Başımız Sağ Olsun!
Dün yine terör bombası patladı. Yine bir çok canımızı kaybettik. Bir çok ocağa ateş düştü. İnsanlarımız eşlerini, çocuklarını, anne-babalarını, akrabalarını, kardeşlerini kaybetti. Hepimizin, ülkemizin başı sağ olsun. Hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum.
Sus sus sus nereye kadar! Artık herkesin şapkasını önüne koyup, her düşünceyi rahatça dile getirmesi lazım. Bu terör belasında kimin kabahati var? Her şeyden önce Orta Doğuyu, Afrika'yı, Afganistan'ı kendi oyun alanı gibi gören ve yaşanan iç savaşları, çatışmaları körükleyen, bunların yaşanması için muhalif güçlere her türlü silah ve mühimmatı veren, lojisttik desteği yapan batının neredeyse tüm gelişmiş ülkelerinin, diğer tarafta Rusya ve İran'ın çok kabahati var. Diğer ülkelerin iç işlerine bu kadar çok müdahale eden, terör örgütlerine destek veren, görüşen, adlarını anan herkesin, her kesimin kabahati, hatası, yanlışı var.
Hadi Biz Başkan Seçelim!
Türkiye'nin çevresi ve içi hiç olmadığı kadar büyük jeopolitik gerilimlere sahne oluyor. Ülkemizin sınırlarındaki ülkelerde çok derin iç savaşlar yaşanıyor. Sınırlarımızda açık açık bir Kürt devleti kurulması hem Rusya, hem de ABD başta olmak üzere kimi gelişmiş ülkelerce destekleniyor. Sınır ülkelerimizde kendisine İslam Devleti diyen bir oluşum var. Ama diğer bir çok Müslüman'ı kendisinden görmeyip, adeta katlediyor. Kitleler halinde kafalar kesiyor, tecavüzler yapıyor, insanları yakıyor, çocukların eline silah ve bıçak verip onları bu yaşında birer katile dönüştürüyor. Düşünebiliyor musunuz o yaştaki çocuklarda ne büyük bir travmadır bu!
İnsanlar canlarını, ırzlarını koruyabilmek için güvensiz bir şekilde insan tacirlerinin para kaynakları olarak ülkelerinden başka ülkelere kaçmaya, sığınmaya çalışıyorlar. Tabii maalesef onlarcası, yüzlercesi bu çaba esnasında hayatlarını kaybediyor. Hatta sorsan belki de İslam-Hristiyan hangisi ise inancı yüksek olduğunu söyleyen insan tacirlerinin bile bile bu sığınmacılara verdiği güvensiz can yelekleri, istihap haddinden çok fazla kişiyi teknelere bindirip denizde batacağını bilerek ölümlerine neden olduklarını görüyoruz. Yani Arap Baharı adı ile başlayan bu süreç insanlık adına utanç verici dramlara sahne oluyor.
İşte böyle bir ortamda Rusya ile adeta düşman haline gelmişken, ABD ve NATO ile Suriye'deki PYD-YPG'ye bakış açımızda tam tersi görüşler hakimken, İran ile açık açık sürtüşürken, merkezi Irak hükümeti ile çatışma sözleri sarf edilirken, ülkemiz sınırlarında Suriye'deki Kobani'ye benzer özerk öz yönetim adı altında bir Kürt ayaklanması, kalkışması örnekleri yaşanırken, FED faiz artışı sürecinin iyi yönetilmesi gereken riskleri önümüzde dururken, dünyada petrol başta emtia ve gıda fiyatlarında inanılmaz düşüşler yaşandığı bir dönemde, ülkemizde enflasyon ve faiz riski sürerken, şehirlerimizde canlı bomba, araçlı canlı bomba gibi terör eylemleri iyice artmış iken, ülkeyi 2002'den bu yana yöneten bir parti son seçimde % 49.5 oy alarak yeniden seçilmiş iken, biz tüm önceliğimizi her şeyi bırakıp, artık ülkeyi yönetmeye yetmediğini iddia ettiğimiz parlamenter sistemi terk edip, başkanlık rejimine geçme tartışmalarına odaklanmış durumdayız. Peki bu mudur gerçekten Türkiye'nin bu ortamdaki en büyük önceliği?
