Demo Sınavı!

07.05.2019 09:11
  •  A 

Sabah sabah nedir bu demo, demo ile ne işimiz var diyorsanız hemen söyleyeyim, bu demokrasinin demosudur. Geri kalan kısmı bu olduğu için öyle yazdım. Maalesef ülke olarak uzun bir süredir demokrasimiz yaralar alıyor. Misal yıllardır bir şekilde süren tek başına iktidar gücü yapılan seçimde % 40.5 oya inip de, eski parlementer sisteme göre mecliste çoğunluğu kaybedince, muhalefet partilerinden birisi hemen ben koalisyonlarda yokum diyerek, muhalefetin iktidarı yıkmasının önüne set çekmişti. Sonra da iktidar temsilcisi haricinde muhalefete hükümet kurma yetkisini vermeyen cumhurbaşkanı ülkenin mecburen seçime gitmesinin yolunu açmıştı.

Olabilir bunlar demokrasilerde olağan şeyler. Partiler ille de koalisyon yapmak zorunda değiller dedik. Nitekim devamında tekrarlanan erken genel seçimde bu sefer iktidar % 49.5 oy alarak daha da güçlü ve tek başına hükümetini kurdu. Lakin, işin ilginç tarafı, % 49.5 oy ile seçilmiş bir başbakanın nedense kendi partisinin adına MYK mı, MKYK'mı ne deniyorsa, üst karar kurulu diyelim yetkilerini kısıtlayarak istifa etmesine neden oldu. Sonra bir baktık başka bir parti üyesi milletvekili ülkenin başbakanı oluverdi. Ne ala demokrasi değil mi? Halk olarak bir başkası için oy veriyorsunuz ama sonra bir bakıyorsunuz düşünmediğiniz başka biri oy verdiğiniz partinin başbakanı oluvermiş! Yani halkın kararını takan falan yok. Hoş bu değişime kafayı takan halk da yok. Onlar % 49.5 oy alanı da, yerine geleni de aynı şekilde alkışlıyorlar.

Bu da olabilir, sonuçta parlamenter sistemde tüm bunlar olabilir, seçim sisteminin cilveleri dedik. Ama bu cilveli seçim sistemini nedense beğenmeyip, değiştirme kararı aldık. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yaptık. Bu sayede sayın cumhurbaşkanımızın farklı bir isimle doğrudan halk tarafından seçilmesinin önünü açan bir sistemi ülkeye getirmiş olduk. Ne diyelim, hayırlısı olsun dedik. Ak Parti'nin kuruluşunda üç dönem kuralı gibi içi boş bir maddenin insanların önünü kapatmasını da bu sayede engellemiş olduk ne güzel. Ama sonuçta bu kuralı getiren de, istediği kişiye kullanan, istemediği kişiye ise kullanmayan da aynı parti olduğu için, bu onların demokratik kararı dedik. 

Şimdiye dek birçok yaptığımız seçimde kaybeden muhalefet partilerinin sayısız itirazını dikkate bile almadık. Hatta cumhurbaşkanlığı seçiminde seçim başlayana kadar geçersiz dediğimiz mühürsüz oy zarflarını, seçim bittikten ve oylar sayılmaya başladıktan belli bir süre sonra geçerli diye ilan ediverdik. Aman canım o kadar da çok bir sayı değildi zaten geçerli kabul edilen mühürsüz zarflar. Hepsi hepsi 2,5 Milyoncuk falandı. İstanbul seçiminde 13 Bin fark ile kıyaslanınca ne kadar az(!) değil mi? Pardon ya, ben Milyon ile Bin'i karıştırdım mı acaba? İnanın yaşananlardan kafam iyice karıştı artık. Milyon mu büyüktü, yoksa Bin mi? Öyle ya Milyon büyük olsa, cumhurbaşkanlığı seçimindeki 2,5 Milyon mühürsüz zarf için yapılan itiraz YSK tarafından kabul görürdü değil mi? Demek ki Bin daha büyük ki, 2,5 Milyon'u dikkate almayan YSK, 13 Bin oy farkla kazanılmış İstanbul seçimine yapılan itirazları kabul etti.

