IMF Cari Açık Uyarısı Yaptı!
Ağustos dış ticaret açığının beklentilerin üstüne çıkarak -8 Myr $ olması sonrasında bir uyarı da IMF'ten geldi. IMF; ''Türkiye, Brezilya ve Y.Zellenda'da gelecek beş yıl içinde cari açık artabilir, bu durum sermaye akışlarına bağlı riskleri arttırır'' diye açıklamada bulundu.
BOFA gibi bazı kurumlar tarafından Fitch not açıklamasında görünümün negatife dönüştürülmesini bekledikleri açıklamaları yapılıyor.
Bugün itibarıyla Elektrik ve doğalgaza % 9 zam geldi. Bu zam üretim maliyetlerinde artışa ve dolayısı ile de enflasyonda en az 0,5 puanlık artışa neden olacaktır. Anlayacağınız sonraki ayların enflasyon verilerinin de yüksek gelmesi kimseyi şaşırtmasın. Ekim 1 İtibarıyla başlayacak zamların sonraki aylara etkisi nedeniyle, gelecek aylarda yüksek enflasyon baskısı sürecektir. Bu nedenle Cuma gelecek enflasyonun düşük de gelecek olsa çok anlamı kalmadı. Hoş zaten düşük gelme ihtimali de zaten zayıf.
Sorumluluk Kimin?
Peki yıllardır tutturulamayan enflasyon ve faiz hedeflerinin suçlusu kim? Sadece bir değil, bir kaç tane sorumlu sayabiliriz. Sıralamasını siz yaparsınız, ben sorumluları yazayım.
Bir defa artacak faizleri nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde sıkıntı yaratan FED ya da başka bir dış ülke ya da kurum değil! Çünkü onlar kendi ülkeleri için plan yapıp, kararlar alıyorlar. Şu an FED'in faiz artışı süreci nedeniyle, bozuk gelen verilerimizde FED suçlu demek olmaz. Yıllardır aynı FED yok faiz uygulayıp, her ay milyarlarca Dolar'lık varlık alımı yaparken, düşen faiz ve enflasyon başarısını nasıl ki kendi hanemize yazıyorsak, şu anki başarısızlığı da kendi hanemize yazmamız gerekiyor. ''Tarihten 100 aldım ama finanstan hoca 40 vermiş!'' demek kendimizi aldatmak olur. Bu işin sorumlusunu kendi içimizden arayacağız.
TCMB; yıllardır tutturamadığı hedefleri vermektedir. Ya hedefleri yanlıştır, ya da verdiği hedeflere ulaşmak için uyguladığı tedbirler yanlıştır. Olmaması gerektiği anda faiz indirirken, bunun hatasını sonrasındaki kur atağını durdurmak için olması grektiğinden çok fazla faiz artırarak düzeltmeye çalışmak gibi bir çok hataları vardır. Her şeyden öte, merkez bankalarının hedeflerinin tutarlılığı olmalıdır. Geçen yıl verdiği faiz, enflasyon, büyüme, cari açık, kredi büyümesi hedeflemeleri sonrasında yazdıklarımı hatırlayınız. Maalesef o zaman yazdığım uyarılar gerçekleşti. Son zamlardan sonra TCMB'nın % 5 enflasyon hedefi yine hayal oldu diyebiliriz. O zaman inandırıcı olmayan hedef vermenin yanlış olduğunu bilmek lazım. Bence TCMB ve başkanı başarısızdır. Başkan bunu görmeli ve gereğini yapmalıdır.
Hükümet; Türkiye'nin cari açık ve bu nedenle doğan finansman ihtiyacını sıcak para ile kapatma kolaycılığına kaçmıştır. 2006 - 2008 yılları arasında değerli TL sevdası, tamamen inşaatla büyüme stratejisi görüldüğü gibi bu sorunları bitirmediği gibi daha da büyütmüştür. 2008 sonrası yaşanan ve dünyayı saran finansal-ekonomik kriz esnasında gelişmiş ülkeler tarafından uygulanan düşük faiz ve aşırı likidite fırsatını kullanamamıştır. Yüksek faiz, düşük kur politikasını sürdürerek yerli üretimi öldürmüş, ülkeyi ithalat cenneti haline getirmiştir. Üretmediğimiz enerjiye rağmen, hatta sıvı ve gaza dayalı enerjide neredeyse ihtiyacımızın tamamını ithal eden bir ülke olmamıza rağmen, tüm şehirlerimizi ve sanayimizi doğalgaz bağımlısı hale getirmiştir. Üretimde yapısal reformaları yapamayınca da, cari açık kalıcı bir sorun olmuştur.
Bunu görüp, son yıllarda yenilebilir enerji alanında yatırımların önünün açılması en doğru ama çok geç kalmış kararlardandır. Yüksek katma değerli üretim hamlesi gecikmeden başlatılmalıdır. Ara mal üretiminin yerli payının artması sağlanmalıdır. Her türlü gıda üretimindeki yapısal eksikler giderilip, üretim reformu yapılmalıdır. Üretim ve yatırım kredileri desteklenmeli, bu alanlara her türlü teşvik verilmelidir. Yapılan orta vadeli planların neden işlemediği incelenmelidir. Bu açıklar kapatılıp, işleyecek yatırım kararları alınmalıdır.