Tamam Hadi Seçelim de Kimi Seçeceğiz?
Peki şimdi sorularımı soruyorum. Cevaplarını sizler verin. 2002'den bu yana ülkeyi yöneten kimdi peki? Tüm gücü elinde tutan kimdi? Şu ana kadar geldiğimiz parlamenter sistemde, şimdi FETÖ Terör Örgütü denen, diğer adı ile paralelci diye ifade edilen cemaat de denen kesim devlet içerisine nüfus ederken, devletin yönetiminde kimler vardı? Ülkenin en güvendiği kesim olan silahlı kuvvetleri tarumar edilirken, PKK itirafçıların söyledikleri ile, gizli tanıkların ifadeleri ile generaller dahil, hatta Genel Kurmay Başkanı da dahil bir çok masum silahlı kuvvetler subayı hapse atılırken, haklarında mahkemelerce sahte hazırlanmış dijital deliller ile özel yetkilendirilmiş savcılar ile davalar açılırken bu ülkenin siyasi gücünün başında kim, kimler vardı?
Kanser tedavisi görürken yatağından kalmakta bile zorlanan Türkan Saylan'ın sabahın köründe kapısına polisler dayandığında, ülkenin bilişim üssü olan merkez binasına yurt dışından da erişimi yapılabilecek şekilde bilgisayar ağı kurulurken, bu sistemlerle tüm ülke, bir çok siyasetçi, iş ve fikir adamı yasal olmayan şekilde dinlenirken, uydurma kayıtlar hazırlanırken, bu ülkenin başında kimler vardı? Sonradan tüm bu yapılanların mahkemelerce paralel bir yapı tarafından yapılmış olan darbe girişimi olduğu, ülkeyi ve rejimi yıkmaya yönelik olduğu tespit edilerek, ''Balyoz'', ''Ergenekon'' vs. gibi uydurma adlarla yargılanan yüzlerce kişi berat etti. İçine kurulan metrelerce bilgisayar ağının nereye servis ettiği bile çözülemeyen en önemli bilişim üssü olan binası için, bunu temizlemek mümkün değil, tümden binayı toprağa gömelim denen bir ortamda ülkenin istihbaratının, içişlerinin, siyasetinin başında kimler vardı?
Zamanında cemaat şimdi ise FETÖ denen örgüt için canlı yayında ne istedilerse verdik diyenler kimdi? Daha yeni bu örgüte Ankara'da verdiğimiz arsalar için pişmanlık bildirenler kimler? Zamanında haklarında demediğini bırakmayan kişileri şimdi yakın danışman yapanlar kim? Türkçe Olimpiyatlarında ''Gel artık bu millet seni özledi!'' diyen de, bu kişi devleti yabancı güçlerle yıkmaya çalıştı diyen de kim? FETÖ tarafından kandırılan, barış sürecinde PKK tarafından ve HDP tarafından kandırılan kim?
Libya vurulduktan sonra, Suriye'ye girileceği mesajı veren batının, Esad gitmelidir diyen ABD'nin gazı ile Suriye ile bir anda çatışma ortamına girdik. Şimdi ise aynı batı ve ABD Esad'ı neredeyse savunduğuna göre, yine başta ABD olmak üzere batı tarafından kandırılan kim?
Zamanında ikili ilişkileri zirveye taşıdığımız Esad zamanı Suriye'sinde şu an yaşadığımız bu riskler olur muydu? Kimlik bile verilmeyen Suriye Kürtleri sınırımızda PKK'nın uzantısı PYD ve onun silahlı kolu YPG bir Kürt devleti kurma sevdasında olabilir miydi? Sınırlardaki soydaşlarımız bu kadar zulüm görüyor olur muydu? Tüm bölgeye bela olan bir çok isimle anılan DAEŞ kurulmuş olur muydu?
Sıfır sorun politikası ile çok iyi ilişkiler geliştirdiğimiz Mısır ve Libya'da meydanlarda miting düzenlerken şimdi neden kavgalıyız?
