Uzun zamandır piyasalarla inatlaşan bir ekonomi ve Merkez Bankası politikası vardı. Enflasyon yüksek olmasına rağmen, faizler ısrarla baskı altında tutuluyordu. Haftalık politika faizleri düşük gösterilip, gecelik geç likidite penceresi faizi üzerinden fonlama yapılıyordu. Bunu yaparak enflasyonu düşüremediğimiz gibi, aynı zamanda kuru baskılamak için de birkaç yıldır rezervlerimizi erittik durduk.
Sonuçta rezervler eridi ama enflasyon düşmeyince baskı altında negatif reel faiz yüzünden döviz kurlarında yaşadığımız yükselişleri gördük. Doğal olarak da ithalata bağımlı bir ekonomi olduğumuzdan ötürü artan kur, her alanda maliyet enflasyonunu da peşinden getirdi. Lakin tüm bunları aylardır yazdığımız halde, yetkililerden rezerv sorunumuz yok, kur problem değil açıklamaları duyduk. Böyle olunca yok olan güven nedeniyle içerideki tasarruf sahipleri DTH'lara yöneldi ki, yaklaşık 220 Milyar Dolar hane halkı elinde DTH oluştu. Bu tasarrufların % 51'inden fazlasına denk gelen bir oran. Yabancılar ise, tüm Türk varlıklarında satışlarını aylardır kesmeden devam ettirdiler. Paralarını da alıp çıktılar.
Zaten kur sorunu ve cari denge problemi yaşayan bir ülke olarak, pandemi yüzünden eksilen turizm gelirleri de sorun yaratınca kontrolü kaçan bir kur artışı yaşadık.
Sonuçta bildiğimiz MB ve ekonomi yönetimi kadro değişiminden sonra, dün ilk kez yapılan PPK toplantısında TCMB gereği neyse onu yaptı. Aynı zamanda sadeleşmeye de gitti. Hep şikayet ettiğimiz faiz koridoru, çoklu faiz uygulamasını terk etti ve tüm fonlamaların haftalık politika faizi üzerinden yapılacağını ilan etti. Politika Faizlerini de 475 baz puan artışla % 15'e çekti.
Aslında bu bir faiz artışı değil, malumun ilanıdır! Çünkü zaten ortalama fonlama maliyeti ve geç likidite penceresi faizi o civarda işlem görüyordu. Böylece kafa karışıklığını sonlandırmış oldu.
Ayrıca, uzun zamandır bizim rezerv ve enflasyon makası eleştirilerimiz de karşılık bulmuş oldu. PPK kararlarında faiz artışının gerekçesi olarak rezerv sorunu ve enflasyon baskısı dile getirildi. Demek ki, aylardır doğruları yazıp eleştiriyormuşuz. Bu da yetkili ağızlardan teyitlenmiş oldu.
Peki Ozaman Bu İnatlaşmanın Faturası Ne Olacak?
Neyse şu an yaşanan doğru bir değişimdir. Zaten etkisini de yabancıların geçen hafta içinde yaklaşık 1 Milyar Dolar'lık Türk varlıkları almasıyla görüyoruz. İlk anda fatura değişim gören kadrolara kesilmiş görülüyor. Ama asıl fatura Türk halkına ve ekonomisine kesildi. Madem bunlar yapılacaktı, neden aylardır düşük faiz diye inatlaşıp, döviz rezervlerimizi yok ettik? 6.85 Dolar direnci geçilmesin diye, sonra da 7.27 aşılmasın diye kamu bankaları ile inanılmaz döviz satışları yaptık? Bunları yaptıktan sonra, kurlar mı, enflasyon mu, faizler mi düştü?
Maalesef d şıkkı; hiçbiri düşmedi. Tam tersi hepsi yükseldi. Dövize endeksli TL borçlarımızın TL karşılıklarını katlamış olduk. Şimdi de kredi maliyetlerinin bu şekilde artmasına neden olduk. Eğer en başında kısmi faiz artışları yapılsaydı, ne faizler, ne de kurlar bu seviyelere gelmez, TCMB rezervleri de erimemiş olurdu. Şimdi çok daha üstteki kurlardan erittiğimiz rezervleri tamamlama çabasında olacağız. Çok yazık.
