Bir çok kez yazdık, hatta başlık attık ''Suriye Riski Ön Plana Çıkabilir!'' diye. Meclis başkanı seçildiği günün ertesinde''Hediye Edilen Sadece Meclis Başkanlığı Değil!'' derken de erken seçim ile tek başına iktidar olmak tercih edilecektir. Bu nedenle Suriye, PKK, İSID ve HDP ile gerginliklerin yaşanabileceğine dikkat çekmiştim. Bu gelişmelerin AK Parti'nin ve CHP'nin oyunu artıracağını, MHP ve HDP'nin özellikle meclis başkanlığı ile ilgili yazımda izah ettiğim nedenlerle düşüreceğini yazmıştım.Halen de bu şekilde düşünüyorum. Yaşananlar bu korkularımın gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor.
Ancak, bu risklere dikkat çekip tedbiri elden bırakmayın derken, özellikle de kenarda muhakkak riskler için nakit bırakılmasının doğru olacağı uyarılarını da tekrarlayıp duruyorum. Peki neden? Taşınan hisselerin ederlerinin aslında mevcut fiyatlarından daha yüksek olduğuna inanmamıza rağmen, eğer saydığımız risklerle ilgili aniden şu anda olduğu gibi tehlikeli bir gelişme yaşanırsa, en yüksek beklentilere sahip olduğumuz hisselerde bile sert düşüşler görülebileceğini düşündüğümüz için. Eğer böyle sert bir düşüş yaşanırsa, en azından yaşanan düşüş sonrası oluşan fiyatlardan da alabilmek imkanı olsun diye nakit tutulmasının doğru olacağını yazıyordum.
Peki yatırımcı ne yapıyor? Öncesinde yazılan bu uyarıları okuyor ama aldırış etmeden genelde imkanlarının tamamına yakın hisse taşıyor. Yani sanılıyor ki, elindeki on günde % 60 yükselen bir hisse dahi olsa, bu tip risklere rağmen bile düşmez, yükselişini sürdür. O nedenle ciddi karda oldukları hisseleri bir türlü satmak istemiyorlar.
Bir başka davranış hatası da; olası bir düşüşte almak için ciddi bir nakit bırakılıyor. Ama uyarıları yapılan ani düşüşler yaşanınca, eldeki nakit ile nereden alayım, ya da buradan alayım mı deneceğine, yüksek fiyatlarda vermeye kıyılamayan hisseler panik içinde oluşan fiyatlara satılıyor. İşte bu yanlış davranışlar nedeniyle de, hisselerde sert düşüşler ve tabanlar yaşanabiliyor.
Dün de bir çok hissede bu durum gerçekleşti. En az % 50 nakit durulmasına gerekçe olarak yaptığımız uyarılardan gerçekleşmeler yaşanınca, maalesef yatırımcılar yine paniklediler ve ellerindeki hisselerin taban olmalarına neden olan davranışları sergilediler. Çünkü böyle ortamlarda yaşanan panik nedeniyle alıcılar bir anda ortadan kaybolur. Ortalıkta sadece satıcılar kalır. Onlar da ille de satacağım deyince, düşük adetlerle de olsa hisseler taban olur.
Dün Taban Olanlar Bugün Tavan Olabilir mi?
Dün ISİD ile TSK arasında çatışma başladı olarak yansıtılan haberler ve maalesef şehit olan askerimizin haberi nedeniyle piyasalar ve yatırımcılar bir anda panikledi. Sanki topyekün iki devlet bir savaşa girmiş gibi korku içine girildi. Rivayete göre Türkiye'ye girmesine izin verilmeyen bir grup ISİD üyesi ateş açarak askerimizin şeyit olmasına neden olmuş. Bunun üzerine de ilan edilen angajman kuralları gereği, zamanında aynı Suriye'den gelen havan topuna verilen cevap gibi sert bir karşılık verilmiş. Ancak bu yapılırken de, yine rivayete göre zamanında Kandil'de bombaladığımız kamplara geldik geliyoruz hala duruyor musunuz der gibi, anonslarla Türkmen'lerin bölgeyi boşaltması istenmiş deniyor. Tabii Türkmen kardeşlerimiz bölgeyi boşaltırken, ISİD mensupları siz gidin ateş bize birşey yapmaz demiş midir bilemem!
Şu an ise yapılan karşı saldırının ya da bombalamanın sona erdiği bildiriliyor. Yani gördüğünüz gibi, ISİD ile karşılıklı bir savaşa girmiş durumda değiliz. En azından şimdilik böyle bir durum yok. O nedenle dün yaşanan panik nedeniyle taban olan bazı hisselerde bugün tam tersi yükselişler, hatta tavan olanları görürsek bile hiç şaşırmam. Ama ilk anda dün yaşanan paniğin izleri yine de düşüş korkularının devam etmesine neden olabilir. En azından açılışta bu olabilir. Ama sonrasında alımların gelmesini bekliyorum.
