Şubat ayı enflasyon rakamlarını görenlerin moralleri bozuldu. TÜFE'de Şubat ayında yıllık % 10,13 ve ÜFE'de % 15,35 gibi çift haneli enflasyon rakamlarına çıktığımızı gördük. Bunlar ciddi yüksek rakamlar. Ancak bu verilere neden bu denli çok şaşırıldığını açıkçası anlamakta zorlanıyorum! Hatırlarsanız not indirimi sonrasında, gerekirse gerçekçi kur politikası nedeniyle bir süre yüksek enflasyonun göze alınması, ama faizlerin yine de düşük tutulmasının çok önemli olduğunu kaç kez yazdığımı ben bile unuttum. Çünkü eğer enflasyon kalıcı olarak düşürülmek isteniyorsa üretmek şarttır.
Fason üretici, ara malda ve enerjide İthalata dayalı bir ekonomi olarak, hızlı kur yükselişi yaşanırken düşük enflasyon beklemek asıl şaşırtıcı bir beklenti olurdu. Bu nedenle esas olanın üretim olduğunu, yapısal reformların hızla yapılmasını ve özellikle katma değerli üretimi başarabilirsek enflasyonu kalıcı olarak düşürebileceğimizi çok defa dile getirdim. Ama her alanda üretimi ve yatırımı başaramanın yolu düşük faizlerden geçer. Bu nedenle belki de bir kaç yıl yüksek enflasyonun göze alınması gerektiğini ve bu yüzden faizlerin her şekilde düşük tutulacağı ilan edilmeli diyordum.
Biz ne yaptık? Bir süre yüksek enflasyona alışılması gerektiğini ilan etmedik. Sanki bu denli yüksek kur artışı enflasyonda hiç etki yaratmayacakmış gibi, halen düşük enflasyon verisi beklemeye devam ettik. Şimdi de enflasyon yüksek gelince, şaşırıp moralimizi bozuyoruz.
Eğer her şeye rağmen enflasyonu yine de düşük tutalım isteniyorsa, o zaman TCMB'nın politika faizlerinde ciddi artış yapması gerekir. Bu yapılırsa enflasyon düşürülebilir. Ama bu yıllardır yapılan klasik hatanın tekrarı olur. Çünkü artan enflasyon yatırım ve tüketim taleplerini bıçak gibi keser. Özellikle artacak faizler nedeniyle inşaat sektörü ciddi bir krize girer. İnşaat sektörü krize girecek olursa, sektörü fonlayan bankalar dahil 200'ün üzerinde sektörde ciddi bir kriz dalgası başlar. Bu şekilde belki kısa bir dönem enflasyon düşürülebilir ama, Türkiye müzmin enflasyon hastalığından kurtulamaz.
Peki şu anda da hem özellikle özel sektör yatırımlarında, hem de tüketim taleplerinde ciddi düşüş yaşanmıyor mu? Evet yaşanıyor. Ama bu durum bana göre parasızlıktan kaynaklanmıyor. 2013 yılından beri bir türlü kurtulamadığımız siyasi belirsizlikler nedeniyle önümüzü göremediğimizden, yani güvensizlikten kaynaklanıyor. Eğer bir an önce bu siyasi belirsizliklerden kurtulabilirsek, o zaman bir çok alanda yatırımların ve tüketim taleplerinin arttığını görebiliriz.
Ama referandum sonrasında da, toplumu siyasi olarak germeye devam eder ve yeni seçim takvimleri açıklayacak olursak, işte o zaman içinde bulunduğumuz belirsizlik daha da uzacağı için, durgunluk ekonomik krize dönüşmeye başlar. Umarım siyasilerimiz bu riskin ciddiyetini görebiliyorlardır.
Neyse, toparlarsak, enflasyon ve geç likidite faizleri artıyor. Üretim, işsizlik ve cari açıktaki sorun da sürüyor. Ama BİST acaba rekor kırar mı diye bekliyoruz. Bu nasıl oluyor? Çünkü, bence birileri referandum öncesi özellikle BİST'de sert bir düzeltme yaşanmasını istemiyor. Hatta muhtemelen referandum öncesinde yeni rekorlar da gösterilebilir. Gösterilebilir diyorum çünkü, bu denli sıkıntılı görüntüler varken, birileri 5 banka hissesini almaya başlayınca, bir kaç diğer yancıyı da başkaları alıyor. Böylece BİST sanki her şey toz pembe gibi yükseliyor. Bu durum referanduma göre bence bu şekilde sürecek görüşündeyim.
O nedenle kafayı fazlaca bulandırmamak lazım. Ama referandum öncesinde nakite dönmekte yarar olabilir. Evet çıkarsa, belki son bir alım daha görülebilir ama sonra BİST'i yukarı taşımış olanlar aldıklarını verip geri çekilebilirler. Hayır çıkarsa, zaten yeni bir belirsizlik daha başlayacağı için, satış baskısı artacaktır görüşündeyim. Kısacası öncesindeki bu trendi mümkün olduğunca yararlı kullanmaya bakmak lazım diyorum.
Hepinize iyi bir hafta dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_