İşte bu nedenle diyorum ki, eleştirilere mani olmayın. Olmayın ki yapıcı eleştiriler belki de yanlış yolda olduğunuzu size gösterir de en kısa zamanda hatalardan dönülür. Nihayetinde akıl akıldan üstündür. Yetki elinde olanlar her şeyi herkesten daha iyi bilecekler diye birşey söz konusu olamaz.
Şimdi Yapısal Reform Zamanı!
İlk doğru dün yapıldı. Bu oranlarda bir faiz artışı halinde Dolar kurunun 7.50 seviyesine kadar arada yazdığım kademlerle hızla düşebileceğini belirtmiştim. Aynen de öyle oldu. İyi de, dün neden ekstra düşmedi karar duyulunca? Cevap belli! Karar duyulunca düşmeye başlamıştı zaten. Ama bizim dün duyduğumuz zaman değil! Başkan değişimi sonrası banka yöneticileri ile yapılan toplantı sonrası, hafta başlar başlamaz kurlarda çok sert düşüşler, banka hisselerinde de % 50'ye varan yükselişler yaşanmıştı. Tabii birebir bu artış söylendi diyemem ama piyasa yansıması tam de böyle bir faiz artışı olsa ne olur diye yazdığım şekilde zaten öncesinde gerçekleşmişti. Bu nedenle artık buradan sonra aynı sertlikle kur düşmesini beklemek kısa vade için yanlış olur. Hatta kısmi toparlanmalar bile görebiliriz.
Şimdi hep yazdığımız ve son dönem sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili bakanlarımız tarafından da dile getirilen hukuk, eğitim, üretim, yatırım reformu vb. gibi hamleler önemli olacaktır. Demokrasinin güçlendirildiği, yabancı yatırımcılar dahil, herkesin yatırımlarının güvencesinin sağlamlaştırıldığı, devlet harcamalarında israfın önlendiği kararlar gelmeye başlarsa, işte o zaman gerçekten de doğru yola girmiş oluruz.
Bu yapılması gerekenlerle ilgili hadi ben aylar, yıllardır yazıyorum ve bu nedenle de birçok kişiden tepki mesajları alıyorum. Ama bakın, bu dediklerimi on gündür sayın Cumhurbaşkanımız da, yetki verdiği bakan ve kurum başkanları da söylüyor. Demek ki, bu dediklerimiz de doğruymuş. Keşke hemen bir eleştiri yapılıyor gibi düşünülmese de, acaba bu denenler doğru mu dense. Nihayetinde herkes bilmeli ki, büyüme ve yatırımlar düşük faiz ile olur. Bunu yıllarca yazılarımda yazdım. Ama önce üretim sorununu aşmanız gerekir. Gıda dahil, katma değerli üretim sorununu aşamadığınız takdirde, doğrudan yatırımları çekemediğiniz takdirde, enflasyonu düşüremez, ithalat bağımlısı bir ekonomi olarak 3-5 sene de bir bu krizleri yaşar durursunuz. Yılbaşında 55 yaşında olacağım, ben bile kaç kez benzer krizleri yaşadığımı sayamıyorum artık.
Sorun, neden hala bunlardan bir tecrübe alınmaz. Neden 2018'de Dolar 7.21'e fırlarken yapılan hataların aynısını şimdi yine yaptık? Ozaman da kurları kontrol altına almak için cumhurbaşkanımız faiz artışına tepkisini söylediği gün, 625 baz puan faiz artış kararı almıştık. Dün de aynısı oldu. Demek ki, zorunlu olunca hiçbir söylem olması gerekenin önünde duramıyor. Ya da kurumların bağımsızlığı gösterilmek isteniyor.
