Öncelikle hemen belirteyim, asıl gündemim dışında üç önemli gelişme var!
1)
Bugün 15:30'da ABD tarım dışı istihdam verisi açıklanacak. 200 Bin beklentisi var ki, zaten bu rakam bile önceki ortalamaların altında kalıyor. O nedenle üstünde gelirse Haziran FED faiz artış riski sürer ama, önceki ortalamalardan da düşük kalan 200 Bin sayısından daha da az bir rakam gelirse, bu takdirde Haziran FED faiz artış beklentisi de iyice azalmış olur.
Bu durum gelişmekte olan ülke piyasaları için önemli olacaktır. İyi veri bu piyasalardan yeniden çıkışların artmasına neden olur ve bizim için de riskli olur. Kötü veri ise, gelişmekte olan ülke piyasalarına para girişlerinin sürmesine olumlu etki eder. En azından bizim piyasalarımızda kendi özelimizdeki riskler dışında ekstra bir risk teşkil etmez.
2)
Bizim için diğer önemli konu da, S&P'nin Türkiye değerlendirmesi olacaktır. Bugün S&P'nin hakkımızdaki olası değerlemesini duyabiliriz. Ben mevcut ortamda sadece iç siyasi risklere dikkat çekeceği ama her hangi bir not değişimi olmayan bir açıklama bekliyorum. Siyasi riskler negatif baskı yaratıyor demekle yetineceklerdir. Yani S&P konusu da bizim için bir risk teşkil etmiyor. Bir sonraki değerlendirme ise Kasım başında.
3)
AB Komisyonu Türkiye'ye vizelerin kaldırılması konusunda tavsiye kararı aldı. Şimdi gözler AB Parlamentosunun kararında olacaktır. Eğer AB Parlamentosu da evet derse, o zaman şu an tavsiye niteliğinde olan bu karar uygulamaya alınacaktır. Benim için en önemli ülke Almanya. Merkel'in açıklamalarına bakınca, AB Türkiye'ye vize muafiyetini verecek diye düşünüyorum. Öncesinde de bu beklentimi paylaşmıştım. Zaten yıllardır olması gerekeni o ya da bu zorunluluklarla da olsa, nihayet yapacaklar gibi duruyor.
Vizelerin kalkması bizim AB ile ilişkilerimizi güçlendirmemiz konusunda önemli bir etaptır. Bu etap geçilirse, devamında serbest dolaşım ve AB'ye katılım konusundaki etaplar için de hızlandırılmış gelişmeler yaşamaya başlarız diye düşünüyorum.
Daha önce de yazmıştım. Vizeler kalkarsa ilk anda bu işten en çok hava yolu şirketlerinin pozitif etkilenmesini bekliyorum. Yurt dışı turlarda kısa bir süre içinde % 50 artış bekliyorum ki, sonrasında daha da fazla olabilir. Yıllardır vize için istenen belgeler konusunu kendime sindiremediğim için mümkün olduğunca yurt dışı gezilerinden uzak durmaya çalışıyordum. Ama şu an Türkiye'nin durumuna bakınca, vize kalktı denirse, 2-3 günlük hafta sonu programları için bile, Avrupa'nın önemli şehirlerine yapılan uçuşlarda patlama olacaktır diye düşünüyorum. Bu durum terör, savaş ve Rusya krizi nedeniyle hava yolu şirketlerinin uğradığı kayıpların telafisine ciddi bir katkı yapacaktır. Sonrasında Rusya riski ve bölgesel terör riski nedeniyle azalan turizm hareketleri de normale dönmeye başladığında, AB vizelerinin kalkması uçuş sayılarında çok ciddi artışlar yaşanmasına ve uçuş filolarının sayılarının da artmasına neden olacaktır. Kısacası başta thyao olmak üzere, pgsus için de orta ve uzun vadede çok önemli bir fiyat artışı nedeni olacaktır.
İlk Dalga Atlatıldı!
Şimdi gelelim kendi siyasi belirsizliklerimize!
