Biz Sadece İzliyoruz! Yeter Artık Diyen Yok Mu?

20.08.2015 14:39
  •  A 

         Bir Ülke Krize Nasıl Sokulur?
         Bu soruyu gerçekten merak edenler ülkemizde yapılanlara bakacaklar. Bir ülkenin kendi kendine nasıl krize sokulacağını, kendi bindiği dalı nasıl kesebileceğini iktidar- muhalefet davranışlarına bakarak tam bir ders gibi görebilirler! 

         FED ile ilgili bir faiz artışı yaklaşırken bir çok finansal ekonomik tedbir almamız gerekiyor ama biz ne yapıyoruz? İzliyoruz.

         Dünya emtia fiyatları düşerken biz bu düşüşten yararlanamıyoruz. Biz ne yapıyoruz? İzliyoruz.

         Petrolün varili 46.88 $ düzeyine inmiş. Dünya enerji tasarrufu ile kendisine muhteşem bir kaynak yaratıyor. Bizde ise enerji zamları gelmeye devam ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? İzliyoruz.

         Kur artışı rekabetimizi arttıracak diyorlar. Oysa her 100 Dolar'lık ihracat için, şu anki üretim yapımızla geçen yıl 60 $'lık ithalat yaparken bu sene 70$'lık ithalat yapar duruma gelmişiz. Yani kurun rekabet gücümüzü arttırması için üretim yapımızı toptan değiştirmemiz lazım. Bir seri yapısal reform yapmamız lazım. Yoksa görülüyor ki, bu şekilde kur artışının bize yararından çok zararı olmaya başlıyor. Peki biz ne yapıyoruz? İzliyoruz.

         Halk desteğini kaybetmiş, militanları örgütü terk etmeye başlamış bir PKK'yı görüşme masasına çağırdık. 3-4 yıl barış süreci müzakereleri yaptık. Terör örgütü çatışmasızlık yalanlarıyla, KCK yapılanmasını yapmış, güney doğu illerimizi silah deposu haline getirmiş, bölgede kendisine özel vergi sistemi kurmuş (Tüm bunları ben söylemiyorum. Devleti yöneten siyasiler ve bürokrasinin temsilcilerinin ifadelerini yazıyorum), yol kesip kimlik pasaport sormaya başlamış, kendi mahkemelerini kurmuş. Peki biz ne yapmışız? Burada sadece izlememişiz. Askerimizin neredeyse tüm üst rütbelilerini 5-6 yıl hapse atmışız. Onurlarını kırmışız. Demedik itham ve söz bırakmamışız. Polisimize sakın teröristlere dokunma sadece izle demişiz. Yani izlemekten beter davranmışız. 

        Dünya da son 2-3 yıldır gıda fiyatları düşmeye başlamış. Bizde ise neredeyse tüm gıda fiyatlarında artış almış başını gitmiş. Biz ne yapmışız? İzlemişiz. 

        2008 yılından itibaren ABD kaynaklı büyük bir mortgage krizinden kurtulmak için, gelişmiş tüm dünya ekonomileri piyasaları paraya boğmuş. Faizlerini bırakın sıfır yapmayı, sıfırın altına bile indirmişler. Neredeyse sıfıra yakın faizle kredi almayanı dövmüşler. Biz ne yapmışız? Alıştınız ama siz de kolay cevaba. Evet İzlemişiz. TCMB'mız ve ekonomi yönetimimiz sadece izlemiş. Hatta bir ara izlemek yetmemiş, bir anda 400 baz puan faiz artışı yapmışız.

       Gelişmiş ekonomilerin paralarını koyacak yerleri yokken, bölgemizdeki savaşlar nedeniyle Irak'tan, Libya'dan, İran'dan, Suriye'den, Rusya'dan, Ukrayna'dan, neredeyse diğer tüm Arap ülkelerinden ve hatta Yunanistan'dan bile sermaye girişleri olmasına rağmen, alternatif güvenli liman İsviçre'nin faizini eksi, Almanya'nın da sıfıra yakın yapmasına rağmen, biz bir türlü faizlerimizi indirememişiz. Bu likidite bolluğunu kalıcı fayda sağlayacak şekilde kullanamamışız. Faizlerimizi bu fırsatta düşürerek bundan yarar görememişiz. Peki ne yapmışız kardeşim, yine mi izlemişiz? Evet, yine evet. Hem de 13 yıldır ekonominin başında piyasaların en güvendiği ekonomi bakanı Ali Babacan olmasına rağmen izlemişiz. Ama hala da, ekonominin başında bakan Babacan olmazsa yabancı memnun olmayabilir diyoruz! 