Gülüyoruz ağlanacak halimize. Maalesef demokratik bir seçimi bile tamamlayamadık. Ülkeyi 2002'den beri tüm devlet imkanlarını tek başına kullanarak, bütün medya gücünü de arkasına alarak yöneten, çıkartılan yasalarla Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi dahil tüm yüksek mahkemelerin üye sayılarını arttırarak, ilgili mahkemelere meclisin ve cumhurbaşkanının daha çok yargı üyesini seçmesinin önünü açan bir güce bile sahip olan iktidara rağmen, yerel seçimlerde sandık başı hile ve usulsüzlükler yapılmasını engelleyememişiz. Nasıl oluyorsa, bu denli güçlü bir iktidara rağmen birileri sandık görevlilerini atarken usulsüzlük yapabilmiş.

Demokrasiyi doğru işletebilmek için, seçimlerde herhangi bir usulsüzlük yapılmasın, uygun olmayan bir aday seçime girmesin diyerek sistemi gözetip, denetleyecek olan YSK, gerekli adaylık incelemeleri yapması sonrasında onayladığı adaylar çok yüksek oy ile seçilmesine rağmen, khk'larla seçilemez dendiği için mazbatalar kazanan adaya değil de, çok daha düşük oy almış başka partinin adaylarına verildi. 

Aynı şekilde varsa usulsüz seçmen tespit edilsin diyerek yapılan seçmen askı sürelerinde tespiti yapılmayan usulsüz seçmenler, nedense seçim kaybedilince bir anda tespit edilmeye başlandı. İyi de o zaman YSK'nın aday onayına ve seçmen listelerini askıya çıkartmasına ne gerek var ki?

Daha da da ilginci, kullanılan oy zarflarının içine İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı adayı pusulasının yanısıra, ilçe belediye başkanı, belediye meclis üyeleri ve muhtar isimleri gibi üç ayrı pusula daha konmasına rağmen, sadece İstanbul Belediyesi Başkanı seçimi iptal ediliyor. Bu nasıl bir usulsüzlüktür, kanuna aykırılıktır ki, aynı usuller içinde kullanılan oy zarfının içinden çıkan diğer pusulalar geçerli, ama sadece belediye başkanı seçimini geçersiz kılabiliyor?

Sakın Ola ki, Seçimi Boykot Etmeyin!
              YSK'nın tüm şaibelerle iptal ettiği ve tekrarlanacak olan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini sakın ola ki, boykot etmeyin. Demokrasiye aykırı tüm kararlara rağmen, muhakkak gidip oylarınızı kullanın. Çünkü Demo haline gelmiş demokrasimiz için artık son sınav bu seçimler olacaktır. Eğer seçmen sandığa gider ve yine oyunu aynı aday için kullanırsa, hatta iptal edilenden daha da yüksek bir oy ile yeniden İmamoğlu'nun seçilmesini sağlarsa, işte o zaman bu sınavı geçip-geçmediğimiz anlaşılacaktır. İmamoğlu yeniden seçilir ama yine yetki verilmezse, ya da büyük şehir yetkisinde olan bir takım ihale yetkileri çıkartılacak yeni yasalarla başka makamlara verilecek olursa, işte o zaman elimizde Demo da kalmayacaktır. 

Lütfen ama lütfen hangi görüşe sahip olursa olsun, tüm seçmenler bu yaşananları doğru analiz etmeliler. Şu an ciddi hasarlı da olsa demokrasiyi düştüğü yerden çıkartabilmek için bir imkanımız daha olacak. Eğer bu imkan çok daha güçlü bir şekilde kullanılamazsa ondan sonra kimse şikayet etmesin. 

BİST Ne Olur?
              Hiç bir yorum yapmıyorum. Çünkü neye göre yorum yapacağım? Eskiden borsamız ucuz, paramız çok değer kaybetti derken bunun kıyaslamasının yapıldığı gelişmekte olan ülkeler gibi, bir takım ülkeler vardı. Ama hangisinde demokrasi bu durumda? Seçilmişler seçimle görevi bırakmazlarsa, o ülkeyi artık hangi kefeye koyarak değerlendirme yapabiliriz? Ülke risk primlerimizin ulaştığı seviyeler başka hangi ülkelerde var diye bakınca, içine girdiğimiz sınıfı ben kendime yakıştıramadığım için bu ülkelerin adını bile yazmak istemiyorum.

