Anlaşılan Bize Henüz Huzur Yok!

19.10.2017 09:26
  •  A 

Türkiye Cumhuriyeti Türklerin kurdukları, tarihte öne çıkan 17'nci devlettir diye bilinir ve cumhurbaşkanlığı forsunda da böyle görülür. Aslında gerçekte çok daha fazladır. 32 beyliğimiz, 38 devletimiz, 15 imparatorluğumuz, 34 hanlığımız, 4 atabeyliğimiz, 10 cumhuriyetimiz var. Her birinin özellikle, büyüklükleri başkadır. Hatta farklı kaynaklara göre bu sayının 150'yi bile bulduğu söylenir. Tarihte Türkler kadar çok devlet kurmuş başka bir millet yoktur diyebiliriz. 

Dünya nüfus gelişiminde tarih boyunca, bir çok ırk ve kültür devamlı iritbat halinde olmuş ve bir birine karışmıştır. Misal 16'ncı Türk devleti diye bilinen Osmanlı İmparatorluğunda padişahlarımızın çoğunun annesi Türk değildir. Benzer şekilde toplumun da çok farklı milletlerden oluştuğu bir gerçektir. Baskınlar, fetihler sürecinde erkek-kız çocuklar, yetişkin kadın-erkek köleler ana devletin içine değişik şekillerde girmiş ve daha sonra bunların önemli bir kısmı Türklerle evlilikler yaparak nüfusun artmasına katkıda bulunmuşlardır. Alınan yerlerin halkları ile de benzer karışmalar zaman içinde olmuştur.

Bu durum aslında sadece biz Türkler için geçerli değildir. Fransız diye bildiğimiz milletin, ismiyle anılan Fransa'da başka kökenden hiç mi vatandaş yoktur? Yani hepsi öz ve öz Fransızlardan mı oluşur? O zaman siyahi Fransızlara ne demeli? İngilizler de tarih boyunca bir çok kıtada sömürgecilik yapmış bir millettir. İngiliz vatandaşlarının safkan İngiliz olduğunu söylemek mümkün müdür? Ama devletlerinin ismi İngiltere'dir. 

Bu durum safkan ari ırk yaratmak gibi hastalıklı düşüncesi ile ülkesini ve dünyayı savaşa sürüklemiş Hitler Almanya'sı için bile aynıdır. Alman vatandaşlarının içinde farklı ırk ve kültürden de insanlar vardır. En basiti çok ciddi sayıda Türk ve Rus ırklarından vatandaşları vardır. Ama devletlerinin adı Almanya'dır. 

Kısacası Tarihte bizimle ilgili tüm devletleri kuranlar Türk soyundan gelen insanlardır. Bu devletler de Türk devletleridir. Bazıları devleti kuranların adı ile anılsa bile, aslında öyle bir millet yoktur. Yani 600 yıl dünyaya hükmetmiş, ecdadımızın tarihteki en önemli devletlerinden birisi olan Osmanlı İmparatorluğu, Türk kökenli bir soyun kurduğu bir imparatorluktur. Adı Osmanlı İmparatorluğu olsa bile kökü Türklerdir. Osmanlı diye bir millet yoktur, Osmanlı sadece bir soyun, hanedanlığın adıdır. 1258'de Söğüt'de doğan Osman Gazi kurmuştur. Osman Gazi de, Oğuzların Bozok kolunun Kayı Boyundandır. Hepsi de Türktür.

Ama aynı zamanda da Osmanlı İmparatorluğu bir Türk-İslam devletidir. Buna kimsenin itirazı yok zaten. Lakin Türklüğümüzü arka plana atıp da, Osmanlıcılık yapmaya kalkarsak, o zaman zaten şu an siyasete hükmedenlerin hükmü bile olmaması lazım! Çünkü Osmanlı Hanedanının yaşayan bireyleri vardır. Gelip dedelerinin devleti için, bu devlet bizim, buralar, şuralar hep bizimdi desinler. Ülkeyi bırakalım da onlar yönetsin o zaman. Öyle ya, Osmanlıyı sanki bir millet gibi anarsak, o zaman Osmanlının hanedan devamı da her söz hakkına sahip olmaz mı?

