Ülkemiz için şu anki dünya ekonomi-finans gelişmeleri içinde kurlar mı, yoksa faizler mi daha önemli?
Bunun cevabını çok uzun süredir yazıyorum. Türkiye cari fazla veren, üretim ve ihracatında katma değerli ürün payı(şu an için % 3) yüksek olan, döviz rezervlerinde sorun olmayan, doğrudan yatırım ve yabancı fon girişlerinde problem yaşamayan, enerjide % 95'ler civarında ithal bağımlısı olmayan, çevresinde savaşlar ve her türlü jeopolitik riskler olmayan, TCMB başkanı son üç yıl içinde dört kez değiştirilmiş olmayan, enflasyon sorunu yaşamayan, döviz rezervi swap hariç nette -37.3 Milyar Dolar olmayan, ABD ile halkbank, S-400 vs.vs. sorunları bulunmayan, sınırları içindeki kontrolsüz sığınmacıların sayısı 5 Milyon'u bile aşmış bir ülke olmasa, o zaman tabiki faizler çok daha önemli derdim.
Ama Türkiye'nin dış borcu ki, dün açıklandı brüt 448, net 262 Milyar Dolar düzeyinde. Dövize endeksli borç toplamı da yaklaşık 550-560 Milyar Dolar seviyesinde. Bu nedenle kurların sürekli artması, faizden çok daha hızlı şekilde Türkiye'nin üzerindeki borç-enflasyon yükünü arttırmakta, her alanda güven sorunu yaratmaktadır. Bu durum da dönüp dolaşıp faizleri vurmaktadır. Cds'lerimizin Arjantin dışında dünyanın en yüksek cds'leri olması kendiliğinden, dış dünya bizi sevmiyor diye olmuyor.
İşte hal böyle iken, dünyada tam kışa girmek üzere iken, inanılmaz bir enerji fiyat artışı yaşanıyor. Doğalgaz ve elektrik fiyatlarında sadece bizde değil, tüm gelişmiş ülkeler de dahil çok ciddi artışlar yaşıyoruz. Buna yukarıdaki verilerle kayıtsız kalmamız, bu artışlardan ekonomimizi korumamız mümkün değil. Zaten koruyamıyoruz da, son üç ay içinde elektrik fiyatlarında % 60, son bir yıl içinde % 100 üzerinde fiyat artışı yaşadık. Doğalgazda da benzer sert artışlar yaşıyoruz. Bugün de güne sanayide ve elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza % 15 zam haberi ile başladık.
Avrupa'da bu oranların çok daha üzerinde zamlar ve fiyat artışları yaşanıyor. Ama onların paraları bizim paramız ile aynı oranda değer kaybetmiyor.
Maalesef bugün doğalgaza yapılan % 15 zam belki konut kullanımlarında tüketiciye yansıtılmadı ama, bundan uzun süre kaçınabileceğimizi düşünemiyorum. Çünkü öyle yanlış bir zamanlama ile faiz politikası değişikliği yaptık ki, bunun faturasının çıkmaması mümkün değil!
Dünyada FED ve ECB para politikalarında süreç değişimine çok yakın günlerdeyiz. Enerji fiyat artışı dalgası ve tedarikteki sorunlar, gıda dahil her alanda fiyat artışı yani enflasyona neden oluyor. Bu durumun devam etmesi halinde FED'den varlık alımlarında azaltım kararı yıl içinde, muhtemelen kasım ayında başlayacaktır. Bu durumun devamı ise, muhtemelen 2022 ortalarına doğru varlık alımları sonlanırken, faiz artışı sürecini başlatmak olacaktır.
İşte bu riskler zaten karşımızda dururken, bir de enerji fiyatlarındaki artışların baskısı enflasyona neden olacaktır. Sorun tam da burada yatıyor! Manşet enflasyon düşmeden, çekirdek enflasyonu baz alarak yaptığımız faiz indirimi nedeniyle bir anda kurlarda tepki görüyoruz. Enerji girdi maliyetleri Dolar bazında artıyor. Zaten enerji fiyatları artarken, bir de kur artışı olunca, bize yansıması çok daha fazla olacaktır. Tüketici fiyatını düşük tutunca, doğalgazdan elektrik üretenlerin karlarını eriteceğiz. Buna ne kadar dayanacaklar. Kış soğukları doğalgaz kullanımını arttırınca yeni zamlarla birlikte tüketici ve üretici fiyatları yeniden arttırılmak zorunda kalacaktır.