        Yunanistan iflas etti, batıyor, AB'yi de sarsar, batırabilir korkuları ile parasını düşmüş faizine rağmen Almanya'ya yatıranlar sayesinde Almanya ekonomisi AB'deki kriz korkusundan tam 100 Milyar Euro faiz avantajı elde etmiş. Bölge yanıyor, Saddam gitti, Kaddafi gitti, önce Hüsnü Mübarek, sonra Mursi gitti, Esad'ın ülkesi parçalanıyor, ülkede taş üstünde taş kalmamış, ISİD bölgede güven bırakmamış hadi paralarımızı güvenli Türkiye'ye sokalım diyen bir çok sermaye girişi olmasına rağmen biz bundan emlak fiyatlarını yükseltmek dışında başka hiç bir fayda görememişiz. Yani yine olan biteni izlemişiz.

        Arap baharı esnasında Hakkari'de şehirdeki kamu kurumlarını ele geçirip Kürt baharı denemesi yapan PKK'yı TSK başarılı bir istihbaratla şehre yaklaştırmadan 300-400'ün üzerinde kayıp verdirerek dağıtmışken, silahla istediğini elde edemeyen PKK, demokratik yollarla elde edemeyeceği yapılanmayı yapmış biz ne yapmışız? İzlemişiz.

       ABD'den sanırım 2006-2007 gibi gazete manşetlerine bile yansıyan özel istihbaratçıların, kriptolama ve dinleme uzmanlarının ülkemize geldiği köşe yazarlarının yazılarına yansımış, bu uzmanlar ülkemize neden geldi uyarıları yapılmış. Hatta filanca yerlerdeki binalarda yerleştiler denmiş. Bunun nedeni ne diye yazılıp, çizilmiş. Biz ne yapmışız? İzlemişiz. 

       Sonra birden bire birileri elimde bir sürü belge var. Ordu darbe hazırlığında demiş. Ajan olduğu herkes tarafından yazılan Güney diye biri çıkmış sözüm ona itiraflarda bulunarak askerin darbe hazırlıklarını ifşa etmiş. Bir anda bir darbe sorgulaması süreci başlatılmış. Ergenekon, Balyoz gibi davalarla TSK'nın neredeyse tüm komuta kademesi tutuklanmış. Bu tutuklamaları ve sorgulamaları yapan savcılar zırhlı araçlarla devlet korumasına alınmış. Ordu itibarsızlaştırılmış. Tam anlamıyla tarumar edilmiş. Peki biz ne yapmışız? Gittiği yere kadar gitsin, adaletin arkasındayız demişiz. Peki sonra ne olmuş? Aynı Güney bu sefer paralel yapı beni kandırdı diye itirafta bulunmuş. Söylediklerimi paralel yapının beni kandırması ile yalandan söyledim demiş ve sırra kadem basmış. Zamanında kahraman olarak methiyeler düzdüğümüz bu davaların hakim ve savcılarını sonrasında meslekten men etmişiz. Hatta yurt dışına kaçanları için kırmızı bülten bile çıkartmışız.  

        Birileri devleti sistemli bir şekilde ele geçirmek için yıllardır tüm kamu yapılanmasına, siyasete, milli eğitime, yargıya, emniyete, tüm bürokrasiye, sermayeye, yatırım alanlarına, dış ülke temsilciliklerine daha bir çok alana sızmış. Biz ne yapmışız? Tam manasıyla izlemişiz. Hatta, önce ne istedilerse verdik demişiz. Devlet içinde paralel yapıdan bahsedenlere kargalar bile güler demişiz. Destan yazan polislerimizin, yeni bir Çanakkale destanı yazdığını söylemişiz. Sonra devlette paralel yapı var demişiz. Devleti ele geçirmeye çalışan paralel yapıya demediğimizi bırakmamışız. Gel artık, seni özledik dediğimize, sonra ülkeyi çökertmek için paralel örgütü kurmuş imam demişiz. Paralel yapının imamı demişiz. 

        Sakın kimse bana bunları sen diyorsun demesin, tüm bu yazdıklarımın hiç birisini ben söylemiyorum. Devletin en tepesinden aşağıya doğru ülkeyi yönetenler söylüyor. Kendi kendime yazdığım bir tane bile itham yok. Ben dile getirilenleri yazıyorum. 