Ben bir Türk'üm ve Türklüğümden de hep gurur duydum. Türk olarak adı geçen tüm geçmişimdeki devletlerden de gurur duydum. Hiç bir zaman kendimi sadece henüz 100 yaşına bile girmemiş Türkiye Cumhuriyeti ile sınırlı görmedim. Geçmişi binlerce yıla dayanan Türk ırkının-milletinin bir parçası gördüm.

Ama kökeni Türk olmak demek, kurduğu devletlerdeki diğer kökenden gelenleri yok saymak demek değildir elbet. Bir devleti kim kurduysa kursun, kurduğu devletin içinde yer alan tüm kültür, millet ve ırklardan herkes o devletin bir parçası ve eşit haklara sahip vatandaşlarıdır. Hiç kimsenin bir diğerine o Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Musevi, Arap, göçmen, yerli, muhacir, Yörük, Pomak, Laz, vs. diye üstünlüğü yoktur. Herkes eşit vatandaşlık haklarına sahip bu devetin bir parçasıdır.

Hal böyle iken, işi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Ne Mutlu Türküm diyene!'' sözünü bile kullanamayacak hale getirir ve birleştirici unsur olarak ümmetçiliğe dayanmaya çalışırsak, maalesef Ortadoğu devletlerine ışık olan özelliğimizi de kaybederiz. Öyle ya, ozaman bu ülkenin Müslüman olmayan vatandaşlarına karşı bir ayırımcılık yapmış olmaz mıyız? Bu nedenle devlet laik bir yönetim sergilemeli ve farklı inançlara sahip tüm vatandaşlarının inanç özgürlüklerini ve inançlarını uygulama haklarını güvence altına almalıdır.  

Ayrıca, tamam ben de başkanlık sistemini yıllardır savunan biriyim. Bugünlere mevcut parlamenter sistem ile geldiğimiz için, lider sultasına dayalı bu sistemi hiç bir zaman savunmadım. Ama tabii siyasi partiler yasası ve seçim sistemi değiştirilerek sistemin hataları düzeltilebilir. Lakin yine de belli sayıda parlamenterin oyu ile başbakan seçen bu sistemi yanlış görüyorum. Kendisini yönetecek olan kişiyi halk seçmelidir.

Tamam belki de eyalatler de bulunabilir. Ama bunları mevcut Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında yapmalıyız. Vatandaşlık bağı ile insanları eşit olarak bir birine bağlamaya çalışmalıyız. Eğer ümmetçiliğe dayalı bir yapıyla, yeniden eski Osmanlı günlerimize döneriz, bir çok Orta Doğu ve hatta Afrika ülkesi bize bağlanır diye düşünüyorsak, unutmayalım ki zamanında Şeyhülislam ve Halife Osmanlı'dan olduğu halde, bizi ilk arkamızdan vurup da bağımsızlık ilan edenler Araplar olmuştu! Halife ve Şeyhülislam Osmanlı'da hüküm sürmesine rağmen, imparatorluk paramparça edilmişti. Topraklarımızın her yerine bir çok milletiin orduları girmişti. Ülke parçalara bölünmüştü. Tüm gücü ile yaşayan Osmanlı İmparatorluğunu yıkan ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ne de onun kurduğu cumhuriyettir. Osmanlı zaten yıkılmış ve parçalanmış bir haldeydi. Sultan bile İstanbul'da yabancı askerlerin kontrolünde hareket edebiliyordu. Hakimiyetimizdeki Arap'lar Osmanlıdan ayrılmışlardı. Son kalan imparatorluk parçası da yabancıların hakimiyetine geçmek üzere iken, yıkılmış olan Osmanlının yerine, Kurtuluş Savaşı ile geri kalan topraklarındaki yabancılar atılarak, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. 

Şimdi bölgede bu kadar çok devlet ve bölgenin de bu denli değerli yer altı kaynakları varken, böyle bir birlikteliği yeniden sağlamak ancak, iyi ticari ilişkiler ve komşuluk ilişkileri ile olabilir. Sınır değiştirerek yeniden büyüme çok sancılı ve acılı bir gelişme olur ki, beraberinde çok derin savaş riskleri vardır.

Eğer enerji kaynaklarına ulaşmak için bölgede yeniden bazı emellerimiz varsa, bugünün dünyasında enerji fakiri olduğu halde ekonomik zenginlik yaşayan, tarım toprağı olmadığı halde tarım ülkesi olan bir çok devlet vardır. Zenginlik sadece petrol ile olmaz. Katma değerli her türlü üretim, yüksek demokrasi, adalet, herkese eşit bağımsız mahkemeler, güçlü ekonomi de bize bu yolu açar.

