faaliyetleri de sürer. Lakin bu süreç İran üzerinde bir takım planları devreye sokmayı düşünen ABD'nin hamlesi ile yaşanıyorsa, o zaman yakın zamanda İsrail'in İran'a karşı misillemesini görürüz. Bu misilleme İran'ın da tepki vermesine neden olacak boyutta yapılabilir. Bu durumda, ABD ve İngiltere de İsrail'i korumak için devreye girebilirler. Böyle bir süreç, İranda her türlü iç savaş ve bölünme hareketleri devreye sokularak büyümeye başlar. Bunun sonuçta jeopolitik riskleri, olası yeni göç hareketleri bizi ve borsayı kısa vadede yine olumsuz baskılar diye düşünüyorum. Ama dediğim gibi sonrası Türkiye hep destekleniyor gibi gösterileceği için borsa bir yerden sonra ciddi yabancı desteği görmeye başlar.
ABD'ye Rağmen Yapılan Bir Çağrı İse!
Sayın Bahçeli'nin bir anda başlattığı bu manevra, ABD'nin hem Suriye'de bir Kürt devleti ilanı hazırlığında olmasından ötürü, hem de İran'a karşı bölme planlarını devreye sokma aşamasına geldikleri için yapıldıysa, Türkiye öncesinde kendi içinde Kürt vatandaşlarının PKK ile ilişkisini kesmeye yönelik bu hamleyi başlatmış olabilir. Böylece teröristbaşının olası silahı bırakın çağrısı sonrası PKK bu çağrıya uysun uymasın, halka ve dünya kamuoyuna demokratik olarak biz elimizden geleni yaptık. Hatta terörist başı bile bu çağrıyı yapmasına rağmen PKK silah bırakmıyorsa, ya da PKK karara uydu gibi görünse de PYD-YPG ile teröre devam ediyorlarsa amaçları birlikte yaşam değil, ülkeyi bölmek, bölgeyi daha büyük bir savaşa sokmak için, buna da asla müsade etmeyiz ama kendi Kürt vatandaşlarımızla ortak yaşamı yönetim biçimini değiştirerek geliştirebiliriz mesajı vermek için olabilir. Devamında Suriye'deki YPG-PYD yapılanmasına Türkiye'nin karşı müdahalelerinin arttığını görebiliriz. Yani birçok konuda gözü karartabiliriz. Sınır ötesi harekatlar yine gündeme gelebilir.
Bu alternatif çağrının hedefinde ABD ve İsrail başta bölge üzerinde planları olan ülkeler var demektir. Biz kendi içimizde Kürt vatandaşlarımızla sorunlarımızı aşarsak, sizler bölgesel hedeflerinizi uygulayamazsınız. Bunun için Öcalan kartını bile kullanırız. Kürt devleti ilanı yapsanız da başarılı olamazsınız, bundan vazgeçin demek için verilmiş bir mesaj da olabilir. Ama eğer böyle ABD'ye rağmen, onların hızlandırmaya başladıkları bölgesel emellerini durdurmaya yönelik bir süreç başlatıyorsak, o zaman bunun karşılığında bizi her alanda sıkıştıracak ABD tepkileri de yaşanmaya başlayabilir. ABD ve İsrail başta bazı sözde batılı dost ve müttefiklerimizle ilişkilerimiz daha da gerilmeye başlar.
Ortadoğu'da tıkadığımız emellerinde bizi engel olmaktan çıkartmak için Yunanistan ile ilişkilerimizi gerebilirler. Bizi bir anda Yunanistan ile Akdeniz Ege temalı çatışmaya sokup yıpratmak isteyebilirler. Bu ihtimal piyasalar ve borsa için çok daha büyük bir baskı unsuru yaratır. Bu süreç AB dahil batı ile ilişkilerimizin iyice bozulmasına neden olur.
Lakin batı dediğimiz blok da aslında kendi içinde iki dünya savaşında savaşmış ülkelerden oluşuyor. Yani onlar da böyle bir süreçte kendi içlerinde ayrışmalar yaşayabilirler. Özellikle İtalya, İspanya, Macaristan bize karşı blok bir batı tepkisine destek vermeyebilir. Ama dediğim gibi bu alternatif daha sıkıntılı günlere neden olur. Rusya ve Çin ile ilişkileri çok daha ilerletmeye başlayabiliriz. Tabi bunun da bize bir takım yaptırımları getirmesi kaçınılmaz olur.