        Ülkede birlik beraberlikten bahsederken, şimdi hangi gündemlere geldik farkında mısınız? ''Sen benim belediye başkanımı alırsan, ben de özerkliğimi ilan ederim'' diyorlar. Yahu arkadaş, sen kimsin? Sen de aynı ülkenin vatandaşı değil misin? Benim dediğin belediye başkanı aynı zamanda da benim de belediye başkanım değil mi? Bizler farklı ülkelerin vatandaşları mıyız? Peki ben neden Ege'de özerkliğimi ilan ederim demiyorum? Yahu yıllardır Güney Doğu'da ödenmeyen vergilerin faturası bizlere de çıkmıyor mu? Yıllardır güney doğu'dan tahsil edilemeyen elektrik faturaları benim cebimden, ben kullanmadığım halde kayıp-kaçak bedeli olarak tahsil edilmiyor mu? Bu nasıl bir şey ki, yapılan yolu, yatırımı yakan yıkan sen iken, PKK'ya yardım ettiği için tutuklanan belediye başkanın için, yargıya güveniyoruz demiyorsun da, özerkliğimi ilan ederim diyorsun? 

         Peki biz ne yapıyoruz? Cumhurbaşkanına hakaret etti diye bir çok reşit bile olmamış gençleri göz altına alıp, yargılarken, arkadaş ben bu devleti bölerim, özerklik ilan ederim diyenlere ne yapıyoruz? Ben sadece izlediğimizi görüyorum. Siz farklı bir şey görüyorsanız bilemem. İşte bu söylemlere izin verildikçe ne oluyor biliyor musunuz? Benim Kürt kardeşimin genç çocukları bir anda bu ülkenin vatandaşı olduğunu unutup, Kürtçülük hayallerine kapılıyor. Kendisini benden ayrı görmeye başlıyor. Devlet PKK'dan korkuyor diyor. Hiç farkına varmadan, kendisini, bölgesini ve ülkemizin tamamını benzer kandırmacalarla yakılıp-yıkılan ülkelere  benzetecek ateşi yakmaya çalışıyor. Hatta o ateşin odunu olacağının bile farkına varmıyor. Batının emperyal hedeflerine hizmet ettiğini bile göremiyor. Peki biz tüm bunlar olurken ne yapıyoruz? 

        Siyasiler en kısa zamanda koalisyon kurarak tüm bu olayların üstüne gitmesi gerekirken, biz kendi egolarımızla bir birimizi yemeye devam ediyoruz. Yahu arkadaş ülke yangın yerine dönmüş, her gün gençlerimiz şehit oluyor. Ekonomi durmaya gidiyor. Kurlar bir süre daha bu şekilde izlediğimiz için artmaya devam ederse döviz borçlusu şirketlerimizden belki de batış haberleri duymaya başlayacağız kimse görmüyor mu? En azından borçtan kurtulmak için başta bir çok kobimiz belki de yabancı sermayenin eline geçecek bunu fark edemiyor muyuz?  

        Hadi diyelim iktidar tek başına hükümet olmak, ya da cumhurbaşkanının başkanlık sevdası için tüm bunlara sessiz kalıyor. Peki muhalefet ne yapıyor?

       CHP'ye söylüyorum; Eğer bunun bir siyasi tuzak olduğunu düşünüyorsan, düşme be kardeşim bu tuzağa? Tamam kuruyorum koalisyonu de. Bizim cumhurbaşkanı ile işimiz yok, ülkenin siyasi ve ekonomik reformuna odaklanacağız de. Al bakanlıkların yarısını. Hele bir güce ortak ol, sonra neyin üstüne gideceksen o zaman git. Zamanında kızıl ordu bu denli güçlü iken Gorbaçov, ben Glasnost, perestroyka niyetindeyim deseydi KGB Gorbaçov'a bu imkanı verir miydi? Gorbaçov önce ne yaptı? Ordunun komuta kademesini kendi yandaşlarıyla revize etti. Ondan sonra siyasi söylemlerine başladı. Bunun aynısı bizim ülkemizde de olmadı mı? Sen neden bir benzerini yapmıyorsun? Siyasi etiğe mi takılıyorsun? Ülke gidiyor daha ne kaybımız olacak? Ayrıca, mevcut bir çok siyasi yönetici söylediklerinin bir süre sonra tam tersini savunmadılar mı? Peki ne oldu, kendilerine olan güven mi yok oldu? 