12 yıldır mevcut hükümet iktidarsa, mevcut durumun sorumluları da hükümet içinden aranmalıdır. Mevcut iktidarın başa geldiği günden beri ekonomiden sorumlu bakanımız aynı olmasına rağmen, yukarıda sorun olarak tespitlerini yaptığımız ekonomik göstergeler bir türlü düzeltilememiştir. O zaman bir yerlerde hata vardır. Ya ekonomi kadroları başarısızdır, ya da aldıkları kararların uygulanmasına mani olan gerekçeler vardır. Bunlar neyse tespitleri yapılmalı ve alınması gereken kararlar, doğru kişiler kimlerse onlarla birlikte alınmalı ve uygulanması sağlanmalıdır.
Tüketiciler; Önemli bir fonksiyon değişikliği olmadan, bir yıl bile dolmadan yeni modeli çıktı diye hemen kullandığı bir teknolojik ürünü, inanılmaz paralar ödeyerek yenilemek gibi tamamen sorumsuzca yapılan tüketim alışkanlıklarından vaz geçilmelidir. Bana gerek yok ama kızım ya da oğlum arkadaşlarına karşı mahçup olmasın diyerek, işi kendisine sağlanan imkanlarla okumak, eğitimde başarı elde etmek olan gençlerimizi tüketime ve kolaycılığa alıştıran yetişkinlerimizin bu hatalı bakışlarını değiştirmesi gereklidir. Tasarruf yapmadan, kredi kolaylıklarına kanarak geleceğini taksite bağlama hatası terk edilmelidir. Tasarrufu olmadığı halde, tüketime bağımlı hale gelme sevdasından çıkılmalıdır. Eskiye göre kredi faizi düşük ve vadesi uzun diyerek, kira getirisine bakıldığında tutarsız olan yüksek fiyatlı konut alımlarından uzak durulmalıdır.
Tüketiciler için daha bir çok düzeltilmesi gereken hata sayılabilir, ama ekonomik sorunlarımızın sorumlusu olan çevrelerden birisinin tüketiciler olduğunu da bilmemiz gerekir.
Finansal Kurumlar; Yatırım ve üretimi destekleyecek kredilerin vadeleri ve geri dönüş sürelerine bakılınca, tüketici kredilerini teşvik etmenin kolaycılığına kaçmaları önemli bir yanlıştır. Her türlü tüketimi ve taksitlendirmeyi cezbederek aslında bindikleri dalı kestiklerinin farkında değillerdir. Ancak en yüksek karı elde etme beklentisi nedeniyle bunu anlamak mümkündür. Bu nedenle finansal kurumların kendiliğinden iyileşmelerini beklemek doğru olmaz. Dünzenleyici, ve kural koyucuların gerekli tedbirleri almaları ve finansal kurumlara da uygulatmaları doğru olanıdır.
Tezkere Meclise Geliyor!
Irak ve Suriye'ye asker göndermeyi ve yabancı askerlerin ülkemizden geçişini ya da konuşlanmasını da içeren birleştirilmiş tezkere bugün meclise geliyor. Tezkerenin geçmesini bekliyorum. Tezkerenin içeriğine göre, askerlerimizin sınır ötesine müdahale etmeleri söz konusudur. Bu durumun olumlu ve olumsuz etkileri olacaktır.
Bu durumda BIST Ne Yapar?
BIST için teknik beklentilerimi artık iyice ezberlemişsinizdir. BIST 76.500 üzerine çıkmadığı takdirde teknik olarak görmesinden korktuğumuz riskler geçerliliğini koruyacaktır. Cari açık sorunumuz ve genel ihracat dengemize bakılırsa, artan faiz ve kurların şirketlerin bilançolarında olumsuz baskıları artacaktır. Bu dönemde nette ihracatçı olan ve döviz alacağı bulunan şirketler daha avantajlı olacaklardır.
Meclisten geçecek tezkerenin kapsamı nedeniyle, Cuma günü açıklanacak Fitch Türkiye değerlemesinden en kötü sonucun olursa görünümün negatife çevrilmesi olacağı görüşündeyim. Olursa diyorum, böyle kapsamlı bir tezkere sonrasında Türkiye'nin kredi notunun korunması için her türlü dış siyasi baskılar artabilir! Ama sonuçta, Fitch değerlendirmesinden görünümün negatife çevrilmesi riskinin ötesinde bir not düşürme kararı beklemiyorum. Olası bir görünümün negatife çevrilmesi riskinin de kurlar, faiz ve borsa fiyatlamalarında fazlası ile satın alındığı görüşündeyim. Ancak eğer bir not indirimi kararı çıkarsa, bu takdirde BIST'in uyarılarını yaptığım en alt desteklerine doğru hızlı bir düşüş yaşaması doğal olur. Bu sonucu beklemediğimi yenilemek istiyorum.
