Cumhurbaşkanı cuma günü uzun zamandır beklenen ekonomik reform paketini açıkladı. Açıkçası vergi konusunda beklenen reformları göremedik. Yani enflasyonun da en önemli nedenlerinden biri olan ötv,kdv dahil ürünlerin fiyatlarında büyük baskı yaratan vergi sisteminde ve oranlarında bir değişiklik yok. Hala bir otomobilin fiyatının % 70'inden fazlası adı değişik olsa da vergi.
Halka arzlar kolaylaştırılacak deniyor! Düşünün şu anki halini. Çok sayıda şirketin hisselerinde bilançoları ile ilgili olmayan manipülatif borsa fiyatlamaları görüyoruz. Bir de arzı kolaylaştırırsak, denetimleri daha da hafifletirsek, umarım sonrasında yatırımcı mağduriyetlerinde patlama olmaz.
Reel Sektörün Tahvil Garanti Fonu kurularak tahvil çıkartması kolaylaştırılacak. Çıkartılan tahvillerin bir kısmı devlet garantisinde olacak. Tamam güzel de, son dönem şirketlerin kredi borçlarından dolayı bankalarla yapılandırmalarını, devlete olan borçlarının ötelenmesini görüyoruz. Şirketlerin kendi tahvillerini ihraç ederek, finansman sağlamaları güzel ama, bunu iyi denetleyemez ve alt yapısını doğru kuramazsak, devletin üstüne kalan yükler daha da artabilir. Arkasında devlet garantisi var diye alınan şirket tahvillerinin vadesi gelen borç ödemeleri aksarsa ne olacak bunlar önemli.
Kamu Tek Hesabı ile kamunun harcaması tek elde toplanıyor. Bu ilk bakışta harcama politikasının kontrolü açısından önemli. Ama zamanında yanlış hatırlamıyorsam RefahYol iktidarı döneminde bir benzeri Ortak Havuz hesabı kurulmuştu. Böylece kamunun parası bol olan kurumlarının boştaki paraları, borcu-ödemesi çok olanların ödemelerine kullanılarak kamunun üzerinde atıl para kalmaması sağlanıp, finasman maliyeti düşürülmeye çalışılmıştı. Mantık olarak güzel ama, iyi yönetilen ve kaynak yaratan kamu kurumlarının, açık yaratan diğer kamu kurumları nedeniyle kaynaklarından olma riski yaratabilir. Devlet totalde ekside-açıkta olduğu için, artıda olan kurumların artı kaynakları ellerinden gidebilir. Bu da bu kurumların gelişimine engel olabilir. Denetim çok ama çok önemli.
Bireysel Emeklilik Sistemi Desteklenecek. 18 Yaş altı kişiler de bireysel emeklilik sitemine sokulacaklar! Bu belki de en önemli konu. BES'lerin gelişimini, büyümesini, derinleşmesini sağlayacaktır. Ama yine aynı konuya geliyoruz. Denetim! Eğer yaratılan BES kaynakları doğru kullanılamazsa, 2000 öncesi konut edindirme fonu gibi birçok konuda oluşturulan ama sonrasında kaynakları farklı yerlerde çarçur edildiği için için içi boşaltılan fon paraları AK Parti iktidarına büyük bir yük olarak devredilmişti. Bu paralar sahiplerine ödenip lav edilmişti. Ama kişilerin yıllarca sahip oldukları umutlar da uçup gitmişti. Doğru uygulanırsa çok önemli bir konu. Umarım doğru uygulanır.