İstediğimiz zaman Rusya lideri ile görüşürken, ikili ilişkilerimiz çok ileri iken, bir anda neredeyse savaşacak hale geldiğimiz Rusya'nın şu an yaptıkları ortada. Peki o zaman yıllarca Rusya ve Putin tarafından sanki dostmuşuz gibi kandırılan siyasilerimiz kim?
Kobani'nin kurtulması için, Irak peşmergesinin törenlerle ülke sınırlarından Kobaniye PYD'ye yardıma gönderildiği günlerde kim vardı bu ülkenin siyasi yapısının başında? PKK silahsızlanma ilan edecek diye, devletin savcısını, hakimini, mahkemesini teröristlerin ayağına yollayan, PKK'lı teröristler otobüsler üstünde adeta şov yaparken izleyen siyasilerimiz, diğer ifade ile yine kandırılan siyasilerimiz kimlerdi?
PKK şehirlerimizde silah depolarken, haraç keserken, yol kesip kimlik sorarken, vergi salarken, kendince mahkeme kurarken, evlerin, sokakların altını otobana çevirirken, kendi mobese ağını kurarken, yolların altına patlayıcıları gömerken, ülkenin valisine, kaymakamına, askerine barış süreci nedeniyle durun diyenler kim? Tüm bunları haber alması, önceden görüp engellemesi, uyarması gerekenler kimler?
Zamanında polislerimiz için adeta yeni bir çanakkale destanı yazıyorlar denirken, sonra onlarca, yüzlerce polisin paralel yapıya hizmet ettiler diyerek görevden uzaklaştırıldığı, yargılandığı dönemin siyasi otoritesi kimdi?
Yurt dışına kaçan devleti yıkmak için elinden geleni ardına koymayan vatan haini savcılara zamanında tüm yetkilerin verildiği dönemin siyasi otoritesi kimdi peki?
Zamanında değerli TL onumurumuzdur denirken, düşük kur ve yüksek faiz politikası nedeniyle ülkeyi ithalat cennetine dönüştüren, sanayii geri plana atıp, sanayicileri gayrimenkul rantçısı olmaya mecbur bırakan, bir türlü katma değerli üretimin başarılmasını sağlayamayan siyasiler ve bürokratlar kimler? Yani tüm bu hataların hiç mi bir siyasi sorumlusu yok?
Kabul ediyorum ki parlamenter sistem bana göre de doğru işlemiyor. Yıllardır da başkanlık sistemini savunduğumu biliyorsunuz. Seçim sistemi ve siyasi partiler yasasının tümden değişmesi gerektiğini savunduğumu bir çok kez yazılarımda gördünüz. Ama bu dönemde değil, daha Ak Parti yok iken, rahmetli Özal zamanından beri başkanlık sitemini savunan biri olarak, diyorum ki, tamam başkanlık sistemine geçelim. Geçelim de daha yukarıda saydığım tüm bu kadar yanlışın, kandırmacanın yaşandığı dönemin bir sorumlusunun bile çıkmadığı bir ortamda kimi başkan olarak seçelim peki? Yıllardır bu ülkeyi aynı parti parlamenter sistem içinde yönetirken, tüm bu yaşananlar ülkede başkan olmadığı için mi yaşandı yani?
2009 yılında kurulan sitemde, ülkede yapılan bir çok gelişmeyi strateji yazılarımda savunduğumu biliyorsunuz. Hatta bilmeyenler hepsi kayıtlı olan strateji yazılarımı geriye dönük okuyabilirler. Doğruya doğru, eğriye eğri diyen biri olduğumu bilmenizi isterim. Ülkenin şu an için öncelikli gündemi başkanlık rejimine geçmek olmamalıdır. O kadar çok derdimiz var ki odaklanmamız gereken, bu kadar derdin arasında, tüm ülke olarak en çok birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bu günlerde çok yanlış bir gündem ile meşgulüz. Yukarıda saydığım tüm bu olaylar ve daha yazabileceğimiz bir çok benzer örneği yaşanmışken, tüm bunlar yaşanırken de ülkeyi aynı partinin iktidarı ve lideri yönetirken, şimdi yine aynı parti hatta % 49.5 oy ile iktidarda iken, başkanlık sitemini savunmak gerçekten de çok yaman bir çelişki gibi geliyor bana! Yani yukarıda saydığım tüm bu olaylar, ülkede parlamenter sistem olduğu için mi yaşandı? Başkanlık sistemi olsaydı olmayacak mıydı? Cevabı sizler düşünün. Ama tüm bunların yaşandığı, bu kadar çok aldatmanın, kandırmacanın yaşandığı ülkemizde hiç mi siyasi bir sorumlu yok?
