Dün açıklanan enflasyon verileri kısmen de olsa yine beklentilerin üstünde geldi. Kur ve faiz artışı sürdüğü müddetçe bu durumdan kurtulmak mümkün değil. Kısacası devamında gelecek verilerde yılın içinde tek haneye insek bile, bunu başarı olarak görmek havanda su dövmek olur.
Çünkü faizler yüksek seyrettikçe, üretimde yapısal reformu başarmak, doğrudan yatırımları çekmek ve dolayısı ile, cari açığa neden olan enerji dışı ithalatı Türkiye'de üretmeye başlamak amacı öyle kolay gerçekleşmez. Fiyatlarda rekabete neden olacak yerli üretim arzını arttıramadığımız müddetçe, arz açığını ithalat ile gidermeye çalışıyoruz. Bu kur seviyesi ile yaptığımız her türlü ithalat ise enflasyonun yüksek seyretmesine neden oluyor.
Başta enerji girdilerinin kur artışı nedeniyle maliyetlerde yarattığı artış enflasyon baskısının en önemli nedeni iken, bir de devlet bu ürünlerde uyguladığı kdv, ötv politikaları ile ürünlerin girdi maliyetlerini iyice yukarı çekmiş oluyor.
Faizler Düşmeli, Üretim Artmalı, Devletin Vergi Yükü Azalmalıdır!
Özellikle üretime yönelik kredi faizlerinin düşürülmesi lazım. Bunu yaparken de kurlarda da istikrar yakalanmalıdır. Çünkü kur sürekli devalüe olurken faizleri düşürmek çok zor bir gelişme olur. Kur üzerinde artma riski sürerken, yabancı yatırım için döviz getirmez. Bırakın yatırım için döviz getirmeyi, tahvillere bile para yatırmaz. Çünkü sürekli artan kur tahvilden elde edeceği getiriyi riske sokar.
Bu denklemi doğru işletebilmek çok önemlidir. Bu nedenle düşük faiz politikasının işlemesi için, devletin de enflasyonu arttırcı vergi yükünü hafifletmesi gerekir. Özellikle her türlü girdi maliyetinin içinde yer alan enerji girdilerinin üzerindeki kdv ve ötv yükü, hükümetler tarafından bu denli yüksek bir gelir kapısı görülmeye devam edildikçe gerçekçi olamayız. Devlet vergiyi yaymayı başarmalı, gerçekten kazanandan vergiyi almayı bilmeli, gelir ve kurumlar vergisi oranlarında değil ama kdv ve ötv gibi oranlarda ciddi indirimler yaparak, arada ortaya çıkacak tüketenler tarafından elde edilecek tasarrufun, üretim maliyetini düşürmesine ve tüketime kaynak yaratmasına katkıda bulunmalıdır.
Üretmeyi başarmadan fiyat rekabetini sağlamak mümkün olmaz. İthalat yaparak ucuzluk getirmek görüşü sadece geçici bir kandırmacadır. Düşük kur ile sağlanan ucuz ithalat üretimi yok eder. Daha sonra bunun sıkıntılarını aynen şimdi yaşadığımız gibi yüksek işsizlik, yüksek faiz, yüksek enflasyon ve kur baskısı ile yaşarız. Tüm bu sorunların halen sürmesinin en önemli nedeni de, zamanında düşülen değerli TL onurumuzdur gibi yanlış politikalardır. Üretmeyen ülkelerin değerli para sevdası ekonomiyi çökerten büyük bir yanlıştır. O dönemlerin yarattığı üretim açığını şimdi çözmeye çalışıyoruz. Ama en azından yanlıştan dönülmüş olması da hedefe varmak için önemli bir adımdır. Yeter ki, bunları özgürce tartışıp, konuşabilelim.
Faiz Düşürme Hazırlıkları!
Hükümetin faizleri düşürmek için bir takım kararları devreye sokacağı spekülasyonu var. Nisan ortasına doğru bu yönde açıklamaların yapılacağı söyleniyor. Tüm bu tarz söylentiler netleşene dek, kendi başlarına ayrı bir piyasa baskısı yaratırlar! Çünkü zorlama ile faiz düşürülecek olursa, cari açığı fonlamak için ihtiyaç duyulan dövizi tedarik etmenin maliyeti daha yüksek olur korkusu ile kurlardaki yükseliş baskısı sürmeye devam eder. Kurlar yukarı baskıyı sürdürdükçe, yükselişin direnci belli olana dek, özellikle borsa baskı altında kalabilir.
İşte bu nedenle, yeni bir teşvik paketi açıklanacaksa, faizleri düşürmek için bir takım kararlar alınacaksa bunlar bir an önce netleşmeli ve her türlü spekülasyon önlenmelidir.
Kıcasa bu yapılana dek, kur, faiz ve borsada satış baskıları sürecektir.
En az hasar ve mümkün olan en yüksek kâr ile bu dönemi atlatmanızı dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_