Türk siyasi hayatında çok önemli bir yeri olan 9'ncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 91 yaşında vefat etti. Allah'tan rahmet diliyorum. Şu an yaşadığımız bir çok siyasi stres konusunu rahmetli Demirel'in aktif siyasi hayatı esnasında da yaşadık. AP ve CHP'nin 12 Eylül 1980 darbesi öncesi birbirlerine karşı takındıkları sert rekabet politikası ülkeyi darbeye götürmüştü.
Hep AP(Adalet Partisi)'sine ve Demirel'e oy vermiş babam, darbe sabahı tv ekranında gördüğü Süleyman Demirel için, ''yazıklar olsun size ülkeyi darbeye götürdünüz'' demişti. Çok sevdiği siyasi liderini eleştirdiğini çok iyi hatırlarım. O zaman daha yeni orta sonu bitirmiştim. Ama bu eleştiriyi yapan babam, siyasi yasaklar kalkıp da, Demirel DYP(Doğru Yol Partisi)'yi kurunca yine gidip oyunu Demirel'e vermişti.
Bunları neden yazıyorum? Şu anki durumla da bağlayacağımız bir tespit için! Demirel zamanında kamu bankalarına çok yüksek borcu olan bir iş adamımızın borcu daha sonra çıkartılan bir faiz affı ile ana paraya kadar düşürülmüş, bir çok borçlu kişi faiz yükünden kurtulmuştu. O yıllarda % 80'lere çıkmış olan faizlerle 5-10 yıl borcu birikmiş kişilerin elde ettiği avantajı bilmem hesaplayabiliyor musunuz? Devlet bankasından faizlerin % 80'ler olduğu dönemde borç alacaksın, sonra da yıllarca ödemeyip, daha sonra faizleri af edildikten sonra ana parayı ödeyerek borcundan kurtulmuş olacaksın. Yıllarca o kadar yüksek faiz ortamında aldığı ana parayı sadece mevduat faizine bile yatırsa kişilerin ne kadar büyük bir avantaj elde ettiğini sanırım kolayca gözünüzde canlandırabilirsiniz.
Rahmetli Demirel, sorulan soru üzerine borcu affetmedik, sadece faizi sildik, ana parayı çatır çatır aldık demişti. Demirel'in başbakan olarak çıktığı seçim öncesinde ilgili iş adamı kredisi nedeniyle icra takibine alınmışken, sonrasında çıkartılan faiz affından yararlanarak, çok büyük bir faiz yükünden kurtulmuş, ana para borcu da yanlış hatırlamıyorsam 10'a mı, 16 ya mı ne bölünerek taksitlendirilmişti. Bununla da yetinilmeyip, aynı iş adamı millet vekili ve bankalardan sorumlu devlet bakanı olarak kendisini icra takibine alacak olan bankaların başına getirilmişti! Sonra aynı kişiye önemli bir sanayi şehrimizde öncesinde yeşil alan yapılan bir bölge satılmış ve aynı bölgede daha sonra çok ciddi imar izni verilmişti. Tüm bunlar sizlere şu anki görüntülerle ilgili bir çağrışım yapmıyor mu?
Görüyorsunuz ki, o dönemde de bu yapılanlar nedeniyle başbakanlar çok ciddi eleştiriler alıyordu. Bu ortamda oyunu korumak için bir takım tavizler verilerek seçmen ikna edilmeye çalışılıyordu. Bu sayede bizim anne ve babalarımız 38 yaşında emeklilik hakkı elde ettiler. Düşünebiliyor musunuz devletin üstüne yüklenen yükü. Çalışmadığı halde milyonlarca kişiye yıllardır emeklilik maaşı ödendi. Kim ne veriyorsa ben bir fazlasını vereceğim politikası izlendi. Çevrelerinde türeyen iş adamları çok büyük güçler elde ettiler. Basın yoluyla da aynı şimdi olduğu gibi devamlı eleştiri aldılar. Sokaklarda sırf farklı siyasi görüşlere sahip oldukları için, konuşarak sorunlarını çözmek yerine çatışarak ülkeyi büyük bir kaosa sokan insanlar, seçmenler, taraflar gördük. Bunlar size yabancı geliyor mu?
Şu an cumhurbaşkanı Erdoğan, teamüller gereği Davutoğlu hükümet kuramazsa, ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu'na hükümet kurma görevini vermesi gerekir diye düşünüyoruz. Peki bu süreç işler ve bunu yapması gerekirken cumhurbaşkanı bu görevi vermezse ne düşünürüz? Böyle bir şeyi yapamaz deriz değil mi? Ama zamanında rahmetli Demirel dönemin liderlerinden bırakın ikinci sıradakine bu yetkili vermeyi, bir parti lideri bile olmayan Yalım Erez'i çağırarak hükümet kurma görevini vermişti!