        MHP'ye söylüyorum; madem tüm bu olanların faturasını kestiğin parti, hatta siyasi kişi belli, o zaman dışarıdan bağırmakla bunun düzelmeyeceğini görmüyor musun? Yani mevcut şartlarınla koalisyonun kabul edilmeyeceği belli değil mi? Bu şartları ileri sürmeden koalisyon yapsan, alsan devlet gücünün bir kısımını sonra hesap soracağım desen elini tutan mı olacak? Ya da, ben HDP'li koalisyonda olmam ama CHP azınlık kuracaksa, şu tarihte seçime gitme şartı ile dışarıdan destek veririm. Koalisyona HDP'nin girmesine evet demem ama, benim gibi dışarıdan CHP azınlık hükümetini desteklemesine ses çıkartmam de. Öyle ya, madem bu kadar şikayetçisin saraydan, sarayın cumhurbaşkanından, o zaman sen de kendine göre başka bir taktik geliştir. Her kesimin eleştirdiği paralel yapı denen yapılanmalar, en başında ülkeyi bölüp parçalamak, ele geçirmek için bu sızmaları yapıyoruz deseydi, zamanında ülke kadrolarına bu şekilde yerleşebilirler miydi? 

        Artık bu ortamda, ben etik davranırım, benim prensiplerime uymaz bunlar denir mi? Ülke yanıyor arkadaş kimse mi görmüyor? Madem şikayetçisin sen de elini taşın altına sok artık. Ben bu şartlar olmazsa Ak Parti ile koalisyon yapmam, ben HDP'nin desteklediği meclis başkanına oy vermem, ama ben muhalefet olanlarla da koalisyon yapmam, hatta dışarıdan da destek vermem dersen, bu kadar kızdığın iktidarı nasıl değiştireceksin?

        Hükümet kurmaya yoksun, yoksun diyorum çünkü sürdüğün şartları iktidar partisinin kabul etmeyeceği aşikar değil mi? Muhalefet olarak da koalisyon kurmakta yoksun. Ama diğer taraftan da erken seçim ülkeyi kaosa sokar diyorsun. Hatta güneydoğu da sıkı yönetim ilan edilmeli yoksa ülke iç savaşa gidiyor diyorsun. İyi de o zaman neden bu gidişi seyrediyorsun ki? Tamam ben varım de. Kurabiliyorsan Ak Parti ile koalisyon kur. Sonra devlet gücüne ortak olduktan sonra yapacaklarına kalkış. HDP'li koalisyonda olmam ama CHP'li koalisyonun HDP tarafından dışarıdan desteklenmesine ses çıkartmam de. Varsın gerekirse, HDP üç gün sonra hemen süreceği şartlara yanaşmadınız diye desteğini çeksin ve hükümetinizin düşmesine neden olsun. Nasılsa artık devlet imkanları sizin elinize geçmiş olacak. Yıllardır soyuldu dediğiniz kamu bankalarını inceleme gücünü eline geçir işte. BDDK, RÜTÜK, TRT, milli eğitim, gibi bir çok kamu gücünü kontrol eden partilerden birisi ol. 

        Bunu yap ki, eleştirdiklerini gerçekse su yüzüne çıkart. Hem bunları yapma, hem de eleştir bu ne yaman çelişkidir. Ülke bu haldeyken artık birileriniz de egosunu kenara bıraksın. Ya da her şeye karşı iseniz, o zaman eleştirmeyi bırakın. 

        HDP'ye söylüyorum; Arkadaş öncelikle bil ki, benim etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatandaşlarım eşit haklara sahip olan ülkemin vatandaşlarıdır. Kürt kardeşlerim de benim ne hakkım varsa aynı haklara sahiptir. Bu ülkeyi zamanında Osmanlı sınırlarında olan nice Müslüman Arap ülkesi ne halifeyi, ne de şeyhülislamı takmayıp içeriden vurarak, bağımsızlığını ilan edip terk etmişken, bu yola gitmediler. Atatürk'ten, cumhuriyetten evvel elden gitmekte olan, işgal edilmiş topraklarımızın kurtulması ve kurtuluş savaşı için birlikte mücadele ettiler.

        HDP olarak sözde eşit haklara sahibiz deniyor ama bu haklardan biz Kürt'lere verilmeyenler var mı diyorsun? Söyle onları nedir? Bilelim de hep birlikte tüm vatandaşlarımızın yararlanması ve eşit olması için çalışalım. Atatürk'ün cumhurbaşkanı olduğu ilk meclis tutanaklarında bile Kürdistan eyaleti temsilcisi yazıyorken, neden sonra bizi bölücü olarak görüyorsunuz mu diyorsun? Tamam kardeşim, bunu gel demokratik ortamda terör örgütüyle, özerklik tehdidini kullanmadan söyle de hep birlikte tartışalım.