Asıl Hedef PKK'dır!
Benim izlenimime göre Türkiye için asıl hedef PKK'dır. PKK'nın Suriye kolu PYD ile Suriye ve Irak'ta Türkiye sınırında aynı kuzey ırak'taki gibi bir oluşuma izin vermemek için bölgeye girmek ve bir tampon bölge kurmak istendiğini düşünüyorum. Türkiye'nin bu konuda haklı da olduğu görüşündeyim. Yani ben Türkiye'nin ISİD ile çok sert bir çatışma ortamına girmesini beklemiyorum. Ama PKK ile yurt içinde ve dışında çok sert bir sürecin içine gireceğimizi düşünüyorum. PKK'nın yol kesmeleri, tırları araçları yakması, asker ve polislerimizi şehit etmesi bunun ön izleridir. ISİD'in hedefinin de Türkiye toprakları olduğu düşüncesinde değilim. Tam tersi özellikle Suriye sınırımızdaki Kürtleri hedef aldıklarını düşünüyorum. Her ne olursa olsun, kimin hedefi bizim dışımızdaki her kim olursa olsun benim için PKK da, ISİD de kanlı terör örgütüdür. ISİD'in izlerini görüyoruz. Din adı altında kafalar kesiliyor, insanlar yakılıyor, suda boğuluyor, onlarca, hatta yüzlercesinin aynı anda kafalarına kurşun sıkılarak infazlar yapılıyor. Kadınlar kızlar aynı bir mal gibi satılıp, tecavüz ediliyor. Her ikisi de gaddarca insanları öldürmektedir. Bunu yaparken de terörü bir silah olarak kullanmaktadırlar.
Ancak, önümüzdeki süreçte ISİD ön plana sürülse de, asıl PKK ile sertleşecek olan bir mücadele içine gireceğimiz görüşündeyim. Maalesef ülkemizin sınırları içinde ve Güney Doğu illerimizde ciddi infial yaratacak gelişmeler görebiliriz. Barış sürecinin gerçekleşmesi de PKK'nın işine gelmeyecektir. Nihayetinde bölgede yıllardır kullandığı güçten vaz geçmek zorunda kalmayı istemeyenler olacaktır. Çünkü barış süreci olumlu tamamlansa da, PKK'nın lider kadrolarının hiç birinin Türkiye topraklarına serbestçe girme imkanı olamayacaktır. Bu nedenle de yok sayılmak istenmeyenler çatışma ortamının sürmesini isteyecektir. Tabii bir de, PYD ile Kuzey Suriye'de oluşturulan kanton bölgelerin ne maksatla yapılmak istendiğini anladıktan sonra, bu oluşuma izin vermek istemeyecek Türkiye, PKK'yı engellemek için tüm imkanlarını kullanacaktır. Bu nedenle önümüzdeki süreçte PKK terörünün yeniden arttığına şahit olabiliriz.
Türkiye bu riske karşılık Suriye'de bir tampon bölge oluşturmak ve PKK'yı ISİD ile Türkiye arasına sıkıştırmak isteyecektir. Kürt vatandaşlarımızın hassasiyetleri nedeniyle de bunu aşikar ifadelerle yapmak istemeyip, sebep olarak IŞİD ya da PYD'nin Türkmen bölgelerine yerleşmesini gösterebilir. Barzani'ni de elindeki gücü PKK'ya, ya da Türkiye Kürtlerine kaptırmamak için, PKK'ya mesafeli, Türkiye'ye yakın durmayı tercih edeceğini düşünüyorum. Ki, petrol anlaşmalarından da bunun izlerini görüyoruz.
BIST'de Ne Yapmalı?
Yazının başlığına bakıp da, o zaman hemen alıma geçelim dün taban olacak hisseler bugün tavan olacak diye düşünmeyin! Ben size fiyatlamaların tam bir sürü psikolojisi ile oluştuğunu izah etmek için bu saptamayı yaptım. Şu an içinde olduğumuz belirsizlik nedeniyle düşüş riskimiz sürüyor. Ancak, Suriye'ye girmeyeceğimiz gibi bir kanaat oluşunca alımlar başlayacaktır. BIST'in düşebileceği seviye hakkındaki teknik görüşümü 16 Temmuz tarihli ''Sizi Sevenlerin Olduğunu Unutmayınız!'' başlıklı yazımda bulabilirsiniz.
Böyle ortamlarda fiyatlar yüksek iken satılmayan hisselerin dün görülen fiyatarın da altında panikleyerek satılmasını doğru bulmuyorum. Bunun yerine, muhakkak kenarda nakit olsun dediğimiz imkanlarla yeni alım fırsatlarını kollamak daha doğru olur görüşündeyim. Ek düşüşler yaşanırsa, bunun da aynı nedenli paniklerden olacağını ama sonrasında ortamın yatışarak BIST'in yeniden ciddi bir yükseliş tepkisi vermesini bekliyorum. Türkiye Suriye'ye girse bile, bir süre sonra ortam yatışacaktır. Çünkü Türkiye Suriye'ye girerse güvenli bir tampon bölge kurmak için girecek ve PKK dışında bir güçle karşılıklı savaşa tutuşmayacaktır görüşündeyim. Bu görüldüğünde alıcılar cesaretlenecektir. Bu korkuların o zaman bir anda unutulduğunu göreceğiz.