Bağlarsak,
Dün yapılan ve bugün başlayacak olan zamlar bizler için bir yüktür. Sağlıkta uygulamaya geçilen fiyat artışları da bizler için bir yük yaratacaktır. Ama ekonominin açıklarındaki yükleri azaltıcı kararlar olduğu için, ekonomik tedbirler anlamında değerleme yapanlar tarafından olumlu algılanacağı görüşündeyim.
Cuma günü Fitch sıkıntısını not indirimi olmadan atlatabilirsek, üzerine de yarın Avrupa Merkez Bankası (ECB) varlık alımı politikasını ciddi bir rakamla başlatırsa, bayram sonrası yükselişlerle haftaya başlayabiliriz.
Yeni yeni ekonomisi düzelmeye başlayan ABD ve bir türlü durgunluktan çıkamayan AB bölgesine bakınca, üçüncü boğaz köprüsü, bir çok yeni otoban, hızlı tren hatları, boğazın altından geçecek yeni yol, dünyanın en büyüklerinden olacak olan üçüncü İstanbul havaalanı, İstanbul'un finans merkezi projeleri, dünyadan yatırım çeken inşaat projeleri göz önünde bulundurulursa, her şeye rağmen Türkiye büyük yara almadan, sarsıntı geçirmeden yoluna devam edecektir. Ancak, en kısa zamanda üretim ve yatırımlarda yapısal reform hamlesinin başlatılması gereklidir. Tasarruf tedbirleri ile birlikte bu hamleyi başlatabilirsek, Türkiye üzerindeki olumsuz bulutların bir anda dağıldığını görürüz.
Enerji bağımlılığımız nedeniyle artan kurlar enerji faturamızı artırdığı için cari açığa yansıması ilk anda olumsuz olacaktır. Bu nedenle cari açıktaki artışı bir süreliğine anlamak gerekir. Ancak yine aynı kur artışı bir süre sonra dış ticaretin lehimize gelişmesine neden olacak, doğrudan yatırımların ülkemize gelmesi sonucunu doğuracak, bu sayede de istihdam da da iyileşmeler görülecektir.
Yukarıda bir çok yanlışı sıraladım. Kendimce de bunların sorumlularını yazdım. Ama unutulmamalıdır ki, çevre ülkelerimizde çok ciddi riskler yaşanıyor. ISİD gibi bir risk iki sınır ülkemizde ciddi boyutta riskler yaratmış durumda. Bu nedenle de ihracatımızda bölge ülkelerle olan hacimde çok önemli düşüşler yaşanıyor. Libya'da siyasi ortam aynı riskler nedeniyle bir türlü durulamıyor. Bu da ekonomiyi vuruyor. Bu durumlar kalıcı olmayacaktır. Emin olun ki, bu karışıklıklar bitince, bölgeye ihracatı en büyük artışı gösterecek ülke yine Türkiye olacaktır. ISİD ve öncesinde Esad yüzünden kaçan ülkemize sığınan kişilerin sayısı 2 Milyon'a ulaşmıştır. Gelenlerin ülkemize ifade edilen rakamlarla yarattığı yük şimdiye dek 3,5 Milyar $'a ulaşmıştır. Aynı zamanda istihdam üzerinde de olumsuz yansımalar yarattığı kesindir. Sığınmacıların kayıtlara girmeyen iş istihdamları nedeniyle, işsizlik rakamlarında yükselişler yaşanabileceğini kabul etmek gerekir. Bunlar günü gelince tersine dönecektir. Kimse neden ülkemize bu kadar insanın sığınmasına izin veriyoruz, bize bu kadar yük yaratıyorlar dememeli, empati yapıp kendimizi onların yerine koymalıyız! Kim evini, işini, vatanını, toğrağını bırakıp bir başka ülkeye sığınmak ister ki? Dünyanın kayıtsız kalması, bizlerin de kayısız kalmasına neden olmamalıdır. İnsanlık gereği bunlar yapılması gereken sorumluluklardır. Keşke bu insanların başlarına bunlar gelmese de, bize sığınmak zorunda kalmasalar ama bu nedenle kapınıza gelene kapıyı kapatmak insanlığa sığmaz.
Sözümüzü son kez bağlayacak olursak :), Fitch not düşürmeyecekse bu fiyatların, düşürecekse de omuz baş omuz riskini izah ederken verdiğim alt seviyelerin alım fırsatları yaratacak fiyat seviyeleri olduğu görüşündeyim. Ben not düşürülmesini beklemediğim için, artık hisse bazlı alımları göreceğimiz teknik düzeylerdeyiz diye düşünüyorum. BİTTİ!
NOT: Bu nedir ya, başlayıp da bitirememek de benim en büyük kusurum. Ben de bu hatamı düzeltmeliyim. Başkalarına hatalı demek kolay. Ben de bu çok yazma zaafımı yenmeliyim. Yoksa yazının uzunluğunu görenler, okumaktan kaçınıp, tekrar tekrar sormayı tercih ediyorlar. Yazdıklarım da amacına ulaşamıyor.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter;borsaanalizci.com