2016'yı seçimlerle harcamışken, yeni yıla da referandum gündemi ile başlamıştık. Zaten ülkenin Suriye riski, referandum sonrası sonuca göre olası yeni bir erken seçim riski, kur riski, AB ile ilişkiler riski, ABD ile Zarraf ve bölgesel anlaşmazlıklar riski, Rusya ile YPG'nin desteklenmesi riski, faiz riski, enflasyon riski, iç siyasetteki gerilimler riski, geleceği öngöremezlik riski, terör riski, kredi notu riski, işsizlik riski, ABD ve İngiltere'nin uçaklarımızda kabin yasakları riski ile fazlası ile meşgul iken, bir de Kerkük sorunu karşımıza çıkmış durumda!
Kerkük valisi, Kürt bayrağının da Irak bayrağı yanında resmi bayrak olarak kabul edilerek, kamu kurumlarına asılması ve referandum kararı yeni bir gerginlik nedeni olarak karşımıza çıkmış durumda. Eş zamanlama ile Irak Bölgesel Kürt yönetimi de bağımsızlık kararını gündeme almış durumda. Zamanındaki yanlış Suriye politikası bakalım başımıza daha ne sorunlar çıkartacak? Suriye'nin işgaline engel olsaydık, ortak kabine topladığımız günleri koruyabilseydik Suriye kaynaklı bu sorunların hiç birisi olmayacaktı. Sistemli bir şekilde bölgede bir Kürt devletine doğru gidiyoruz?
''Sonuçta sınırlarımızın dışında olduktan sonra ne var ki bunda?'' diye düşünenleriniz varsa, Kuzey Irak bölgesel yönetiminin tv.kanallarında hava raporlarını izlemenizi öneririm. Bakalım güneydoğu şehirlerimizi Türkiye olarak mı göreceksiniz!
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!'' derken bir bildiği varmış demek. Ama biz hala bunun önemini anlamış değiliz. Batılı emperyaller herkese bir havuç gösteriyor. Bize federal bir yapı ile Kuzey Suriye ve Kuzey Irak kürt bölgelerinin güneydoğumuzda olası bir eyalet yapısına bağlanarak petrolden de pay alacağımız bir yeni devlet yapısı hülyası gösteriliyor. Ama aynı anda da Kürtlere, siz şimdilik bu yapıyı kabullenin, günü gelince bağımsızlık ilan ettiğinizde o zaman BM'ler olarak sizi hemen tanırız. Böylece 100 yıllık amaç da sonuca erdirilmiş olur diyorlar.
Bu oyunu artık gecikmeden görüp, mevcut Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni korumanın ve bunun da yolunun güçlü ve birbiri ile barışık bir demokrasiden geçtiğini kabullenmeliyiz. Biz bir oldukça, Türkiye'nin önünde kimse duramaz. Tüm bölgesel oyunları bozarız. Ama artık, siyasilerin ülke gündemini bir an önce siyasi belirsizliklerden çıkartması ve güçlü bir demokrasi ile ekonomiye odaklanması lazım.
Bir an önce gündemi asıl önceliklere odaklayamaz isek, kendi ayağımızla bir stagflasyona doğru sürükleniyoruz. Umarım 16 Nisan sonrası bambaşka bir siyaset gündemi başlar.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_