Tabii bu görüşlerim yine de devletimizin devamı için bölgesel riskleri görmemezden gelmemize sebep değildir. Eğer Afkanistan'da, Afrika'da, Orta Doğu'da ABD, Fransa, İngiltere, Almanya güç bulundurma hakkını kendisinde görebiliyorsa, bizim hepsinden daha çok bu hakkımız vardır. Bölgeyi yüzyıllarca yönetmiş bir millet olarak, o topraklar ile bir çok bağımız vardır. Hepsinden öte, bizi parçalamaya yönelik planları bozmak için her türlü askeri güç kullanmak bizim en doğal hakkımızdır ve de yapmamız gerekendir. 

Maalesef devamlı değişen siyasi söylemlere devam ediyoruz. Anlaşılan o ki, bu işin bir süre sonra devamında cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yok etmek için açık açık kararlar alındığını görmeye başlayacağız. Hoş zaten bu yönde bir çok hamle zaten yapılmaya başlandı. 

İşte bunları görerek, bu zihniyet ile gidilirse bize henüz huzur yok diye düşünüyorum. Umarım yanılırım da artık bu ülkede de huzur, barış, kardeşlik, hukuk, adalet, demokrasi, insan hakları, bağımsız yargı ön planda ve herkes için eşit hale gelir. 

Kusura bakmayın, bugün başka konulara değinmedim. Onları zaten önceki yazılarımda yeterince yazmıştım. Bugün AB liderleri toplanıyorlar. Görüşümü düne ait yazımdan okuyabilirsiniz. BİST için de görüşlerimi biliyorsunuz. Aslında en az % 30 iskontolu olduğumuz görüşündeyim. Ama bu seviyeleri de önemli dirençler olarak gördüğüm için, teknik bir düzeltmeden çekiniyorum. Bir süre hisse bazlı hareletlere odaklanmak doğru olur kanaatindeyim.

Hepinize bol kazançlar dilerim.
 

    Saygılarımla

    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_


  • 18.10.2017
    09:30

    Başlıktaki gündemden önce bir iki farklı konuya değineyim! Irak'taki gelişmeler korkulduğu gibi olmuyor. Merkezi Irak güçleri Barzani'nin 2014'te genişlediği yerlerden çekilmesini sağladı. Kerkük ve petrol kuyularının önemli bir kısmı merkezi Irak hükümetinin kontrolüne geçti. Bu geli... Devamı »

  • 17.10.2017
    09:26

    Son günlerde ABD'de yeni FED başkanı spekülasyonları başlamış durumda. Şu an gündemde Taylor var ki, Taylor Modeli denen hesaplamalar göre FED faizlerinde mevcut seviyenin neredeyse iki katı bir faizin olması gerektiği ifade ediliyor. Anlayacağınız Taylor yeni FED başkanı olacak olursa FED faizlerin... Devamı »

  • 16.10.2017
    09:23

    Zaten Suriye ve k.Irak hep sıcaktı ama daha da ısınıyor. Irak Ordusu Kerkük'teki askeri üs ve petrol kuyularının kontrolünün alınması için gece yarısı askeri operasyon başlattı. Başbakan İbadi, Kerkük'te PKK teröristlerinin bulunması savaş nedenidir açıklaması yaptı. Barzani ise, Kerkük'te PKK varlı... Devamı »

  • 13.10.2017
    09:19

    BİST 101.000'e düştüğü k.Irak referandumu esnasında bir çok öngörü yapmıştık. Ama yükseliş tepkisinin 104.939 ya da az üstündeki 105.426 dirençlerine takılabileceği uyarımı da yapmıştım. Öyle de oldu. BİST 105.047 seviyesine çıktıktan sonra bir anda vize krizi ile karşılaştık ve bu sefer bir anda 99... Devamı »

  • 12.10.2017
    09:22

    Haftaya ABD vize sorunu ile 104.137 gap seviyesi bırakarak başlamıştık. Dün bu gap kapandı. Yani ABD vize sorunu ile ilgili kayıpları genelde kapatmış olduk. Şimdi yine geldik sonrasına! Yani acaba bu telafi sürecinde geçen hafta dikkat çektiğim 104.939 veya az üzerindeki 105.425 direnci geçilebilec... Devamı »