Kur ve Faiz Politikası Bilinçliymiş!

23.11.2021 09:36
  •  A 

Sayın Cumhurbaşkanı, ''Ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz'' diyerek, faiz ve kur politikasının bilinçli bir plan-programın parçası olduğunu açıkladı. Düşük faiz ile yatırımları teşvik edeceğiz. Karşılığında artan kurlar da cari dengemizi olumlu yönde etkileyeceği için, istihdam ve yatırım artışı olarak fayda sağlayacak. Böylece de cari açık, işsizlik, enflasyon, faiz sorunundan kalıcı kurtulacağız. Evet cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşananları izahı bu şekilde oldu. Umarım Allah gönlümüze göre verir. Lakin kur artışı bu dediklerimize yarayacaksa,  2008 yılında Dolar 1.15 iken sonrasındaki yıllarda 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10, 11.5 TL olmasına rağmen neden o zaman bu sorunlardan hala kurtulamadık? 

Sadece bu da değil aklıma takılan,  insan kendisine ''neden peki faiz indirince kurlar yükselecek diye biliyorsak, Merkez Bankasına döviz müdahaleleri yaptırıp, rezervleri sattırdık?'' diye soruyor! Öyle ya, enflasyona bakmadan faizleri ısrarla indirince kurların bu şekilde çıkacağını madem biliyorduk, neden devlete zarar verecek bu müdahaleleri yaptırdık. Hiç olmazsa şu an bu kurlarda iken, rezervlerimiz de artı olur ve swap ihtiyacımız bile olmazdı. Vadesi gelen yüklü ödemelerimizde de elimiz daha rahat olurdu.

Tabii sorular bir tane değil. Bu açıklamalar sonrası son OVP, ya da adı YEP(Yeni Ekonomi Programı) miydi şimdi karıştırdım. O programdaki yıl sonu kur, enflasyon hedefleri ne oldu? Boşuna mı o hedefleri verdik? 

Ben bu açıklamalardan; demek ki, iki yıl önce dövize yapılan bu müdahaleler bilinçliymiş. Faizler bu şekilde enflasyona bakmadan düşürülünce kurlar yükselecektir. Bu durumda döviz borcu olan şirketler, kurumlar, bankalar vs. zora girmesin diye, devletin elindeki dövizler bunlara aktarılmış diye mi anlamam gerekiyor acaba?

Çünkü şahıslar ve şirketler iflas eder, batarlar, devletler iflas etmez, batmaz. Ödeme güçlüğüne düşerler. Ama ellerindeki para basma ve vergi salma imkanları ile bir süre sonra yeniden normale dönerler. Yani rezervlerin satılması ile, faiz indirimleri kur artışına sebep olduğunda bunu devlet mi göğüslesin denmiş? Bu yapılabilir. Ülkenin üretim yapısını değiştirmek için zaten böyle bir şey yapmak lazımdı. Ama bunu şimdi değil, 2001 devalüasyonu sonrasında bu kadar döviz borcumuz yokken yapmak daha doğru olurdu. Hatta Dolar'ın 1.15'TL'ye indiği günlerde ben de, düşük faiz gerçek kur politikasına geçilmesi gerektiğini, bu sayede kalıcı üretim reformu yapılabileceğini, daha doğrusu şimdi bu politikanın amacı neyse, o zaman da bu amaçlar için bu kararın alınması gerektiğini yazıyordum. Ama bunun birkaç yıl yüksek enflasyon yaratacağını halka ilan etmek ve bunu, üretim artışının devreye gireceği zamana kadar kabulleneceğiz demek gerekir diyordum. 