Tarım, yüksek teknoloji, ihracat destekleri her birisi çok çok önemli. Ama bunlar yıllardır söylenen, planlanan, OVP, YEP gibi programlar yapıldığı halde hala çözemediğimiz için konuştuğumuz sorunlar. Yani ne şekilde yapılacağı önemli. Detaylarının netleşmesi lazım. Yoksa kaç sene önceydi hemen hatırlamadım, ama 4.5G öncesinde de mesela yerlileşme maddeleri koyarak ihaleler yaptık. üç yıl içinde %15 - %30 - % 45 yerlilik paylarını şart koştuk. Süreler sonrasında uyulmayan kısımlar için şirketlere ciroları üzerinden cezai yaptırımlar getireceğimizi söyledik. Ama üç sene sonrasında % 15 yerlilik bile tam sağlanamamıştı. Bu nedenle cezai madelerin kaldırıldığını gördük. Baz istasyonlarında % 45 yerliliğe ulaşalım derken, Huawei'nin pazarın en büyük oyuncusu olduğunu gördük. Kısacası temenniler ve niyet çok güzel ama uygulama esas.
Her türlü gıda ve tarım üretiminin desteklenecek olması. Bu çok güzel bir madde. Yıllardır dünya gıda fiyatları düşerken, bizdeki durum malum. Enflasyon içindeki en önemli pay gıda fiyatlarındaki baskılar. Neredeyse ithal etmediğimiz hiç bir gıda ve tarım ürünü kalmadı desek yeridir. Tarım üretimi kendine yetebilen nadir ülkelerden birisi iken, yıllarca uygulanan hatalı tarım politikaları, tohum ve fide uygulamaları nedeniyle kendimizi yabancı tohum ve fidecilere teslim etmiştik. Şimdi Ata tohumculuğu ile bu cendereden kurtulmaya çalışıyoruz. Ama Konya'dan az büyük olan Hollanda'nın dünya tarım ihracatı içindeki payı % 4'ün üzerinde iken, ülkemizin payı ise % 2'ler civarında!
Cumhurbaşkanlığına bağlı, Ekonomi ve Finansal Koordinasyon Kurulu, Bağımsız Piyasa Denetim ve Düzenleme Kurulu, Sağlık Endüstrileri Başkanlığı, Yazılım ve Donanım Endüstirileri Başkanlığı gibi kurullar kuruyoruz. Böylece bu alan ve konulara verdiğimiz önemi gösteriyoruz. Ama zaten yıllarca Sanayi, ekonomi, sağlık, ticaret Bakanlıklarının içinde bu başlıklarda faaliyet gösteren birçok müsteşarlık ve kurul yok muydu? Benim gördüğüm, bakanlıklar bypass edilerek, cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin alt yapısı ve kadroları kuruluyor. Yönetim sitemi nedeniyle bu olabilir gayet doğal. Ama yeni bir gelişme değil benim için. Kurulacak kurullarda liyakat önemli olacaktır. Bakanlıkların altında gerçekleşmeyen hedefler, cumhurbaşkanına bağlı kurullarda gerçekleşirse bundan tabi ki hepimiz mutlu oluruz.
Kamu Harcamalarında tasarrufa gidilecekmiş. Denetlenebilirlik ve şeffaflık öne çıkartılacakmış. Bu madde için kim kötü diyebilir. Ama uygulaması önemli. TCMB döviz rezervleri nette eksi mi, artı mı konuşuluyor. Ama hep siyasiler konuşuyor. TCMB başkanı ya da yetkililerinden bir açıklama duyduk mu? Yani şimdiye dek çıkıp da, nette swaplar da dahil şu kadar döviz fazlamız ya da eksimiz var dendi mi? Köprüler, hava meydanları, otobanlar, kent hastaneleri için yapılan yatırımlar, bunların finansman yükleri, taahhütleri belli mi? Maalesef sorgulanmasını bile yapamıyorken, şu an şeffaflık ve denetlenebilirlik maddesi ne kadar gerçekçi gelecek? Yoksa tabi ki çok önemli bir başlık.
