92.000'deki endeks zirveleri sonrasında çok ciddi düşüşler yaşanıyor. Hisseler nasıl oluyor da, o günlerde gördüğü fiyatlardan bugünkü değerlerine düşebiliyorlar? Hisselerin gerçek fiyatları ne olmalıdır, daha ne kadar düşeriz ya da nereden döneriz diye bir çoğunuzun aklındaki bu soruların cevaplarını bulmaya çalıştığınızı tahmin edebiliyorum.
Gelen bilançolarda artan karlılık, çok yüksek bedelsizler (ben buna bir anlam veremediğimi zamanında ilgili yazılarımda belirtmiştim), stratejik ortaklık kararları, satın almalar, bilanço varlıklarından ciddi değerlerle satışlar, önemli alanlara yatırımlar, büyük sipariş ihalelerinin alınması, dünyadaki benzer sektörlerin fiyatlamaları, maden vs. gibi rezerv bulma haberleri vb. gibi gelişmeler hisse fiyatlarını yukarı yönlü etkilerler. Ancak tüm bu gelişmelerin sürmesine rağmen, aynı hisselerin ciddi düşüşler yaşabildiğini de görebiliriz.
Hemen belirteyim ki, hisselerin gerçek değerinin en doğru hesaplandığı zaman, şirketlerin ana ortak değişimine uğradığı ve çağrı fiyatlarının ilan edildiği zamandır. Bunun dışında yapılan fiyat hesaplamaları ve beklentilerinin hepsi, ilk halka arz fiyatı da dahil, farklı temel analiz tekniklerine göre hesaplanan ve tahminden öteye gitmeyen rakamlardır. Kısacası hisse fiyatları içinde bulunduğumuz döneme ve bu dönemin yarattığı risk ve beklentilere göre görecelidir. Aynı bilanço rakamlarına ve aynı beklentilere sahip hisse senetleri, içinde bulunan ortamın farklılığına göre aynen şu an yaşadığımız gibi çok farklı fiyat hareketlerine sahne olabilirler. Bu nedenle hisseler için gördükleri fiyatları baz alarak, çok ucuzladı ya da pahalı oldu diye yorum yapabilsek de, bunlar gerçek manada hissenin değerine ölçü olamazlar.
Borsanın genel endeks beklentisi ülkenin ekonomik ve siyasi gidişatından çok etkilenir. Olumlu gelişmeler nedeniyle hisselerin ve endeksin geneli yükseliş yaşarken, ülkeler için çeşitli risklerin ortaya çıkması halinde(seçim ve sınırlara yakın savaş riskleri gibi), aynı hisselerin temel analiz olarak bilanço verileri olumsuza dönmemiş olmasına, hatta daha bile iyi olmasına bakılmaksızın düşüşler yaşanabilir. Çünkü hisselerin fiyatlarını etkileyen en önemli kriter yatırımcıların psikolojileridir.
İşte bu nedenle kriz ve panik ortamlarında hisselerde alıcılar kaybolur ve az sayılabilecek işlem hacimlerine rağmen bile hisseler hızlı değer kayıplarına uğrarlar.
Aslında gerçekten de düşüşlerde cepteki para erimez, eldeki hissenin değeri erir ya da düşer. Maalesef borsa yatırımı böyledir. Mevduat faizi ya da irat geliri gibi sabit ve garantili bir getiri söz konusu değildir. Bu nedenle de, borsa yatırımlarında kısa vadelerde ihtiyaç duyulacak kaynaklar kullanılmamalıdır. Hisseleriniz kendine özel bir olumsuzluk nedeniyle düşüyorsa, ilgili hisseyi değiştirmek yapılması gereken doğru bir yatırım kararıdır. Ama dış etkenler nedeniyle düşüşler yaşanıyorsa, bu takdirde beklemek en doğru karardır diye düşünürüm.
Dikkat ederseniz teknik olarak kırıldığı takdirde önemli düşüşlerin olacağı seviyeleri önceden yazsak da, o seviye kırılınca çoğunluk yatırımcı ilk anda tekniğin gereğini yapmaz. Düşüş artınca da panik başlar. İlk anda destek kırıldığında satış yapmayanlar, düşüş artınca panikleyerek çok daha düşük fiyatlara satış yaparlar. Bu davranış aslında yatırımcıların kendilerini çok daha fazla zarar sokan bir harekettir.
Tüm bu anlattıklarım bir tecrübedir. Hisse yatırımcılığı çok özel bir alandır. Bu tecrübeleri yaşayarak davranışlarımızı geliştirebiliriz. Ama hiç bir zaman tamamen doğruları uygulayamayız. Çünkü piyasaları etkileyen kararları bizler almıyorsak, karar verenlerin beklentilerin dışındaki karar ya da uygulamalarının geçici ya da kalıcı tüm gidişatı değiştirebileceğini de bilmemiz lazımdır.