BIST Ne Olur?
Kusura bakmayın, yine bir çok canımızı kaybettiğimiz üzücü bir olay nedeni ile borsa yazmak inanın içimden gelmedi. Ama işimiz gereği mecburen yazıyoruz. Yazmalıyız. Zaten BIST'i ve hisseleri ucuz bulduğumu biliyorsunuz. FED faiz artışı için de görüşümü biliyorsunuz. Dün açıklanan FED tutanaklarına göre, ABD ekonomisinde işlerin olduğudan kötüye gittiği yönünde sinyaller var deniyor. Bu ortamda faiz artışı doğru olmaz yönünde açıklamalar görüyoruz. Çin Merkez Bankası da faiz indirimi yaptı. Petrol konusunda üretimi sabit tutma yönünde net olmasa da kısmi bir uzlaşma görüntüsü var. Tüm bunlar nedeniyle dünya borsalarında yön yukarı döndü. Böyle gelişmelerden en olumlu etkilenmesi gereken borsaların başında BIST var.
Ancak bir çok belanın başımızda olduğu bir dönemde olduğumuz için, maalesef dün yaşadığımız gibi terör olayları özellikle yabancı yatırımcının aklını karıştırabilcek gelişmelerdir. Eğer bu olayların neticesinde Suriye'ye müdahale edecek olursak, bu durum BIST'in ucuz olmasına rağmen belli bir süre satış baskısı yaşamasına neden olabilir. Bunun dışında ben BIST'i ucuz görüyorum. Ülke sorunlarını kontrol ettikçe, BIST'in önü açılacaktır. Ama kendi kendi kendimize yarattığımız siyasi gündemler gerçekten de çok zamansız olduğu için, net konuşmak oldukça zor oluyor.
Son bilgi(10:40); Başbakanımız yaşanan terör eyleminin Suriye'den giren YPG unsurları ile yapıldığının tespit edildiği açıklamasında bulundu. Bu gelişme Suriye'deki PYD-YPG ve YPG'yi terör örgütü görmeyen ABD ile ilişkilerde gerilime neden olabilir. Türkiye'nin Suriye'ye YPG'ye bir kara harekatı müdahalesi yapmasına neden olabilir. Bu ihtimal NATO ve ABD tarafından tepki görecek olursa, BIST'in düşmesine, döviz kurlarının yükselmesine neden olur. Ancak, başbakanımızın dediği gibi, YPG'nin yaptığı her türlü delil ile tespit edilmiştir sözüne istinaden, ABD YPG konusunda bizi haklı görme yönünde fikir değiştirecek olursa, o zaman BIST'e olan etkisi daha az olur.
Ancak, bence böyle bir dönemde en son düşünülecek BIST ve para olmalıdır. Nihayetinde bir savaşa sürüklenmemiz halinde can kaybı risklerimiz çok daha öncelikli olmalıdır. Umarım tüm riskleri öngörerek, Türkiye'yi daha büyük riskler ve Suriye'deki gibi bir savaş ortamı içine sokmayız. Ancak hemen teslim de etmeliyim ki, Türkiye toprakları üzerinde yapılan her türlü planı bozma hakkına sahiptir. Tüm bu oyunları boşa çıkartabilecek güce de sahiptir.
İşte görüyorsunuz ki, Türkiye'nin şu an için en son gündemi başkanlıktır. Öncesinde çözmesi gereken çok daha büyük ve öncelikli sorunları vardır.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_