Dövize bağımlılık azaltılacakmış. Devletin yaklaşık 450 Milyar Dolar dış borcu, toplamda 560 Milyar Dolar civarı dövize endeksli iç-dış borç toplamı varken en önemli başlıklardan birisi bu. Devamlı cari açık veren bir ekonomik yapıda dövize endeksli borçlanma en büyük handikaplardan birisi ve enflasyon sebeplerinden biridir. Bunun için kamu ihalelerinde TL'ye dönüş sağlanacakmış. Peki, köprü, yol, hava meydanları, hastaneler için önceden yapılmış olanlar ne olacak? Misal köprü ve yollar için kaynak harcamadık, yap işlet şeklinde bunların yapımını özel sektör tarafından sağladık diyoruz. Peki öyle mi gerçekten? Döviz bazında geçiş taahhütleri nedeniyle köprü ve otoyol geçişleri için yüklenici firmalara yılda iki kez hesaplanıp, eksik kalan kısımlar için hazineden ödeme yapmıyor muyuz? Hatta geçiş bedellerini bile döviz üzerinden hesapladığımız için istanbul-İzmir arasındaki yol ve köprüler için neredeyse 400 TL'ye yakın otomobil geçiş bedelleri ödemek zorunda kalındığı için, bu yollar ve köprüler istenilen kullanımın çok altında kalmıyorlar mı? Yani işletme süresi garantisi vermişken, bir de yıllık geçiş garantileri verince bu Yap,İşlet, Devret mi oluyor? Ya da şöyle söyleyeyim, bu projelerin gerçekten de finansman yükü yüklenici şirketlerin mi üzerinde oluyor? Maalesef geçiş garantileri nedeniyle devlet ciddi ara ödemeler yapmak zorunda kaldığı gibi, vatandaş olarak da dövize endeksli geçiş bedelleri nedeniyle büyük bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Keşke bunların finansmanında zamanında rahmetli Turgut Özal'ın köprü senetleri çıkartarak yaptığı gibi, Gelir Ortaklığı Senetleri çıkartılıp finansman halktan sağlansaydı. Böylece yaratılan gelir halkın refahına katkı sağlayacağı gibi, kullanım bedelleri de çok daha makul seviyelerde kalmaz mıydı? Tabi kullanıcı sayısı da bu çapta bir yatırım için çok daha yüksek sayılara erişmiş olurdu. Şu an seyahat ederken, Osmangazi geçişinde kendimize özel yol ve köprü yaptırmış gibi hissediyor insan kendisini.
İhracat genele yaygınlaştırılacak, cari açık azaltılacak. Bu hedefe kim hayır diyebilir ki! Ama 55 yaşındayım. hafızamın yettiği tüm iktidarlar dahil bu hep söyleniyor. Yapılmış olsa, hala açıklanan programların maddeleri içinde yer almaması gerekirdi. Hemen soruyorum, döviz kur artışının bir türlü kontrol edilemediği, enflasyonun bir türlü düşürülmediği, üretimin bir türlü başarılamadığı bir ekonomide yerli ve katma değerli üretimi arttırmak kolay mı gerçekten? Faiz ve kur yükü bu kadar yüksek iken, enflasyon etkileri bu denli fazla iken üreticinin rekabet üstünlüğü nasıl sağlanacak? Bunun için hedef seçilen sektör ve üretimler için özel kredi finansmanları sağlanmalı. Bunlar da hedefleniyor ama ülke enflasyonu düşmeden verilen özel proje finansmanları ile üretilen ürün ve mallar da enflasyona uygun fiyatlanınca amaçlanan hedefe bir türlü ulaşamıyoruz. Kısacası üretimi her şekilde başarmalı ve enflasyonu üretim artışı ile yok etmeliyiz. Dünya artık yıllardır enflasyon yaratmak için çabalarken, biz hala bu sorunu çözemedik. Ama hala enflasyonu çözme görevini sadece TCMB üzerinden başarmaya çalışıyoruz. Bu mümkün değil. Enflasyon maliye, hukuk, harcama, vergi, üretim, eğitim, ekonomi ve TCMB politikaları ile birlikte çözülecek bir sorundur.