Dün başbakanın açıklamaları ile, Ak Parti lider ve hükümet başkanı yani başbakan değişiminin kontrol altında bir değişiklik olacağı belli oldu. Bu süpriz durum partide önemli bir çözülme yaratmayacak. Ak Parti 22 Mayıs kongresi ile yeni genel başkanını ve başbakanını belirleyecek. Ben ağız alışkanlığı olarak Ak Parti belirleyecek diyorum. Siz kimin belirleyeceğini zaten çok net biliyorsunuz! Türkiye'de maalesef siyasi hayatta lidere bağlı sistem sürüyor. Biri bir parti kuruyor. Sonra da ölene kadar o parti üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Bu durum rahmetli Menderes, Özal, Türkeş, Erbakan ve Demirel için de böyleydi. Şu anda Erdoğan için de böyle. Hatta daha bile fazla diyebilirim. Çünkü diğerleri cumhurbaşkanı olduklarında partilerinin üzerindeki etkileri azalmıştı. Hatta partisinin lideri ile Demirel gibi ters düşenler bile olmuştu. Anlayacağınız liderler hayatta iken, çok aktif olan partiler, liderler sağlık ya da yaşam nedeniyle siyaset sahnesinden çekilince bir süre sonra yok olmak durumunda kalıyorlar.
Demokrat Parti, AP, Anap, DYP, RP ve DSP için de bu durum aynen böyle oldu. Muhtemelen günü gelince Ak Parti için de böyle olacak. MHP bu çizginin biraz daha dışında diye düşünüyorum. Yani kurucu liderinin ölümünden sonra dalgalanmalar yaşansa da, yine de bir görüş hareketi olarak daha kitlesel bir parti konumunda devam ediyor. Lider değişimi yaşarsa küçülmesini değil de büyümesini bekliyorum. CHP için zaten bir şey demiyorum. Çünkü CHP sosyal demokrat taban için kabul görmüş bir parti durumunda. Liderine göre büyüyüp küçülüyor ama yok olma riski taşımıyor diye düşünüyorum.
Ak Parti bana göre son yaşananlar sonrasında tam manası ile bir lider partisi konumunu daha da güçlendirmiş oldu. Eğer Cumhurbaşkanı başkanlık amacında olmayıp da cumhurbaşkanlığını tarafsız olarak yapabilseydi, o zaman kitle partisi olma yönünde ciddi gelişme gösterebilirdi ama maalesef bunun böyle olmaadığını net bir şekilde görmüş olduk.
% 49.5 oy ile bir genel başkan, başbakan iken MKYK yetkilerini kısıtladı diye görevi bırakıyor. Neden? Çünkü zamanında o makama direk halk tarafından değil de, partinin lideri tarafından getirildiği için kendisinde diretebilme gücünün olmadığını gördüğünden bu kararı alıyor. Zaten başbakanımız da bunu ifade etti, benim rızam ile değil, mecburiyetten bu bu kararı almak durumunda kalıyorum dedi. Sebep; MKYK'nın yetkilerine müdahale etmesindenmiş. İşte eğer % 49.5 gerçekten de başbakanın aldığı bir oy olsaydı, zaten o zaman o MKYK üyelerini de kendisi belirlemiş olacağı için, böyle bir tavır göremezdi. Ben bu durumu çok normal görüyorum. Şimdi de yapılacak kongrede dendiğine göre adaylar açıklanmadan tek bir kişi ben adayım diye ortaya çıkacakmış. Kongre de onun genel başkanlığını oylayacakmış. Pardon onaylayacakmış demek daha doğru olur sanırım!
Bu mudur ileri demokrasi? O nedenle geçelim bu işleri. Bu denli yüksek oya sahip bir partinin içinde bir çok kişi yönetime ve başbakanlığa talip olması gerekirdi. Bunu da açık açık yapabilmelilerdi. Hatta adaylar üyeler tarafından oylanarak nihayetinde içlerinden birisi seçilebilmeliydi. Böyle olmayıp da, eminim bir çok istekli varken sadece bir isim ortaya atılır ve o genel başkan ve başbakan olursa, bana kimse kararlarında özgür bir başbakan olabileceğini iddia edemez.