Peki bunun yansıması üretim maliyetlerini yukarı çekmeyecek mi? Öyle olursa, enflasyon hem kur, hem de enerji fiyatları yükselirken nasıl düşecek? İşte bu nedenle politika faizlerinde ilk dendiği gibi manşet enflasyonu dikkate almaya devam edip, manşet enflasyonun altında kalmayan bir faiz uygulamaya devam etseydik, kurlarda geri çekilmeler sürer, ya da en azından bu şekilde sert yükselişlerle yeni zirveler görmezdik. Daha düşük kur seviyeleri nedeniyle enerji başta, her türlü ithal girdi maliyet artışının faturalara yansıması da kısmen düşük kalırdı.
Dünya böyle bir sürece girmişken, faiz politikasında yaratılan faiz indirimlerinin süreceği algısı dövize olan ilginin de sürmesine neden olacaktır. Son açıklanan verilere bakıp da, Dolar 8.90 görünce hane halkından gelen 2 Milyar Dolar üzerindeki satış kimseyi gereğinden fazla DTH'lardan çıkış süreci başladı diye umutlandırmasın. Benzer durum yılın başından beri aynı şekilde zaman zaman hep yaşandı. Ama bakın, hem kurlar tarihi zirvelerinde, hem de DTH'lar iki ay öncesinin üzerinde. Sadece gördüğü en yüksek seviye olan 237.5 -238 Milyar Dolar düzeyine göre kısmi bir azalış yaşanmış.
DTH'lardak kalıcı bir çıkış başlaması için, enflasyonda kalıcı bir düşüş trendine girildiğinin görülmesi lazım. Bu görülmeden, hele ki daha da yüksek gelecek enflasyon verileri görülür ve reel faizler buna rağmen düşük tutulmaya devam ederse, hatta daha da düşürülecek olursa, bu gördüğümüz DTH lardan satışların yeniden alıma döndüğünü görürüz. Tabii bu da döviz tevdiat hesaplarında yeni rekor seviyeleri görmemize neden olur.
Bilanço Dönemi Başlıyor!
Bankalarımızın, sanayi şirketlerimizin, beyaz eşyacıların, otomobilcilerin, altıncıların, gsm ve internet sağlayıcıların, demirçelikçilerin, petrokimyacıların, ilaç üreten ve tedarikçilerinin-dağıtıcılarının, şişe cam gibi şu an aklıma gelmemiş olan bir çok şirketimizin dokuz aylık karlarının iyi gelmesini bekliyorum. Lakin yapılan sanayi doğalgaz-elektrik zamları nedeniyle, üretiminde yüksek enerji kullanan çimento, demirçelik, cam şirketleri ve doğalgazdan elektrik üreten santrallerin sonraki bilançolarında karlarında düşüşler görebiliriz. Sanayiciler yapılan zamları birebir ürünlerine yansıtırlarsa bu yükü azaltırlar ama, bu da ekstra enflasyona neden olur. Zamlar tüketiciyi tasarrufa yöneltirse, satışları düşer. Bilançolardaki karlar azalmaya başlayınca vergi gelirleri de azalır. Devlet içinde bulunduğu sıkıntılı dönemde yeni vergiler salmak zorunda kalır. Uzun zamandır uzak durdukları alkol ve tütün zamları bir süre sonra kaçınılmaz olur. O da olursa enflasyon iktidarın beklentisinin tersine yeniden artar.
İşte bu ortamda pazartesi günü enflasyon verisini karşılayacağız. Ben enflasyonda artış yaşanmasını bekliyorum. Bunu pazartesi görmezsek, sonraki ayda bu durumun kaçınılmaz olacağının düşünüyorum. Maalesef yine yanlış bir karar ve zamanlama ile faiz politikasına müdahale ettik. Bu kadar çok risk içinde bizi belki de koruyacak, pozitif ayrışmamıza neden olacak bir silahımızı da kaybetmiş olduk. Umarım bunun sonucu, önceden de sayısız defa yaşadığımız daha yüksek kur ve faiz artışları olarak karşımıza gelmez!
Maalesef bizim için iyi bilançolar bekliyor olsam da, dış borsalarda süren kayıpların baskısı BIST'i de baskılıyor. Bu nedenle yükseliş tepkilerimiz kalıcı olamıyor. Bir süre daha endeks değil de, hisse bazlı odaklanmaya devam etmek yararlı olacaktır.
Hepinize sağlık ve bol kazanç dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_