Borsa için beklediğimiz yabancı yatırımcı ABD'ye rağmen yapılan bir çağrı sürecinin devamındaki risklerimiz nedeniyle gelmez, hatta yabancının satışının devamı da gelebilir.
Bu arada her türlü bu çağrı Öcalan'dan karşılık görür ama PKK terörist başından gelecek bir çağrıya uymazsa, meclisteki DEM Parti'nin tutumu önem kazanır. Eğer buna rağmen hala PKK'ya açık şekilde karşı tavır göstermezlerse, o zaman DEM Partide de oy kayıpları başlar.
ABD İle ilgisiz, İç siyasette Oy Kaybına Yönelik Bir Çağrı İse!
Eğer Bahçeli'nin dün yaptığı çağrı iç siyasette yaşanan ekonomik sorunların yarattığı oy kaybı nedeniyle Kürt seçmen oyuna yönelik bir çağrı ise, bu takdirde devamındaki riskler iç siyasette daha da yüksek olur. Ülkücü kesimden ciddi bir tepki MHP'nin de süreçte oy kaybının yaşanmasına neden olur. Teröre çok büyük kayıplar vermiş toplumun tepkisi de büyük olabilir. Bu süreç siyasette yeni oluşumlara neden olabilir. Ama borsa için bu şık da riskli bir seçenektir. Yıllardır terörist ilan edilen bir örgüt ve onun terör başı liderinin Mecliste konuşması kolay kabul görecek bir gelişme olmaz. Lakin böyle bir çağrı yapıp, sonrasında hiç bir şey yapmamak da kendi içimizde Kürt vatandaşlarımızla ve meclisteki Kürt siyasilerle gerilimlerin artmasına da neden olabilir. Bu durumda iktidardaki oy kaybı daha da hızlanabilir. Umarım bu siyasette mevcut iktidar ve cumhurbaşkanının devam etmesi, bir kez daha seçime katılma imkanı için parlamenter sisteme geçiş niyetiyle yapılan bir çağrı değildir.
İşte dün başlatılan süreç hakkında olası alternatifler ve bunların olası yansımaları hakkındaki görüşlerim bunlar. Ama hangisi gerçek bunu şu an bilme imkanımız yok. Bir süre sonra yaşanacak gelişmelere, ABD'den gelecek tepkilere ve terörist başı Öcalan'ın ile PKK'nın tutumuna göre anlamaya çalışacağız. Lakin ABD desteği ile yapılan bir çağrı değilse, piyasalar ve borsa hakkındaki beklentilerimizi olumsuz etkileyecek süreçlerin en azından bir süre daha yaşanmasına neden olabilir. Böyle gerilimlerin ve risklerin artacağı, ABD ile yaşanacak böyle bir yüzleşme sonrası ilişkilerin daha da gerilmesi yerli yabancı yatırımcı açısından risk görülecektir. Böyle riskleri borsalar sevmezler.
Bir şey daha eklemek istiyorum! ABD'nin desteği ile yapılan bir çağrı ise ve ABD'nin ileride topraklarımızdaki gizli hedefleri yine de sürecekse, ille de ileride işler ABD'nin istediği şekilde gelişecek, bizi bölecekler diye kural yok. Bu süreçte bizim de elimiz armut toplamayacak. Eğer arada geçecek süreçte, ekonomi ve demokrasi çok iyi yönelitir, toplumun Kürt bireylerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi hakları daha da gelişip, karşılıklı birlikte yaşama olan güven ve saygı daha da artacak olursa, o zaman kimse ABD ve ortak plan kurucularının emellerine katkı vermez.
Bu arada artık çok yaklaşan bir ABD seçimi de gelmek üzere. Seçim sonrası eğer Trum seçilirse ABD'nin çok ummam ama bölgesel planları da değişebilir. Zaten bu risk nedeniyle İsrail seçime kadar savaşı yayabildiği kadar yaymaya çalışıyor olabilir. Yani seçilecek başkana göre mevcut riskler ülkemiz için artıp, düşebilir.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_