Biz ise, bırakın bu konuda halkı uyarmayı, yıllardır Dolar 3-4-5-7-8 TL iken, döviz tutanın eli yanar, yastık altı dövizlerinizi satın dedik. Aynı mantıkla da müdahalelerle rezervleri erittik. Peki o zaman halkımızı neden ters manipüle ettik? Devletimize ek yükleri neden yükledik? Hoş halk döviz ile ilgili bu sözlere zaten pek de kulak asmadığı için, DTH'lar devamlı arttı. Şu an Döviz Tevdiat Hesabı toplamı 236 Milyar Dolar civarına çıkmış durumda. Demek halkımız ve şirketlerimiz kurların düşeceği açıklamalarına itibar etmemiş. Bu arada bu DTH konusunda da bir uyarı yapmak isteiyorum! Bankalar halkın mevduatlarını toplar, sonra bir kısmını disponibilite ve munzam karşılıklar gibi adlarla kenarda tutar ama kalan kısmı kredi olarak satarlar. Yani topladıkları ve kayıtta var gözüken paraların hepsi aslında fiziki olarak kasalarında durmaz. Aynı şekilde görülen bu DTH'ların da ciddi bir kısmı kaydidir. Yani birebir o tutarda bir para bankaların kasalarında döviz olarak durmuyordur. Onların da bir kısmı değişik şekilde döviz ya da TL olarak piyasaya kredi verilmiştir. Bu nedenle nasılsa 236 Milyar Dolar DTH rezervimiz var diye düşünülmesin. Öyle bir fiziki hazır döviz olmadığının da bilinmesini isterim! Bu yüzden kurlarda yaşanan bu sert yükselişler, bankalar için değişik maliyet riskleri taşır.

Şimdi özel sektörün döviz borcu yok deniyor. Ama şu an devlet her şeyi dövize endeksli hale getirmiş durumda. Yaklaşık 448 Milyar Dolar dış, yaklaşık 550 Milyar Dolar dövize endeksli borcumuz var. MB rezervleri nette swap hariç 38 Milyar Dolar civarında ekside. Özel sektörün MB kayıtlarına göre 125 Milyar Dolar döviz borcu var. Bir yıl içinde ödememiz gereken dış borç 165 Milyar Dolar civarında.

Böyle bir karar sonrası artan kurlar nedeniyle en başta enerji faturamız katlanacaktır. Bundan kaçış yok. Belki kur çok arttı diye lüks tüketimden kaçınabiliriz. Ama enerji ithalatı kaçınılmaz. Peki artan kurlar üretimdeki enerji maliyetlerini arttırmayacak mı? Yaptığımız üretim için yaklaşık % 70 ara mal ithalatı yapıyoruz. Kurlar böyle artınca tepeden tırnağa her şeye yeni zamlar gelecek. Bunları da insanlara izah etmemiz gerekir. Çok daha ciddi enflasyonlara muhatap olacağız. 

Basit bir hesap, iki yıl evvel döviz ödememiz için ihtiyaç duyduğumuz dövizi temin etmek niyeti ile diyelim 1 Milyar Dolar swap yaptık. Vadesi de bugün  doluyor olsun. Borcu neden alıyoruz, vadesi gelen döviz ödememizi yapmak için. Yani swaptan gelen o dövizleri zaten daha o zaman elden çıkardık. Bugün, hadi paralarımızı geri iade edelim dendiği zaman, o gün 7.5 Milyar TL vererek değiştiğimiz 1 Milyar Dolar'ı bugün dövizimiz varsa maliyetine bakmadan karşı tarafa vereceğiz. Ama elimizde döviz fazlası yoksa bunu piyasadan almamız gerekir. Bugünkü kurlarla bunu yaptığımız zaman devlete yükü 11.5 Milyar'a yükselmiş bir fatura ile karşılaşacağız. 7.5 Milyar'a aldğımız swap borcumuzu 11.5 Milyar'a kapatabileceğiz. Bu da sedece kur karşılığı olarak böyle. Bunun ayrıca paranın faizleri de üstüne eklenecek. (Bu rakam yazı sonrası artan kurlar yüzünden, şu an için 12.17 Milyar Dolar'a yükselmiş durumda) 

Hadi diyelim, dövizimiz yoksa da, para basar piyasadan alırız. İyi de böyle yaptıkça bu dolaşımdaki TL'yi arttıracak, kur ve enflasyonun daha da artmasına neden olacaktır. Ayrıca cari dengede son dönem hadi 1.5-2 Milyar Dolar artı verdik. İyi ama bu ay bile 8 Milyar Dolar civarı borç ödememiz var. Aradaki farkı piyasadan temin etmek zorundayız. Kur arttıkça bunun da TL yükü her geçen gün daha da artmaktadır.