Kamuda araç alımları ve temsil harcamalalarını azaltacağız. Kamu harcama tasarrufu açısından çok önemli. Fakat bu 2002 yılında da lojman ve araç reformu ilk alınan kararlardan biriydi. O zaman uygulanmıştı. Sonra geldiğimiz durum malum. Yani başlık olarak çok güzel ama, uygulaması önemli! Hazine garantili bedeliye borçlanması yaparsanız, bu borçlarla alt yapı destekleneceğine, ülkemizin kültürü ile ilgisi olmayan dinazör temalı parklar yapılır ve sonra da bu borçlar belediye ve garantör devlete kalırsa kaşık ile yaptığımız tasarrufu kepçe ile boşa çıkartmış olmaz mıyız?
Denetlenebilirlik ve şeffaflık konusunda bir örnek vermek istiyorum! Doğru hatırlıyorsam Telekom 2005 yılında kasasında milyar dolarla birlikte 6.5 Milyar Dolar bedel üzerinden % 55'i Öger telekom'a satıldı. 4.75 Milyar Dolar finansman Türk bankaları tarafından sağlanıp ödendi. Ama sonraki yıllar bu paranın üstünde bir temettü, alan şirket tarafından yurt dışına çıkartılırken, alınan banka kredileri ise ödenmedi. Peki bunun sorgulandığını duydunuz mu? Borçlar dururken, borçtan daha fazla bir temettünün sonraki 6-7 yıl içinde dışarı çıkışına nasıl izin verildi? Peki bunun sorumlularını duyduk mu? Sonunda ne oldu, borç bankaların üzerine kaldı ve şirketin bu borçlar karşılığı hisse payları bankalara devredildi. Hala bu konuda Öger için uluslararası tahkim ya da davalarla alacak tahsilatı başlattık mı bilmiyoruz! İşte denetlenebilirlik, şeffaflık dendiği zaman tüm bu soruların olmaması gerekir. Eğer bunlar yaşanıyorsa, bu başlıklar sadece temenni olarak sözde kalır. O zaman da açıklanan bu reformlar heyecan yaratmaz.
Geleceğin mesleklerine yönelik Eğitim merkezleri kurulacak. Çok doğru bir karar. Ama şu an içinde bulunduğumuz ekonomik, finansman sorunlarını çözecek bir karar değil. Ama kendi özelinde önemli bir konu. Gençlerin meslek sahibi olmaları açısından desteklenmesi üzerinde durulması grekli bir konu.
Madencilik, doğalgaz, petrol arama faaliyetleri desteklenecek! Çok önemli bir karar. Fosil enerjide %96 üzerinde dışa bağımlılığı olan bir ülke olarak, kesinlikle hakim olduğumuz alanların hepsinde başlattığımız enerji aramalarını sürdürmeliyiz. Spekülasyonu yapılan rezervlerin gerçek çıkması halinde ülkeyi refaha götürecek en önemli gelişmelerden birisi olur. Geleceğin madenleri olarak da toryum, bor, selenyum vs. gibi madenlerin de keşfi ve işlenmesi önemli konulardan birisidir. Ama üretimlerinde yerliler ya da devletçe hakim olmalıyız. Yoksa yabancılara madencilikte sağlanmış olan imkanlarla kaynaklarımız gözümüzün önünde çıkartılır ve uçar gider.
Esnafa vergi muafiyeti ve istihdam teşvikleri kesinlikle önemli başlıklar. Ama bunun kapsamı ve esnafın muafiyete tabi edilerek sağlanacak desteğin toplamı önemli.
Kısacası ekonomik reform paketi açıklamaları, ülkenin dünyada başlaması beklenen ekonomik büyümeler neticesinde, ABD enflasyon ve tahvil faizlerinde yaşanacak artışın, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yaratacğı baskıları hafifletecek bir katkısını ben göremedim maalesef. Umarım yanılıyor olurum. Ama 2002'den 20012 yılına kadar devamlı büyüyen GSYH toplamımız, ulaştığı 1 Trilyon Dolar üstü büyüklükten, şu an yeniden 700 Milyar Dolar seviyelerine inmiş durumda. Ama o zaman bizden geride ya da hadi diyelim bizim civarımızda olan Malezya, Polonya gibi ülkeler bile bizi bir çok alanda geçmiş durumdalar. 30 yıl önce bizden altta olan Güney Kore'yi saymıyorum artık. O zaten koptu gitti.