        Önce kendini PKK'dan soyutla. Yoksa her hakkı verilmeyen dağa çıkıp teröre baş vurursa orta da ülke mi kalır. Sanıyor musun ki, sen Türkiye'yi bölmeye kalkarsan bunu başarırsın? İç savaş çıkartarak bu amacına ermeye kalkarsan, civar ülkelerde neler olduğunu görmüyor musun? Bu amacın kimlere hizmet ettiğini anlamıyor musun? Bu ülkenin eşit haklara sahip vatandaşı değil de, yıllardır ülkeyi parçalamak isteyenlerin piyonu olacağının farkında değil misin? Sanıyor musun ki, Kuzey Irak güllük gülistanlık oldu! Çok değil, yakında Irak devletinin diğer vatandaşlarıyla Kuzey Irak Kürt özerk bölgesinin de bir iç savaşa gireceğini görmüyor musun? Farkında değil misin, yeni enerji kaynakları ile dünyanın en büyük petrol tüketicisi  olan ABD, şu an dünyanın en büyük petrol üreticisi oldu. Peki bu kayaç katmanları sadece ABD topraklarında mı var? Diğer ülkeler de aynı katmanları işleyecek teknolojileri kullanmaya kalkarsa petrol fiyatları ne olur? Yoksa bu nedenle mi petrol fiyatları düşüyor diye hiç mi düşünmüyorsun? Petrol fiyatları bu şekilde düşerse, Orta Doğu'nun stratejik önemi kaybolur, yoksa bu nedenle mi ABD ordusu üç sene evvel bir anda Irak'tan tümden çıktı diye hiç mi aklına takılmıyor? Peki petrolün önemi azalmaya devam ederse, petrol gelirlerinden olacak oluşumlar, ülkeler, özerk yapılar hangi kaynaklarla ülkelerine gelir yaratacaklar acaba diye de mi aklına takılmıyor? Yoksa Arap sermayesi bunu gördüğü için mi Türkiye'den emlak alımına başladı acaba demiyorsun?

        Şimdiye kadar Türkiye'ye çok uğramayan Arap sermayesi neden şimdi bu kadar ilgili oldu ki acaba? Ben söyleyeyim, bölgenin jeopolitik hikayesi yeniden yazılıyor. Petrol gelirlerinin düşecek olması öngörüldüğü için, bölgedeki güç sahipleri özellikle Türkiye'de yatırımlar ve satın almalar yapıyor olabilirler. Petrol gelirleri düşerse, Orta Doğu ülkelerinin de üretim yapılarında sıkıntılar baş gösterecektir. Şimdiye kadar halklarını petrol sayesinde uyutuyorlardı. Ama bundan sonra bunu başaramayabilirler. O yüzden de 20 yıllık Büyük Orta Doğu Projesi kurgusunun son taşları yerleştiriliyor, son hamleleri oynanıyor diye düşünüyorum.Bu yüzden Türkiye'den ciddi bir emlak alımı furyası başlamış durumda. Türkiye bölgenin üretim ve yaşam merkezi olacak. Ortadoğu'nun bir çok güç sahibi yönetici ve iş adamı Türkiye'de şirketler kuracak. Buradan dünya ticaretine katılacaklar. Aileleri belki de kendi ülkelerinde oturdukları süreden daha fazlasını Türkiye'de geçirmeye başlayacaklar.

           Ama tabii bunun için de Türkiye'nin yeni bir siyasi yapıya bürünmesinin planlandığını düşünüyorum. Kürtleri destekleyen bazı gelişmiş ülkeler, bu yeni yapı kurulurken Kürt'lerin Türkiye'den de toprak alarak, Irak-Suriye-Türkiye-İran üzerinde büyük bir Kürdistan kurmaları projesini gerçekleştirme mücadelesini veriyorlar. Almanya'yı bu arzuda olan ülkelerin başında görüyorum. Ama Türkiye merkezli yeni bir oluşumu savunan diğer bazı gelişmiş ülkelerin ise, büyük Kürdistan projesini sona ermiş bir düşünce olarak gördüğünü düşünüyorum. Şimdi Kürtleri bu düşünceden caydırmanın alt yapısı kuruluyor. Bu yüzden de Kandil'in gücü kırılacak. Sonra ise yeniden Öcalan ön plana çıkıp, barışı destekleyecek söylemlere başlayacaktır. Eğer bunu yapmazsa, o zaman PKK, KCK, Kandil ve Öcalan bertaraf edilerek, hatta belki de HDP'nin mevcut bir çok siyasi figürüne itibar kaybettirilerek yeni bir Kürt partisi kurulabilir. Bölgede yaşanan çatışmalar, bölge iş adamları tarafından sorgulanmaya başlanacaktır. Halk yakma-yıkmalardan zarar gördükçe itiraz etmeye başlayacaktır. Ama bunun için Kürt'lerin yalnız yaşamasının zor olduğu kendilerine gösterilmek isteniyor.


