Geçen yılın son aylarından beri pozitif açıklamaların geldiği bir sürece başladık. Ortodoks para politikalarına dönüş sonrası mı oldu, İsveç'in NATO'ya katılımını sağlamak için mi, yoksa olası bir İran'a müdahale planları için mi bilemiyorum ama, son dönem haberler Türkiye'nin lehine gelmeye başladı.
Halkbank davalarından birisi olan Owens davası düştü, İsveç'in NATO'ya katılım protokolünü onaylayınca F16 ve parçalarının satışı için kongre onayı çıktı. S400 sorununu çözüp F35 programına Türkiye'nin yeniden katılımının önünü açmak istiyoruz açıklamaları yapılmaya başlandı.
Diğer taraftan yatırım bankaları Türkiye ve şirketleri için pozitif raporlar açıklamaya başladılar. Ratingçiler şimdilik sadece mevcut görünümü pozitife çevirmekle yetindiler. Ama politikaların bu şekilde uygulanması halinde yıl içinde not artışları gelebilir beklentileri ifade ediliyor.
Son olarak da, kredi derecelendirme kurumu Fitch, bu yıl içinde; Rusya, Meksika, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Güney Kore, Brezilya, Polonya ve Türkiye'nin bulunduğu gelişmekte olan en büyük dokuz ülkeye sermaye akışının son 10 yılın zirvesine çıkarak 200 Milyar Dolar düzeyine ulaşmasının beklendiğini açıkladı. 2004 - 2007 döneminde de benzer şekilde 400 Milyar Dolar'ı bulan bir sermaye akışı dönemi sonrasında yeniden benzeri bir süreç beklendiği yorumu yapılmış.
ABD ve AB bölgesinde faiz indirimleri başladığında Türkiye'nin tahvil faizleri muhtemelen zirvesinde olacak. Hem sıcak paranın, hem de doğrudan yatırım sermayesinin girişi için ideal bir ortam yaratacak olması da bu görüşü destekleyecektir. Ama FED'in faiz indirim süreci piyasanın beklediği gibi Mart'ta değil de, benim başından beri beklentim olan en erken 5 ya da 6ncı ayda başlayacak gibi görünüyor olması, bu arada bizde de daha yüksek kur ve faiz düzeyi mi görülecek endişesi yaratıyor! Yabancıların son açıklanan verilerde geçen hafta tahvilde satıcı olmaları da, hala faizlerimizde bir artış beklentisinden olabilir!
Kısacası demem o ki, önümüzde enflasyon muhasebesinin bilançolara nasıl yansıyacağı ve mart seçim belirsizlikleri de bittikten sonra, BIST için daha olumlu bir ekonomik-finansal ortam başlayacaktır diye düşünüyorum. Bu nedenle 2024 BIST için çok sayıda yeni TL zirve göreceğimiz bir yıl olacak görüşümü koruyorum. Ancak, tüm yükseliş trendlerinde olabileceği gibi, ara teknik düzeltmeler her zaman olabilir. Bu nedenle yükselişleri kesintisiz ve sanki hisseler hiç düşmeyecekmiş gibi düşünmeyin. Bu süreçte teknikleri yakından takip etmek, çok daha yüksek parite karları elde edilmesini sağlar. Bu sözüme istinaden umarım DD(Destek-Direnç) Tablomuzdaki paylaşımlarımı da yakından takip ediyorsunuzdur. Ben sonra dönüp baktığımda, çok ciddi yükseliş yaşayan hisselerin yer aldığını görüyorum. Farklı nedenlerle cesaret edip al/sat tablosuna koyamadığımdan benden daha cesur olanlarınız teknik dirençler kırıldığında değerlendirebilir diye destek-direnç tablosunda olası potansiyel tekniklere dikkat çekiyorum.
FED Başkanı Powell beklentileri törpüledi!
Hernedense birkaç aydır FED'in Mart'ta faiz indirimlerini başlatacağı beklentisi hakimdi. Ama ABD verileri geldikçe bu beklenti yüzdesi devamlı düştü. Son olarak tarımdışı istihdam verisi beklenti 185 Bin iken, 353 Bin ve işsizlik de %3.7 gelince, FED Başkanı Powell, ekonomideki güçlü duruşun sürdüğüne dikkat çekti. İki ay sonrasındaki FED toplantısına kadar faiz indirimi için uygun ortamın oluşmayacağı görüşünde olduğunu ifade ederek, enflasyonda %2 hedefine uygun gelişmeler netleşene kadar mevcut faizleri değiştirmeyi düşünmüyoruz dedi. Erken bir faiz indiriminin enflasyonu yeniden artışa sokabileceği riskine dikkat çekti. Ama 2024'ün bir yerinde faiz indirimlerine başlayacaklarını da ifade etti. Powell'in şahin açıklamaları ABD tahvillerinin, Dolar endeksinin artmasına, abd borsalarında ve ons altında ise realizasyonlara neden olmuş durumda.
Bu ortamda her an endeks realizasyonları yaşayabiliriz. Ama 8562 üzerinde kalmaya devam eden BIST'in sıralı hedefleri 8970-9100 ve 9300 olarak güçlü duruşunu sürdürecektir. Türkiye lehine gelen açıklama ve raporlar yabancının Türkiye'ye yönelmesine destek olacak ve sonrasında da yılın ilerleyen aylarında not artışlarına neden olacaktır.
Tek endişem olan jeopolitik riskler için ise bir şey demem mümkün değil. Türkiye piyasası için en önemli risk olarak bunu gördüğümü biliyorsunuz. Umarım bizi ve bölgeyi bir savaşa sokacak bir gelişme yaşamadan ABD seçimlerini atlatırız.
Hisse bazlı pozitif ayrışmaların yine olacağı bir gün bekliyorum.
Hepinize sağlık ve bol kazanç diliyorum.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_