Neyse biz şimdi BIST'i ve piyasaları etkileyecek yeni belirsizliklerimize değinmeye devam edelim!
Ak Parti Genel Başkanı Kim Olacak?
Yeni genel başkan parti içinde ilk anda çıkmayan sıkıntıların artmasına neden olabilir. Şunu demek istiyorum; eğer yeni millet vekili ve bakan olan aileden birileri yeni genel başkan olarak ortaya çıkar ve genel başkan yapılacak olursa, Davutoğlu'nun bıraktırılmasının yaratmadığı çözülme riskini tetiklemiş olur. Yoksa diğer adaylar bana göre partide çözülme manasında ciddi bir risk yaratmayacaktır. Yani ilk anda genel başkanın kim olacağı belirsizliğinin cevabı aranacaktır.
Yeni Kabine Üyeleri?
Genel başkan ve başbakan belirlendikten sonra, tüm piyasaların gözü yeni hükümet kabinesinde olacaktır. Davutoğlu'un kabineye almak istemediği bir çok yeni simayı yeni kabinede görebiliriz. Tabii özellikle de merak edilen ekonomi kadroları olacaktır. Mehmet Şimşek aynı görevinde devam ederse, bu durum dış piyasalar tarafından pozitif algılanır. Ama özellikle faiz ve anflasyon konularında radikal bir kişi ekonominin başına gelecek olursa, bu değişim temkinli karşılanıp, ilk anda borsada satış baskısının oluşmasına neden olabilir.
Anlayacağınız yeni başbakan ve özellikle ekonomi kadroları olmak üzere yeni kabine üyeleri de piyasalar için önemli belirsizler olacaktır. Ortaya çıkan kişiler BIST, kurlar ve faiz için farklı etkiler yaratabilir. Bu nedenle ilk anda başbakan, sonra da özellikle ekonomi kadrolarının netleşmesine kadar ciddi bir toparlanma yaşamadan kısmi toparlanma ile sınırlı kalabiliriz. Ancak ben AK Parti için kendi içinde belirlenecek yeni kadrolar nedeniyle çok önemli bir risk beklemiyorum.
MHP Kurultay Süreci?
İşte bence piyasalarımız için en önemli ve etkili olabilecek belirsizlik budur diyorum! Çünkü MHP kurultayı yapılamaz ve lider değişimi de olmazsa, yeni bir erken seçim yakın tarihte olabilir diye düşünüyorum. Ama eğer MHP kurultay yapar ve de ön planda görülen yeni bir lider değişimi de yaşarsa, o zaman bu gelişme baskın bir erken seçim ihtimalini de azaltacaktır! Ben yakın süreçte en çok bu belirsizlikle ilgileniyorum.
Olası Erken Seçim Riski!
Hemen söyleyeyim; MHP kurultay yapmaz ve lider değişimi yaşamazsa, olası bir erken seçimin benim için yaratacağı bir risk yoktur. Hatta MHP'nin kurultay yapmayacağı netleştiği takdirde, Ak Parti kongresi sonrasında çok yakın zamanda erken seçim gündeme gelebilir düşüncesindeyim.
Dünkü yazımda da paylaştığım gibi, mevcut muhalefet partileri ve mevcut liderleri ile yapılacak yeni bir erken seçimden Ak Partinin anayasayı istediği gibi değiştirebilecek bir sayısal gücü yakalayacağı görüşündeyim.
Çünkü mevcut yapı ile HDP yeni bir seçimde barajı geçemez. Her ne kadar güneydoğuda bağımsız adaylarla yine de grup kuracak sayıda milletvekili çıkaracak olsalar da, millet vekillerinin çoğunu Ak Parti'ye kaptıracaklardır. MHP de mevcut lideri ile seçime gidecek olursa, çok sayıda önemli ismin küskünlere katılması nedeniyle ya az bir oy farkı ile baraj altında kalır, ya da az bir oyla barajı geçer. Ama o da millet vekili kaybeder. Bu gelişmeler Ak Parti'ye yarar. Böylece de başkanlık sistemenine geçişi de parlamentodan geçirerek hayata sokabilir. Bu nedenle böyle bir seçim siyasi iktidarın devamı için bir risk teşkil etmez. Yabancılar da bu durumu böyle bir seçim öncesi risk olarak görmeyeceklerdir.