        Bana göre bu nedenle esamesi bile olmayan ISİD diye bir örgüt bir anda ortaya çıkıp, bölgeyi kan gölüne çevirmiş durumda. İşte bu nedenle Kürt vatandaşlarımıza sesleniyorum; Sanıyor musunuz ki, PKK, PYD ya da Barzani'nin peşmergeleri ISİD ile baş edebilir? Baş edebildiği için mi Musul gibi bir çok şehir ISİD kontrolüne geçti? ISİD'e tüm Avrupa'dan yandaş geldiğini, kullanılan silahların menşeini görmüyor musun? Bir anda nasıl mobilize olduğunu, altlarındaki araçların nasıl sağlandığını da mı düşünmüyorsun? Gör bu oyunu be kardeşim. Türkiye'nin içine atılmakta olduğu bu ateşin kimseye faydası yok. Bunu bil. Ama artık kendi varlığınla verilmediğini iddia ettiğin haklarının peşinden git. Bırak artık terör örgütünü korumayı. Millet vekillerine tükürük edebiyatı yaptırtma. Bu ülke birlik ve beraberlik içinde hepimize yetecek kadar büyük. Yoksa bir birimizi yemeye kalkarsak, hepimize dar gelir. Gör artık bunu. Terörle bu ülkenin binlerce canının kanına girmiş, ülkenin gelişimine engel olmuş, kaynaklarının çatışmalarda heba olmasına neden olmuş, gencecik insan kaynaklarının emperyallerin oyununda piyon olmasına neden olmuş terör örgütü liderini ille de özgür kılacağım dersen, emin ol ki hiç bir yere varamazsın. 

         Ayrıca da sanma ki, sadece sen dertlisin. Ben de ülkenin başka bölgesinde yaşayan biri olarak bir çok şeyden şikayet ediyorum. En basiti güneydoğu'da bazı yörelerde % 90'lara ulaşmış elektrik kaçağının faturasını bana kayıp-kaçak bedeli olarak ödetmelerinden bile şikayetçiyim. Peki sen ''olmaz böyle şey kullanıyorsanız herkes parasını ödeyecek diyebiliyor musun?'' Ödenmeyen elektrik faturaları nedeniyle elektrikler kesilince ortalık ayağa kalkıyor. Peki aynı durum ülkenin diğer bölgelerinde yaşanabiliyor mu? Bu çok basit bir örnek. Benim verdiğim vergiler oranında sen de güneydoğu da vergi veriyor musun? Ben çocuğumu okutmakta bile zorlanıyorum, bu yüzden de bir ya da en fazla iki çocuk yapmaya cesaret edebilirken, aynı zorluğu HDP'li vekillerimiz de yaşıyor mu?

          Neyse, dedim ya bunlar çok basit konular. Yoksa emin ol ki, benim de şikayetçi olduğum bir çok derdim var. Ama ben bunları demokratik sınırlar çerçevesinde konuşmaya ve hak aramaya çalışıyorum. HDP olarak, Demirtaş'ın dili de yumuşayınca görüyorsunuz ki, ülkenin her yerinden, her etnik yapısından destek gördü. Çünkü kavganın kimseye faydası yok. Tatlı dille izah edilince şimdiye kadar görülmeyen bir çok gerçek daha iyi görülebiliyor. Almanya-İngiltere, Almanya-Fransa iki dünya savaşında da bir birlerini yok etmek için uğraşmışlar. Ama bakın şimdi gelişmiş ülkeler olarak yıllardır aynı birlik içindeler. Eğer HDP Türkiye partisi olabilirse, o zaman ülkenin ve Kürtlerin yaşadığı bir çok  sorun ve sıkıntı kendiliğinden çözüm bulacaktır. 