ABD de para basarak borçlarını kapatıyor. Ama ABD, tüm dünyanın rezerv para olarak kabul ettiği parası ile bunu yapıyor. Bu nedenle de bir kur farkı riski ve zararı yok. Aynı durum TL için geçerli değil ki. Bu yüzden biz böyle yaptıkça artacak kurlar nedeniyle, ya günü gelince vadesi dolan döviz ödemelerimiz için yeni döviz borç bulamazsak ne yapacağız? Öyle ya, karşı taraf senin parana güvenmiyorum. Artan bu kurlarla günü gelince paramı geri veremeyebilirsin. O yüzden sana yeni borç vermem derse ne yapacağız? Eskiden IMF'e gider standby anlaşması yapardık. Buna da karşıyız. Peki böyle bir durumla karşılaşırsak ne yapacağız, borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz?

Umarım bu politika bizi ödeme güçlüğüne düşürmez. Çünkü öyle olursa, bunun adı, 1998 yılında Rusya'nın içine düştüğü moratoryum ilanı olur. Yani ödeyemiyorum demek olur. Rusya bunu dedi. Çünkü en önemli ihtiyacı olan enerji, doğalgaz ve  petrolü zaten kendisi üretiyordu. Bu konuda sorun yaşamadı. Ama biz ödeyemiyorum dersek, sıvı enerji ihtiyacımızın neredeyse %98'ini ithal ediyoruz. Bu ithalatı nasıl yaparız? Katar, Azerbaycan ya da İran ile TL karşılığı yapabilirsek ne ala. Peki bu garanti var mı? 

Kısacası düz mantık ile düşündüklerimiz fiiliyatta aynı gerçekleşmeyebilir. Keşke olsa da, bu yapısal sorunlardan kompe ve kalıcı kurtulabilsek. Ama bu arada fakirleşeceğimizi herkes bilmeli. Satın alma gücümüz daha da düşecektir. Bunun kısmen telafisi yüksek maaş zamları, yüksek asgari ücret artışı, asgari ücretten verginin kaldırılması gibi kararlarla sağlanabilir. Ama o zaman da, 20, 30 yıl öncesindeki günlere geri döneriz. Peki o zaman 20 yıldır bu kadar özelleştirmeyi neden yaptık. Aradaki onca OVP ve YEP paketleri neden açıklandı? 2023 hedefleri neden verildi? Bu hedeflere ulaşmakta, sorunları aşmakta bizi uçuracak denen cumhurbaşkanlığı rejimine neden geçtik? Bu kadar vergilerle ne yaptık? Yine an başa dönen bir politikaya dönüyorsak, arada tüm bunlara sebep olan kararlarımızı yıllardır nasıl başarı olarak anlatabiliyoruz? Bunun faturasının kesilmesi gereken kimse yok mu? Yani bunların hepsi dış güçlerin eseri mi? Bizim hatalarımız hiç mi yok?

Borsa Liman Olacaktır!
              Tüm bu anlattıklarımın risklerinden bizleri en iyi koruyacak alan borsa ve hisseler olacaktır. Tabii hepsi için söylemiyorum. Bilançoları iyi olan ve bu gelişmelere göre kendisini koruyabilen şirketlerden bahsediyorum. Çünkü bu ortamda bu kurlarla yeni döviz almak gerçekten cesaret işi olan büyük risk olacaktır. Ya çok kez yaptığımız gibi yine faiz artışları yapmak zorunda kalırsak diye, döviz almaktan ve taşımaktan da korkulacaktır. Ki benim de bu endişem iyice artmış durumda. Yani faiz artışları yine yaşanırsa, o zaman döviz düşecektir. Sizin bugünden sonra döviz alım seviyeniz bu nedenle risk içerecektir.