Misal bilişim, yazılım, donanım desteklenecek. Kesinlikle çok doğru ve geç bile kalınmış bir karardır. Bilginin bu denli kolay çalındığı günümüz teknoloji döneminde, kamunun bilgisayar, donanım, yazılım, iletişim, siber güvenlik ağları yerli olmalı. Yoksa içindeki sır olması gereken bilgileri korumanız mümkün olmaz. O zaman devlet yerli üretimi ve sanayii desteklemek istiyorsa, bir takvim ortaya koymalı ve mesela üç yıl içinde kamu ve etkileşimli tüm kurumlardaki bilgisayar, yazılım, donanım, siber güvenlik ağları yerli üretim ve hizmetlerle değiştirilecektir demelidir. Böylece yerli üretici desteklenmiş olur. Önü açılır. Dünya çapında büyümesini sağlamış oluruz. Duyduk mu henüz böyle bir karar peki?
Tespitlerimizi doğru yaparsak, tedavisi de doğru ve kolay olur. Ama bunun için gerekli olan sadece işin ekonomisi değildir. Özellikle hukuk alanındaki reformlar da çok önemlidir. Eğer içeride mahkemeler anayasa mahkemesinin kararlarını, dışarıda da AİHM kararlarını dikkate almazsak, yerli ve yabancı fon ve yatırımcıların güveni eksik kalır. Böyle olursa da, isimleri sayısız defa değişerek karşımıza gelen yeni reform paketleri yine tarihin sayfalarında kalır.
Kısacası, karşımızda ülkemiz üzerinde planlanan çok ciddi jeopolitik riskler var. Bunları başarmak için ülkemizi ekonomik ve finansal olarak yıpratmak isteyeceklerdir. İşte bu nedenle artık cari açık, yüksek katma değerli üretim, doğrudan yatırım artışı, enflasyon, yüksek faiz, istihdam, bütçe açıkları, kamu harcamalarında israf, liyakat sistemi, eğitim reformları ve hukuk reformları gibi sorunlardan ülkeyi en kısa zamanda çıkartmalıyız. Dolarize ekonomik yapıdan kurtarmalıyız. Enflasyon varken bunu başarmak mümkün değil. Kamu üretimi desteklemeyen harcamalardan uzak durmadıkça kaynakları doğru yönetmek-kullanmak mümkün değil.
Tüm bu reformların yanında bir de siyasi partiler yasası reformunu yapmalıyız. Bizleri başarısız olmalarına rağmen birkaç siyasinin yönetmesinin önüne geçmeliyiz. Başarısız olanın değişiminin önünü açmalıyız. İktidarı eleştirmelerine rağmen, seçimlerde yıllarca sandıktan çıkamayan muhalefetin de yönetim değişikliğini sağlayacak sistemleri ve seçimleri getirmeliyiz. Belli menfaatlerle oyların etkilenebileceği delege sisteminden, kimlerin gelip de oy kullanacağı belli olmayan parti üyelerinin oy kullanacağı sisteme geçmeliyiz. Koltuk bağımlılığının önüne geçmeli, gerektiğinde başarılı olanların bile, belli süreler sonrasında yerini yenilere bırakmasını sağlamalıyız. Bunu sadece siyasette değil, oda başkanlıklarında, sivil toplum kurumlarında da yapabilmeliyiz. Bu ülke çok büyük. Geleceğimize katkı verecek kişiler sadece belli sayı ile sınırlı olamaz. Her toplum bireyinin ve yetişen gençlerin bunu yapabileceğini bilmeliyiz.
Anlayacağınız ekonomi reform paketi bana göre başlık ve amaç olarak çok güzel, ama uygulama detayları açısından içi doldurulması, takvimi netleştirilmesi, üzerinde çalışılması gereken belirsizliklere, boşluklara sahip. Umarım en kısa zamanda bunlar da giderilir.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_