Genelde büyük yükselişler esnasında her yerden pozitif açıklamalar ve raporlar görürsünüz. Özellikle yabancı raporlarında mevcut fiyatların çok üstünde fiyat hedeflemeleri görülür. Yabancı raporları gibi tüm analiz raporlarının önümüzdeki bir yıllık süre için, ya da yıılın ortalarındaysak yıl sonu düşüncesi ile yapıldığını bilmekte fayda vardır. Eğer böyle bilirsek, hedefi yüksek olsa da, hisselerde beklenti rakamına ulaşmadan ara düşüşler yaşanabileceğini de biliyor oluruz. Çünkü yayınlanan raporlardaki yüksek fiyatlar nedeniyle, bir çok yatırımcı yüksek karda olmasına rağmen elindeki hisseleri satmak istemezler.
Tabii bir de rapor yayınlayan yabancıların asıl müşterilerine öncelik vereceklerini ve onların getirilerini arttırmak için davranacaklarını unutmamak gerekir! Bu nedenle duyduğumuz ya da gördüğümüz raporlara her zaman itibar etmenin doğru olmayabileceğinin de altını çizmek isterim!
Borsalar ve hisseler, kesintisiz bir şekilde sonsuza dek yükselmeyecekleri gibi, iflas vb. bir durum yoksa, en dibe yani sıfıra kadar düşmezler. Birçok yatırımcının panik zamanlarında çok daha yüksek fiyatlarda ve çok daha önceden vermedikleri hisselerini, çok ciddi düşüşlerden sonra satmaya yöneldikleri görülür. Bu tamamen panik psikolojisinden kaynaklanmaktadır. Genelde de panikle alınan kararlar yanlış çıkar.
Sözü bağlarken, borsadaki hisselerin kişilere ve içinde bulunulan döneme göre değişken ve çok farklı fiyatlanabileceğini bilmenizi isterim. Bu fiyatlamaların hiç birisi gösterge değildir. Bu durum gelişmiş ülkelerde de böyledir. Mortgage krizi öncesinde 270 Milyar Dolar civarında piyasa değerinde olan Citi Group hisselerinin Mart 2009'da 5 Milyar Dolar piyasa değerine kadar düşmüş olması bu görüşüme büyük bir örnektir. İnsanlar kriz zamanlarında değerini belirleyemedikleri hisseleri taşımak yerine, nakit para ya da nakit benzeri enstürümanları tercih ederler.
Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen uzun vadede (batan şirketleri dışında tutuyorum) hisse yatırımları yine de en büyük getiriyi sağlayan yatırım alanlarıdır. Bireysel emeklilik fonlarının büyümesi sürdükçe, hisse piyasalarının daha da derinleştiğini göreceğiz. Ben Türkiye'nin inmiş olduğu bu borsa seviyelerinin (64.000-66.000) artık yeni alımlar için uygun olduğu görüşündeyim. Suriye krizinin gelişimine göre son ek bir düşüş daha yaşayıp yükseliş yönünde dönüşler bekliyorum. Suriye riski uzun sürecek ve bizi de içine çekecek bir savaşa dönüşmezse, FED'e rağmen bile borsamızın yükseliş sürecine girmesi beklentisindeyim.
Bilançoları karlı olan ve bu karları artmakta olduğu halde piyasa şartları nedeniyle F/K'ları(fiyat/kazanç) 4-8 arasında olan şirketler benim için ucuz ve yatırım yapılabilir hisselerdir. 10 ve üzerinde F/K'sı olan hisseler ise, artık değerlerine gelmeye başlamış hisselerdir. Ancak en başta belirttiğim gibi, F/K değerlemesi de kesin bir ölçü olamaz. Çünkü mevcut yatırımları nedeniyle geçici zararda olan ya da karları düşük kalan şirketlerin F/K'ları dediğim seviyenin çok üstünde olabilir. Fakat yatırımları tamamlanıp, bilanço karları artmaya başlayınca bu durum değişir. Ama o esnada fiyatları yine de yükselmeyi sürdürebilir. Çünkü F/K'lar mevcut fiyat ve karlara göre belirlenir. Gelecek bilanço karlarına göre değişebilirler.
Kısacası borsanın hiç bir zaman sabit getiri sağlayan bir yatırım alanı olmadığını biliniz. Bu nedenle, kısa vadeli kazanç planları ile borsada yatırım yapmayınız. Uzun vadeli düşünerek, yakın zamanda ihtiyaç duymayacağınız birikimlerinizi borsaya getirin. Ama uzun vadeli düşünerek aldığınız, yüksek fiyatlarda ve düşüşlerin başında vermediğiniz hisselerinizi, büyük düşüşler sonrasında panikleyerek çok daha düşük fiyatlara veren bir yatırımcı da olmayınız. Böyle zamanlarda elinizde ileride değerlenir diye aldığınız bir arsa olsayda ne düşünüyorsanız, hisseleriniz için de aynı düşüncede ve sabırda olunuz. Yoksa paniklerle verilen satış kararları borsa yatırımlarınızın yok olmasına neden olabilir.
Aydın Eroğlu
Stratejist
www.borsaanalizci.com