Peki Hükümet Kuruması Konusu Ne Olur Dersiniz?
BIST'i etkileyecek çok önemli iki etkenden birisini yukarıda uzun uzun anlattık. Diğeri de hükümetin kurulup-kurulamayacağı ve erken seçimin olup-olmayacağı sorusunun cevabıdır!
7 Haziran seçimlerinden sonra yazmıştım. Yeni bir seçimi HDP ve CHP istemeyecektir. HDP oy kaybı yaşayacağı için istemeyecektir. CHP ise oy artırsa bile, Ak Parti'nin yeniden tek başına iktidar olma riski nedeniyle, yakaladığı bu koalisyon fırsatını kullanmak isteyeceği için bir erken seçimi istemeyecektir. Kaldı ki, seçim öncesin kurultay yapmaya kalkarlarsa, Kılıçtaroğlu da 7 Haziran seçiminde partisine oy kaybettirmiş lider konumunda olmanın sıkıntısını yaşayabilir.
Ak Parti'yi bilemem çünkü partiye tam olarak kimin hakim olduğu konusunda tam emin değilim. Ama başbakan Davutoğlu yeni bir seçimi istemeyecektir görüşündeyim. Çünkü O da partisine oy kaybettirmiş bir lider konumunda olacağı için, yeni bir seçimde partisinin başında kalamayabilir. Seçime gidilmesi halinde, Ak Parti kendisine yeni bir genel başkan ve başbakan adayı seçebilir. Bu nedenle de başbakan Davutoğlu koalisyonu tercih ederek başbakanlık süresini uzatmak ve bu süre içinde parti içindeki dengeleri kendi lehine çevirmek isteyecektir görüşündeyim.
Tabii bir de bir başka kişi daha var ki, şimdilik çok hesaplara dahil edilmese de, ''ben de varım'' derse, siyaset sahnesinde bir çok denge değişebilir! O da eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Eğer partiye geri dönüyorum derse, bunu yeni bir seçimde Ak Parti'nin yeniden lideri ve başbakan olmak için yapacaktır. Yani Abdullah Gül de erken seçimi tercih edecektir. Eğer bende varım der ve parti içinde muhalefet ile karşılaşırsa, işte o zaman bir dahaki seçim Ak Parti için de, piyasalar için de tam bir çözülme süreci başlangıcı olur! Böyle bir muhalefet ile karşılaşması halinde yeni bir parti gündeme gelebilir ki, işte bu durum Ak Parti'nin tek başına iktidar ihtimalini tamamen ortadan kaldırır.
Abdullah Gül, eğer ''partime dönüyorum, ben de genel başkanlığa adayım'' derse, o zaman Ak Parti'nin yeni genel başkanı ve bana göre kesinlikle tek başına iktidar olacak olan Ak Parti'nin başbakanı da kendisi olur. İşte önümüzdeki süreçte BIST'i değerlendirirken tüm bu denklemleri hesaba katarak stratejileri kurmak gerekir. Tek başına iktidar ihtimalini gören yabancı BIST'de alımı tercih edecektir görüşündeyim. Ama tabii Ak Parti-CHP büyük koalisyonu da yabancının seveceği bir hükümet şekli olur.
Bu arada MHP'yi unuttuğum için ondan hiç bahsetmediğimi sanmayın! İnanın ben de MHP'nin özellikle meclis başkanı seçiminden sonra ne yapmak istediğini anlamış değilim. O yüzden fikir sahibi olmadığım bir konuda değerlendirme yapmak istemedim.
Peki Dolar kuru ne Olur?
Ak Parti-CHP koalisyon hükümeti kurulması halinde Dolar kurunun açıklanacak hükümet programının tutarlılığına ve koalisyonun kalıcı olmasına göre, önce 2,55 ve sonrasında da 2,45 seviyelerine kadar inebileceği beklentisindeyim.
Ama erken seçim kararı alınır ve bu süreçte yaşanacak FED, Suriye, PKK vs. riskleri nedeniyle TCMB faiz artışı müdahalesi yapmazsa, o zaman Dolar kurunu 2,80 ve üzerini görme riskini yaşarız. Ben TCMB gerektiğinde faiz silahını kullanır ve Dolar'ın ateşini düşürür diyorum. Yani 2,74 civarı seviyeler benim için Dolar'ın satılması gereken seviyelerdir. 2,80 ve üstü kur bankalarımız, şirketlerimiz ve Türkiye için risk taşır görüşündeyim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_