Dünya artık faiz ve enflasyon sorununu çözdü. Bu denli büyük bir pandemi krizine rağmen, ortalıkta paradan geçilemezken ülkelerde enflasyon ve faiz yok. Biz ise 50 yıldır bu sorunu çözüp gelişmekte olan ülkeler liginden gelişmiş ülke ligine girmeye çalışıyoruz. Sorun üretim yapımızda, sorun hukuk, demokrasi, eğitim, yargı sistemimizde. Sorun siyasi partiler yasamızda. Seçim sistemimizde. Bizler hala takım tutar gibi parti tutmaya devam ediyoruz.
Yapılan eleştirilere tahammülümüz yok. 18 yıldır iktidarı istediği her türlü yasayı çıkartma yetkisi ile yöneten bir iktidar var. Yanlış giden şeyler için eleştirileri doğal olarak kime yapacağız tabi ki iktidara. Çünkü doğrusu neyse bulup onlar yapacak. Aynı şekilde yıllardır bizim eleştirdiğimiz onca yanlış şey varken, hala enflasyon, işsizlik, yüksek faiz, büyüme, cari açık, demokrasi, hukuk sistemi, eğitim sorunları, iç-dış diğer birçok kriz nedeni varken buna rağmen bir muhalefet partisi oylarını arttıramıyorsa, onun da kendinde kabahat araması lazım. Yıllardır girdiği seçimlerde oylarını arttırmak bir yana düşüren parti liderlerinin yerlerini bunu daha iyi yapacak yeni yüzlere bırakması lazım. İşte bunun içinde siyasette sınırlanmış süreler olması lazım. Yoksa koltuğa oturan bir daha o koltuktan kalkmak istemiyor. Bu ister iktidar koltuğu, ister muhalefet koltuğu, ister sendika koltuğu olsun maalesef böyle.
Neyse bırakalım bu işleri de BIST ne olacak ona dönelim!
Ya Yabancılar Dönerse!
Dün buna dikkat çekmiştim hatırlarsanız. Aylardır güven sorunu yüzünden yerliler DTH alıyor. Yabancılar da ne var ne yok satıp çıkıyordu. Geçen hafta yaşanan değişimler sonrası son dönemin en yüksek alımı ile yeniden gelebiliriz sinyali verdiler. Ben bu durumun bir süre sürmesini bekliyorum. Bu nedenle de yabancıların en yoğun sattıkları hisseler yine en yoğun alım yapabilecekleri hisseler olur. Bankalar, ana holdingler, petrokimya, ulaştırma ilk aklıma gelenler. Bir kısmı çok hızlı çıkış yaşadıkları için biz teknik seviyelere bakıp çekinebiliriz. Ama yabancı kendi parası ile endekse ve hisselerin teknik seviyelerine bakar. Öyle olunca hemen söyleyeyim, Dolar bazında BIST'in bulunduğu seviye 173$ düzeyinde. Sıfırların daha bol olduğu zamanlardan dilimize takılmış olan Dolar bazlı rekorların olduğu seviye ise, 5 Cent dediğimiz, şimdiki kurlara göre 500 $ seviyesi. Yani aslında yabancı gözü ile oldukça düşük seviyerdeyiz. O neden TL bazlı çok sayıda rekor kıracağımızı düşünüyorum. Ama Dolar bazlı rekorları görmemiz uzunca bir süre zor bence.
Dış Riskler Yaklaşıyor!
Herşeyden öte Covid 19 en büyük ekonomik ve yaşamsal riskimiz. Kontrolden çıkmış ve tam manası ile açıklanan rakamlarla bile patlamış durumda. Tüm dünya için de benzer durum var. Biz dahil ülkeler, ekonomiler zaten yük altına girmişken, tam kapanma ile daha büyük yükler yaratmamak için kısmi tedbirlerle süreci geçirmeye çalışıyor. Aşılar her yerden pozitif haber olarak umutlandırsa da, genele uygulanması için ciddi zaman gerektiriyor. Ama virüs yakın zamanda bizi daha büyük sıkıntıya sokacak diye düşünüyorum. Yani tam kapanma riski maalesef var. Hatta kontrol altına bir an önce alınması için hiç gecikmeden en az iki hafta sokağa çıkma yasağının uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Kısacası pandemi ekonomi ve BIST üzerinde baskılar yaratabilir.