          Ak Parti'ye söylüyorum; her şeyin doğrusunu, iyisini ille de bir kişi mi bilir? Bu ülkede ya da Ak Parti içinde başka başarılı ve ülkeyi yönetecek kişi ve kadrolar çıkamaz mı? Zamanında Demirel'in AP'si ve DYP'sinin, Özal'ın ANAP'ının, Erbakan'ın MSP'nin akıbeti ne oldu görmediniz mi? Neden biz artık kurumsallaşamıyoruz? Kendimize, çocuklarımıza neden güvenmiyoruz. Niye ille de bir kişi devamlı bizi yönetmeli? Ülkenin bir anda girdiği bu kaosta en kısa zamanda koalisyon kurmayı neden beceremedik diye düşündüğünüz zaman, cevap olarak ne çıkıyor karşınıza? 

          Devamlı muhalefeti ve liderlerini eleştiriyorsunuz, medyayı, iş adamlarını eleştiri bombardımanına tutuyorsunuz. Peki bu ülkeyi 13 senedir kim yönetiyor? Ekonomide hala yaşadığımız sorunları çözemeyen kim? Dünya enerji, emtia ve gıda da ucuzluk yaşarken biz de neden hala bu kalemlerin fiyatları artıyor? Neden hala ülke fason sanayiciliğinden kurtulamadı? Savunma sanayindeki reformları neden diğer sanayi kollarında da gerçekleştiremedik? Neden doğrudan yatırımları, yerli üretim hamlesini ülkede başaramadık? Neden dünyada bu kadar faizsiz ve bol para varken, biz bir türlü faiz ve enflasyonun belini kıramadık? Suriye kardeşimiz iken, birlikte bakanlar kurulu toplarken neden bir anda kanlı-bıçaklı olduk? Suriye'nin şuan da içinde bulunduğu durum daha mı iyi oldu yani? 

          Barış süreci diyerek biz bu sorunu çözeliyiz dediniz. Çok da doğru bir konuya ağırlık verdiniz. Ama bu süreçte PKK'nın, KCK'nın yapılanmasını göremediniz mi? Ordunun, polisin barış süreci bozulmasın diyerek önünde durdunuz, elini tuttunuz peki şu an geldiğimi bu durum neden o zaman? Kim ne vaadi verdi de sonra sözünü tutmadı? Peki tüm bunları yapan muhalefet mi, medya mı, iş adamları mı, yazarlar mı? Bu ülkeyi tam anlamıyla 13 senedir yöneten Ak Parti değil mi? 

 

          Fetullah Gülen'e gel artık özledik dendi, sonra sizi aldattığını söylediniz. Paralel yapı kurmuş dediğiniz. Emniyet ve savcıların bazılarının paralel yapıya hizmet etmek için sizi kandırdığını söylediğiniz, Esad'ın sizi aldattığını, sözlerini tutmadığını söylediniz, barış süreci müzakerelerinde PKK'nın sözlerini tutmadığını ve sizi kandırdığını söylediniz. Yani gelen geçenin kandırmasından sırf kandıranlar suçlu da, devleti bu kadar zaafiyetle yönetenlerin hiç mi suçu yok? Ülkeyi o kadar süre yönetip de, sonra içine düştüğümüz bu durum için başkasına fatura kesmek ne kadar doğru? 

         Bırak Bunları BIST'de Ne Yapacağız Sen Onu Söyle Kardeşim? 
         Bu kadar senaryodan sıkılıp da, elinde hissesi olanların bana bunu sorduğunu duyar gibiyim! Kusura bakmayın, dün yine bir çok Mehmetçiğimiz şehit oldu. Yüreklerimiz yine dağlandı. Döviz aldı başını gidiyor. Ama benim ülkemin sadece iktidarı değil, tüm siyasetçileri bir kör döğüşünün içine girmiş hiç bir şey yapmadan sadece olan biteni izliyorlar. Bu ortamda ben sizlere ne diyebilirim ki? Bu işin stratejisi nasıl yapılır? Yapması gerekeni yapmayanlar varken, ben hangi plana göre strateji kurgulayabilirim?