Yani Türk siyaseti şu an yaşadıklarına çok da yabancı değil. Sanmayın ki, tüm bu yaşadıklarımız mevcut politikacıların yarattıkları gelişmeler. Öncekiler de benzerlerini yaşatmışlardı. Neden peki? Sırf siyasi hırsları nedeniyle. Sırf, bu ülkeyi en iyi ben yönetirim, ben hep en iyisini düşünürüm, benden daha iyiyi kimse yapamaz, ben bir başkasının yönetimini kabul edemem egosu nedeniyle. Bizler, yani seçmenler de bu davranışlara biat kültürümüzle hizmet edip, çanak tutuyoruz. Takım tutar gibi siyasi parti ve onun liderini tutuyoruz. Sanki 77 Milyon'luk bu ülkede bu işi layıkı ile yapacak bir başka kişi çıkmazmış gibi.
12 Eylül darbesinin getirdiği siyasi partiler yasası, seçim sistemi, seçim barajları bu marazaların halen yaşanmasına neden oluyor. Liderler önce kendilerini seçecek delegeleri seçip, sonra yaptıkları kurultaylarla kendilerini genel başkan seçtiriyorlar. Daha sonra da, hiçbir milletvekilini doğrudan seçemediğimiz, sadece hazırlanmış listeye oy verdiğimiz seçimlerle ülkenin başbakanını seçiyoruz. Ondan sonra da ülke neden ilerleyemiyor diyoruz. Yıllardır iktidar olmayı bırakın, iktidara bile ortak olamayan partilerin liderleri baba mirası gibi koltuklarını korumaya devam ediyorlar. Oy kaybeden liderler, buna aldırmıyor bile. Siyasi etiği olmayan ülkemizde bizler de demokrasiyi tartışıp duruyoruz.
Bu tespitleri yapan kişi olarak değil ben, sülalesi sağ partiler dışında bir partiye hiç oy vermemiş biriydim. Bu aile, hatta sülale geleneğini 3-5 yıl öncesine kadar da sadakatla sürdürmüş biri olarak bu tespitleri yaptım. Ölenin ardından iyi konuşun denir. Ama birilerinin artık bu tespitleri yapması lazım değil mi? Seçmen olarak bizlerin takım tutar gibi parti tutmayı bırakmamız gerekmez mi? Büyük bir ülkenin, bu ülkeyi liyakatla yönetecek bir çok yeni yüzü ortaya çıkartabileceği gerçeğini bilmemiz, ve biat kültürünü artık terk etmemiz gerekmez mi? Siyasi liderlerin siyaset arenasından ömürleri yetmediği için değil, benden bu kadar, başkaları da bu sorumluluğu alsın diyerek ayrılmayı bilmesi gerekmez mi? Seçilemediği için değil, oy kaybettiği için bile, siyasi etik olarak görüp, seçmen bana artık bırak dedi diyerek yerini bırakması gerekmez mi?
Sözlerimi tamamlarken Anap'ın siyasi arenaya katılması ile kendisine hiç oy vermediğim rahmetli Süleyman Demirel'in devlet için yaptığı birçok yararlı hizmetlerinin de olduğunu söylemek isterim. Liderler zaten hizmet etmek vaadiyle seçilmezler mi? Ben sadece iz bırakan, tepki çekenlere dikkat çekerek bugünkü tablo ile kıyaslama yapmanızı sağlamak istedim.
Demirel'in saygı duyduğum bir özelliğine de değinmek istiyorum! Çok güçlü bir hafızaya sahip olması, yüzlerce, binlerce kişinin yüzünü, ismini, aile efratlarını çok iyi hatırlamasıdır. Kişilere isimleri ile hitap etmesidir. Ben de hayatımda bu davranışa çok önem veririm. Gerçi, isimlerinin gizli olmasını isteyen üyelerimiz nedeniyle maalesef sitemizde uyguladığımız isim gizlemesi yüzünden, ismen hitap edemediğim için de çok mutsuz olduğumu yeri gelmişken belirtmek isterim.
Bugün FED, BIST, siyaset yazmadım. Zaten bu konuları yeterince yazdık. Tekrarlamaya gerek yok. Hangi konuda ne olursa, nereye ve nasıl yansıyacağını zaten öncesinde bir kaç kez yazdım. Benim erken seçim ihtimalini çok güçlü gördüğümü biliyorsunuz. ''Erken Seçime Hazır Olun!'' başlıklı yazımda bunun nedenlerini görmüştünüz.
Sözlerimi tamamlarken, yeniden 9'uncu cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'e rahmet diliyorum. Bu günlere gelinmesinde sorumluluğu yüksek olan kişilerden biridir. Ama nihayetinde doğan herkes gibi, O da bu dünyadaki süresini tamamlamış ve iyi-kötü bıraktığı hatıralarla aramızdan ayrılmıştır. Tıpkı zamanı gelince hepimizin yapacağı gibi!
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_