Hadi döviz almayalım da mevduat faizine mi para yatıralım? % 15 mevduat faizini uygun bulursanız olabilir tabi. Yani anlayacağınız en güvenilir alan yine de borsa ve hisseler olacaktır. Ama aralarda bu şekilde çıkan belirsizlikler ve gelişmeler nedeniyle, borsada da düzeltmeler, kar satışları görülebilir. Fakat ilk fırsatta şirketler de hisse fiyatlarını, enflasyon ve kurlara göre yeniden değerleyeceklerdir. Ama tekrar ediyorum, bu durum bilançoları iyi olanlar için böyle iken, borç içinde olan şirketlerde ise riskler yükselecektir. Lütfen seçici olunuz.

Daha yazabileceğim çok şey var. Ama zaten aylardır bunlara dikkat çektiğim için zaten biliyorsunuz. Ne diyelim, umarım her şey bizler ve ülkemiz için iyi olur. Ama artık ülke yönetiminin deneme yanılmalarla yapılamayacağını anlamamız gerekir. Yetmedi mi artık yıllardır aynı hataları yapmak? Madem böyle bir faiz politikası izleyecektik. 2018 yılında benzerini yapınca 7.20'yi gören Dolar ve % 1000'e çıkan swap faizlerini görünce neden arka arkaya toplamda 1125 baz puanlık faiz artışına gittik? 

Eğer bu politika değişimi sonrası düşük faiz izleyeceğiz deyip de sonrasında yeniden öncesinde yaptığımız gibi faiz artışları yapacak olursak, bunun hasarı çok büyük olur. 

Tekrar ediyorum, bu sürecin en güvenli limanı borsa ve hisseler olacaktır. Bu kayıpları en hızlı hisseler telafi edecektir diye düşünüyorum.

Hepinize sağlık ve bol kazanç dilerim.


    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_


  • 22.11.2021
    09:26

    BBVA'nın Garanti hisseleri için yaptığı gönüllü geri alım teklifinden sonra, bir geri alım başvurusu, ama bu sefer zorunlu geri alım başvurusu Koç Holding'den geldi! Kchol, YKB'daki Unicredit'e ait %18.37'lik payı devir alınca, % 50 üstüne çıkacağı için, şimdiden SPK'ya zorun... Devamı »

  • 19.11.2021
    09:39

    Dün 100 baz puan indirimle, haftalık politika faizlerini %16'dan %15'e indiren MB, Aralık ayında'da indirim sinyali verdi. Yapılan indirimin enflasyon ya da mantıklı bir izahının olduğunu düşünmüyorum. Maalesef , Kavcıoğlu'nun Dolar 7.19'a inerken çekirdek enflasyonu öne çıkartan... Devamı »

  • 18.11.2021
    09:18

    Bugün TCMB faiz kararını 14:00'de öğrenmiş olacağız. Kurda yaşanan bu sert tepkinin nedeni, kasım ve aralık ayı toplamında 400 baz puan daha indirim yapılarak faizlerin %12'ye çekileceği spekülasyonundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. İki kerede 200-200 ya da bu ay 100 yapılsa bile Aralık&#... Devamı »

  • 17.11.2021
    09:27

    ABD Başkanı Biden, 4 gün içinde FED Başkan adayını açıklamak zorunda. Farklı bir aday çıkarsa, acaba FED politikalarında değişiklik olur mu endişeleri artacaktır. ABD'de sanayi verileri beklentilerin üstünde geliyor. Bu durumda tedarik sorunları büyümeyi düşürürse ekonomi daralır beklentisi boşa... Devamı »

  • 16.11.2021
    09:19

    Dün Garanti'de BBVA açıklaması ile yaşanan sert yükseliş havasının bugün ne şekilde devam edeceği piyasalar için önemli. Ben garanti'deki fiyatın ne olacağını merak ediyorum. Eğer gönüllü geri alım teklifine konu olan 12.20 TL seviyesine takılmadan düne benzer şekilde tavanlama görecek olurs... Devamı »