          Biliyorsunuz ki, tüm bu riskleri çok önceden yazdım. Sizleri uyardım. BIST'in 72.000-73.000 seviyelerine düşebileceği ikazlarını devamlı devamlı tekrarladım. Şimdi o seviyelere çok az kaldı. Önceden ne diyordum? Bu seviyelere inersek ben bir çok alım öngörüsünde bulunmayı düşünüyorum diyordum. Bu seviyelere bir adım kaldı. Hakikaten bir çok öngörü yapmalı mıyım, yoksa en iyi bildiğimiz şeyi yapıp izleyelim mi demeliyim bilemedim! Çünkü siz bakmayın tvlerin vermediğine, basının yazmadığına, El Cezire gibi kanalları izlerseniz güney doğumuzda çok ciddi bir kalkışmanın olduğu görüntülerini görürsünüz. Yukarıda yazdığım senaryolarda kaybolmamak için PKK da var gücü ile bölgeyi ateş havuzuna çevirmeye çalışıyor. Bu işin boyutu nereye kadar gider bilemiyorum. Ama bir vatandaş olarak kontrolün iyice kaçmasından korkuyorum. Eğer böyle bir durum yaşanırsa, o zaman nasıl ki böyle ortamlarda kurlar için bir sınır veremezsek, aynı şekilde BIST'in düşeceği seviye için de net bir şey ifade etmek doğru olmaz. Ama Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir. Belki çok ciddi sarsıntı geçirebilir ama PKK'nın emellerine ulaşmasına asla ama asla müsaade de etmez. Olan benim Kürt-Türk her ne kökenden olursa vatandaşlarıma olur. Evlatlara olur. Bu vesile ile tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Ama artık bu kan durdun.

         BIST için ben yine 72.000 - 73.000 seviyelerinin uygun yeni alım seviyeleri olacağı görüşündeyim. Ama karartılmış medya yüzünden olayların boyutunu tam değerlendiremiyorum. Bu yüzden benim gibi düşünenler yine de bu seviyelerde alıma yönelirler ve düşündükleri gibi olmayıp, kriz derinleşirse ellerindeki hisseleri uzun vadeli taşımayı göze almayı peşinen kabullenmelidirler. Türkiye Orta Doğu'da yaşanan boyutta bir savaş ortamına girmeden bu sorunu aşacaktır görüşündeyim. 

         Kusura bakmayın, çok uzun yazdım. Ne yapayım, yazdıkça arkası geldi. Bir türlü parmaklarımı durduramadım.         
        
         

    Saygılarımla

    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_


  • 04.08.2015
    15:47

    BIST Bir İleri, Bir Geri! İki gün evvel 1.630 puan yükselen BIST, dün ise 1.745 puan düştü. Peki bu iki gün arasındaki BIST'i etkileyen fark neydi? Tamamen koalisyon ihtimaline yönelik beklentilerden kaynaklandığı görüşündeyim. İki gün evvel başbakan ve bakanlardan gelen MHP ile ko... Devamı »

  • 31.07.2015
    08:57

    7 Haziran seçim sonuçlarından beri yeni bir seçimi en güçlü ihtimal olarak gördüğümü ve böyle bir seçime de meclisteki partilerin temsilcilerinin oranlarına göre oluşturacağı bir geçici seçim hükümeti ile gitmeleri halinde, bakanlıkların diğer partilerle paylaşılacak olması, geçici hükümetle devlet ... Devamı »

  • 24.07.2015
    11:52

    Bir çok kez yazdık, hatta başlık attık ''Suriye Riski Ön Plana Çıkabilir!'' diye. Meclis başkanı seçildiği günün ertesinde''Hediye Edilen Sadece Meclis Başkanlığı Değil!'' derken de erken seçim ile tek başına iktidar olmak tercih edilecektir. Bu nedenle Suriye, PKK, İSID ve HDP ile gerginliklerin ya... Devamı »

  • 05.05.2015
    10:02

    Üç aylık bilançolar bittiğinde genelde bir rehavet başlar. Yatırımcılar bir süre borsalardan uzaklaşırlar. Ama bu genelleme kesin bir kural değildir. İçinde bulunulan yılın güncel beklentileri ve gelişmelerine paralel olarak değişik seyir izlenebilir. 02/05/2014 tarihinde yazdığımız beklenti yazımda... Devamı »

  • 26.02.2015
    12:02

    Kalkıyoruz böyle ortamda strateji belirlemeye, iç dış gelişmeler ve kararlara göre tahminler yapmaya çalışıyoruz. Fakat siyasetin içine girdiği boyut işimizi inanılmaz zorlaştırıyor. Beni biliyorsunuz, yıllardır düşük faiz yüksek kuru savunurum. Türkiye'nin cari açık, büyüme, yetersiz üretim, istihd... Devamı »