Müttefiklerimiz Yaptırım Peşinde!
Sözde müttefiklerimiz olan AB ve ABD, gördüğünüz gibi birçok konuda yaptırım tehditinde bulunuyorlar. Bazılarını sayarsak, S-400, Suriye, Doğu Akdeniz, Ege, Karabağ, Halkbank Davası, Libya, Kıbrıs gibi ilk aklıma gelenleri sayabilirim. NATO'dan bile çıkmamıza neden olabilecek gelişmeler-riskler-gerilimler karşımızda duruyor. AB ve ABD Türkiye'nin agresif tavrına karşı ortak tepki vermeliyiz diyerek birbirlerine çağrılarda bulunuyorlar.
Anlayacağınız asıl bu konular önümüzdeki en önemli riskler olarak üzerimize doğru yaklaşıyorlar. Bunları savuşturmak için daha fazla demokrasi, daha fazla ve adil huhuk düzeni, daha iyi eğitim, daha güçlü ekonomi ve daha güçlü ordu lazım. İçlerinden en iyi durumda olduğumuz alan savunma sanayi diyebilirim. Ama diğerlerinde hızla düzeltmemiz gereken sayısız konu var.
İşte bu yüzden yabancı döner ve BIST kopar gider diyemiyorum. Bana göre saydığım tüm konularda sonuna kadar haklı olan ve kararlı tutumumuzu değiştirmememiz gereken biziz. Ama maalesef dost olmayan dostlarımız nedeniyle sorunları kolayca aşmamız biraz zor görülüyor. Aralık ayında AB liderler zirvesinde yeniden Türkiye yaptırımlarını konuşacakları yönünde tehditler geliyor. Fransa, Karabağ'ı devlet olarak tanıma hazırlığında. Yani Azerbaycan kendi topraklarını geri almasın diye çabalıyor. Yunanistan ile sorunlarımızda Fransa ve ABD'nin tutumu da belli. Kara sınırımıza ve Kıbrıs'a üs kuruyorlar.
ABD seçimleri Ocak ayı gibi netleşmiş ve koltuk değişimleri tamamlanmış olur. Biden'ın Türkiye'ye yaklaşımı neler olacak göreceğiz. Şimdiden S-400 sorununa atıfta bulunarak, bu sorun aşılmazsa bunun Türkiye'ye yaptırımları olacaktır diyorlar. Aynı şekilde Trump'ın dışişleri bakını Pompeo da tavır ve açıklamaları ile zaten Biden'ı aratmayacak tehditleri yapıyor.
Tüm bu risklerimiz önümüzde dururken, BIST için çok aşırı iyimserlik içinde bulunmayı doğru bulmuyorum. Tedbiri elden bırakmamak doğru olur. Ama yapısal olarak bir an önce yapılması gerekenleri de hiç geciktirmeden yapmaya başlamalı, içte-dışta güven sorununu en kısa zamanda çözmeliyiz. Yoksa iki yıl önce iki kere toplamda yapılan 1.125 baz puanlık faiz artışlarının pozitif etkisinin bile geçici kaldığını gördünüz. Yine aynısı olur. O nedenle işi sadece TCMB'na yüklemeyip, her alanda gereği neyse yapmaya başlamalıyız.
BIST ve hisseleri de daha anlık yaşayarak, tekniklerine bakarak değerlendirmek, fırsatları bu şekilde değerlendirip, risklerden korunmaya çalışmalıyız. Yakın vadede yeni rekorların görülmesini bekliyorum. Destek-Direnç Tablomuzda olası seviye beklentilerim BIST ve hisseler için detaylı şekilde yer alıyor. Bu arada cesaret ettikçe de yeni öngörülerim gelebilir.
Hepinize önce sağlık, sonra bol kazanç dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_