Bu gelişmeler nedeniyle kurlar yükselince, ithale dayalı girdiler enflasyonu olumsuz etkileyecek. Enflasyon yüksek kalınca faizler düşemiyor. Yaşanan belirsizlikler harcama, tasarruf ve yatırım kararlarını direk etkiliyor. Görüyorsunuz her alanda ciddi daralmalar yaşanıyor. Böyle bir ortamda işsizlik nasıl azaltılabilir? Devlet gelirleri nasıl artabilir? Şirketler nasıl önlerini görebilir? Nasıl daha düşük faizlerle kaynak yaratabilirler? Düşen cirolar yüzünden, borçalarını nasıl kapatabilirler? Şimdi bu gelişmeler bir çok şirketin bilançosunu beklentilerin dışında etkileyecektir.

Kısacası, borsa değerlemeleri görecelidir. Şimdi yaşanan iptal sonrası acaba gelişmiş ülke fonları bize hangi gözle bakacaklar? Yerli yatırımcıların kaynaklarını dışarı çıkarttığı bir ortamda, yabancı yatırımcı gönül rahatlığıyla gelebilecek mi? 

Umarım onlar bizden daha cesurdurlar da gelirler. Yoksa bu gelişmelerin etkisi ile keyfi kaçanlar satış baskısı kuracaklardır. Bu görüşümü iptal kararı sonrası değil, çok öncesinden beri yazıyorum. Nitekim gelişmelerin gidişine göre de bunun yaşandığını görüyoruz. 

Demem o ki, sağlıklı görüş verebilme imkanına sahip değilim. Umarım en kısa zamanda bu ortamdan ve gidişten kurtuluruz. Ama ülke olarak çok sıkıntılı ve bana göre gerçekten de bir kumpas ortamına itilmiş bulunuyoruz. Şimdi seçimlerden iktidar adayı çıksa, İktidar demokratik bir seçime izin vermedi denecek. Muhalefet çıksa, bu sefer bakalım yetki verilecek mi, ya da farklı şekilde seçilenin yetkileri mi kısıtlanacak diye bir şaibe kalacak.

Eğer bir de, yeniden İmamoğlu seçilirse, o zaman da cumhurbaşkanlığı seçiminin erkene alınması gündemlerine şahit olacağız. Velhasıl ne güzel 4,5 yıl seçimsiz, tamamen ekonomiye odaklanacağımız bir süre var derken, bu imkan da heba olmuş olacak.

Bir süre borsayı unutmak en iyisi olacak galiba.


    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_


  • 06.05.2019
    09:17

    YSK bugün Ak Parti'nin İstanbul seçimlerinin tekrarı ile ilgili başvurusunu değerlendirecek. Verecek olduğu karar piyasaların yönünü belirleyecek. Kişisel görüşüm çok net; seçimi CHP adayı İmamoğlu kazanmıştır. Seçimler öncesinde Ankara bana göre kesin el değiştirecek, İstanbul da el değişt... Devamı »

  • 02.05.2019
    09:42

    Hoppalaa! Bu nedir şimdi? Daha cuma günü paylaştığım ''Yine Mi Sıcak Bir Yaz Olacak?'' başlıklı beklenti yazımın mürekkebi bile kurumadan bu başlık da ne şimdi? İşte bu başlıklar arasındaki bu denli fark, şu anki Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun nasıl bir bıçak sırtı oldu... Devamı »

  • 30.04.2019
    10:25

    Tabii ki, bu sözümü gelmesi beklenen olası mevsim sıcakları için söylemedim! Bol yağışlı bir kış ve ilkbahar geçirdik. Yaz güneşli ve sıcak olsun kemiklerimiz ısınsın :) Benim dikkat çekmek istediğim siyasi ve ekonomik olarak önümüzdeki süreçte yaşayacaklarımız ile ilgili. 2013 yılından beri dev... Devamı »

  • 29.04.2019
    09:22

    Bu haftanın veri programında YSK'dan seçim sonuçları ile ilgili kararlar duyabiliriz. Sayın Binali Yıldırım'ın ''Kaybedilmiş seçimi kazanmak için uğraşacak bir insan değilim'' sözü ilginç! Acaba çıkacak YSK kararı ile ilgili bir beklentinin yansıması mıdır bilemiyorum. Eğer ö... Devamı »

  • 26.04.2019
    09:23

    Dün TCMB faiz toplantısı vardı. Seçimlerden evvel herkeste seçimler bitince faiz indirimleri beklentisi vardı. Ama maalesef gördüğünüz gibi gelişmeler buna uygun olmadığı için, TCMB faizlerde değişiklik yapmadı. Ancak, normalde faiz indirimi olsa yaşanacak kur artışı, dün faizler korunmasına rağmen ... Devamı »