Ama özellikle MHP'de lider değişimi olursa ve bana göre partiye çok ciddi bir sinerji katacağını düşündüğüm Meral Akşener yeni partinin başına geçerse, işte o zaman yeni bir seçimde merkez sağ seçmeni olmasına rağmen yıllardır partileri Anap ve DYP olmadığı için ya Ak Parti'ye, ya da CHP'ye oy vermiş olan bir çok ılımlı sağ seçmen bu kez oylarını zamanında Çiller'in içişleri bakanı olan, daha ılımlı sağ olarak gözüken Meral Akşener'e yönlendirebilir. Bu durum MHP'nin oyunu % 20 üzerine taşırken, en çok Ak Parti'nin oy kaybına neden olur. İşte bu risk nedeniyle, böyle bir gelişme halinde Ak Parti yeni seçim istemez. 2019 yılına kadar güçlü cumhurbaşkanı, zayıf başbakan profili ile Fransa'da olduğu gibi yarı başkanlık modelini fiilen ilan etmeden uygular. Tabii başkanlık düşünceleri de bir süre ya da daimi olarak rafa kalkar.
Şimdi sözü bağlarsak, yabancıların korkup da satışa geçebileceği riskli ortam MHP'nin kurultay yapıp da lider değişimi yaşaması halinde yapılacak bir erken seçim sürecidir. Böyle bir seçim iktidar değişimi riski yaratacağı için, yabancılar öncesinde satışı tercih edeceklerdir. Tabii böyle bir süreçte kur ve faiz de yükselir.
Bunun dışındaki mevut ortamla seçime gidilmesi halinde, seçim sonrası başkanlık rejimine geçme riski olsa bile, bu durum yabancı yatırımcılar için iktidar değişimi riski olarak algılanmayacağı, mevcut iktidar politikalarının aynı şekilde süreceği şeklinde algılanacağı için satım değil, alım etkisi yaratan bir gelişme olur.
Böyle bir dönemde FED de faiz artışlarına geçmedi ise, borsalar alımla olası seçimi karşılarlar.
İşte size olası yeni belirsizliklerimiz ve olası çözümlerine göre yansımaları. Gelişmeler oldukça bu görüşerin üzerinden piyasaları yine yorumlarız.
Peki şimdi ne olacak?
MHP'nin kurultay yapıp yapmayacağı belli olana kadar kısmi yukarı, kısmi aşağı tepkiler göreceğiz. Ama bunlar her iki yöne de sınırlı kalacaktır. Sonra da Ak Parti'nin kongredeki yeni genel başkan adayını göreceğiz. Tabii bu arada genel başkan ayrı, başbakan ayrı bir kişi olurmu onu da bilemem! Sonuçta genel başkanlar başbakan olur diye kesin bir şart yok, teamül var. Profili düşük olacağı kesin olduğu için, yeni başbakan seçilecek kişi yeni genel başkan olacağı gibi, bu iki kişi de farklı olabilir. Bu da siyasi hayatımız için yeni bir durum olur. Sadece bir ihtimal olarak dile getirdim. Bu yönde bir duyumum ya da beklentimden değil.
Eğer MHP kurultay yapamazsa, o zaman BIST'in daha net bir toparlanma göstermesini bekliyorum. Ancak artık yeni kabine üyeleri ve olası erken seçim konusu belli olana kadar, yaz bitiminden önce son gördüğümüz 87.000 seviyelerini de geçecek bir yükseliş beklemiyorum. Hisse bazlı hareketlerin daha ön planda olduğu bir döneme girdiğimizi düşünüyorum.
Hepinize iyi bir hafta sonu dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_