Dün açıklanan enflasyon verilerine bakınca, tanzim satışların çare hatta merhem bile olamadığını görüyoruz. Maalesef enflasyon sorunu bizi üzmeye devam edecek gibi duruyor. Neden? Çünkü konut sektörü tıkanmış durumda. Bankalar başta herkesin elinde konut stoğu var. Ama ciddi fiyat düşüşleri yapılmadığı için de, bu faizlerle stokları eritemiyoruz. Özel faiz indirimleri bile yapılsa, gelir güvencesi olmayınca ve piyasa riskleri devamlı artarken konuta yatırım talepleri de beklemeye geçiyor.
Ekonominin diğer önemli bir gelir kapısı olan alan da taşıt satışları. Devlet ötv ve kdv gibi vergilerle üreticiden bile daha yüksek kar ediyor. Lakin gelin görün ki, o alanda da ciddi bir ciro daralması yaşanıyor. Bu ne demek, devletin vergi gelirlerinden ciddi kayıplar yaşaması demektir. İyi ama kamusal harcamalar buna paralel düşürülmediği için, gelirler azalınca bu sefer kaynak açığı doğuyor. Eğer kazanç üzerinden adil bir vergi düzeni ile vergilerinizi arttıramıyorsanız, bu sefer 30-40 yıldır aynı şekilde yapmaya devam ettiğimiz gibi dolaylı vergi gelirlerine yükleniyoruz.
Dolaylı vergilerin ilk akla geleni de tütün ve alkole yeni ve daha yeni zamlar, elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatlarının o ya da bu şekilde artmasıdır. Akaryakıt fiyatları otomatik fiyatlama kılıfı ile bile olsa arttıkça, artan fiyat üzerinden tahsil edilen ötv ve kdv gelirleri de artmaktadır. Bu nedenle de bu kolay gelir kaynağından bir türlü vazgeçilmez. Ama özellikle akaryakıt, elektrik ve doğalgaza gelen zamlar dönüp dolaşıp üretim maliyetlerine yansıdığı için enflasyon yaratmaya devam eder. Şimdi yaz gelirken artacak sebze üretimi sayesinde sebzenin enflasyon etkisi düşerken, bu sefer tütün ve alkolün enflasyon etkisi artacaktır.
Yıllardır yazıyorum. Arada da o yazılarımı tekrarlarım. Enflasyondan korunmanın yolu ÜRETİM ÜRETİM ÜRETİM'dir. Ama yıllardır yaptığımız gibi fason üretim değildir. Doğrudan yatırımları arttırmak, gıda dahil her alanda üretim artışı sağlamak, % 3'leri hala geçememiş katma değerli üretim oranını % 20, % 30, % 40 ve üzerine taşımak için üretim ve yatırım kredi faizlerinin düşük olması gerekir. Kurların riski kontrol edilemediği için, asıl TL faizlerinin düşük olması daha doğrudur. Ama ithal ekonomisi yapımız nedeniyle, üretim artmadan faizler düşürülürse, bu sefer kurlarda atak yaşanıyor. Bu olunca, kurlara duyarlı enerji dahil her türlü ithal girdi enflasyonist baskı yaratıyor. Kısır döngüden çıkamıyoruz.
İşte bu nedenle aynı anda hem faiz, hem kur, hem de enflasyon düşsün demekle çözüm olmaz. Yani kalıcı çözüm olmaz. Doğrudan yatırımlar ve üretim kalıcı şekilde artıncaya dek, gerçekçi kur ve düşük faizler nedeniyle bir kaç yıl yüksek enflasyonun göze alınacağı en başından kabul edilip ilan edilmelidir. Buna göre de tedbirler uygulamaya alınmalıdır.
Tabi başarı için, devletin üretim artışı yaratmayan her türlü harcamasında tasarrufa gitmesi çok önemlidir. Kaçak büyükse, havuzunuz dolmaz. Her yıl tekrarlanan seçim ortamında da bu başarıyı yakalamak zordur. Bir an önce gerilimlerden, kavgalardan çıkıp, uzlaşmacı bir dil ile toplumun her kesimine huzur ve güven pompalanmalıdır.
Yoksa kaynak sıkıntısı ile bu daralma yaşanmıyor. Güven sorunu, gelecek belirsizliği nedeniyle insanlar harcamalarını ertelediği, tasarrufa yöneldiği için daralma yaşıyoruz. Son altı ayda hane halkının DTH(Döviz tevdiat hesapları) 30 Milyar Dolar artmış. DTH'ların bankalarda olduğunu düşünürsek, bir de cebinde, evinde döviz tutanları da dahil edecek olursak, son altı ayda 40 Milyar Dolar'ın üzerinde bir para tüketimden çekilmiş demektir. Toplumsal huzur geri gelmeye başladığı anda bu hesaplar çözülmeye başlayacak ve tüketimde canlanmalar görülecektir. Ama halen bunun tam tersini yaşıyoruz. Biz hane halkının dövize yönelmesine bile çözüm bulamazken, dışarıya çıkan sermayeler devamlı artarken yabancı fon ve yatırım girişlerini artmasını beklemek de gerçekçi olmaz.
Bu sorunların çözümüne odaklanmanın yerine içeride ve dışarıda gerilimi arttıracak gündemler yaratarak yol alamayız. Bu ortamda bizler de borsada fiyatlama hedeflerini sağlıklı yapamayız. Nitekim de öyle oluyor. Toplumun üzerindeki seçimlerden kaynaklanan gerilim bir an önce düşürülüp, herkes işine gücüne odaklanacağına, biz halen seçimlerin sonuçlarını bile netleştirmeyip, gerilimleri arttırıyoruz.
Dediğim gibi, enflasyon bizi bir süre daha üzecek. Kurlardaki baskı iç dış gerilim nedenleri ile belki daha da artacak. Bu baskıyı azaltmak için en kısa zamanda, başta ekonomi olmak üzere yeni bir kabine değişimi yaparak çözüm odaklı yapısal reformları başlatmak şarttır. Umarım bunlar yapılır, iç-dış fonlar, yatırımcı ve iş çevrelerine güven veren yeni bir ekip oluşturulur.
Hepinize huzurlu günler dilerim. Huzur olunca emin olun harcamalar da, kazançlar da artar.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_