TÜRKİYE 2011 DE VE DEVAMINDA UMULANDAN FAZLA BÜYÜYEBİLİR !
Biliyorsunuz ki, strateji yazılarımda 2009 krizin dip yerleri olan Mart ayından beri Türkiye\'nin bu günlerini ve tarih de yaklaştıkça yarınları hakkındaki beklentilerimi yazıyorum. \'\' Yazılar \'\' bölümündeki yazılarıma göz atarsanız, bugünler için çok önceden sebepleri ve gelişme gösterecek sektörleri ile tespitlerde bulunduğumu görebilirsiniz.
Şimdi ise bugüne geldik. Artık önemli olan yine yarınlar. Türkiye\'nin yarınları için de eski yazılarımda 2010 yılından itibaren çok uzun süreli yeni bir büyüme sürecine gireceğimizi beklediğimi de çok defa yazdım. Bu düşüncem aynen ve kuvvetlenerek devam ediyor.
Bir çok analist Türkiye\'nin tutturamadıkları 2010 büyüme rakamlarından sonra , şimdi de 2011\' de büyüme rakamının % 5 ya da altında kalabileceğini öngörüyorlar. Tabii hal böyle olursa, bu olası durum , borsa hedeflerimizi de etkileyecek.
Tüm bu değerlendirmeler ile birlikte , gelişmelere ve alınan kararlara bakıp gerçekten \'\' Nasıl bir Türkiye geliyor? \'\' sorusunun cevabını doğru bulmaya çalışıyorum.
Müsadenizle, şimdi biraz sesli düşünmek istiyorum ki, Siz\'ler de duyun ve sonunda birlikte değerlendirelim !
Değerlendirmeyi zincir yazıların sonunda yapmak için, lütfen sonu görmeden değerlendirme yapmayınız !
BANKACILIK SEKTÖRÜ;
Biliyorsunuz ki, gecen iki haftalık süre içinde bankalardan sanayi sektörüne dönülmesinin uzun vadede doğru bir karar olacağını söylemiştim. Bu düşüncemi koruyorum. Ama bu öngörümü, bankaların karlılığının gelecekte düşecek olmasından v buna paralel de fiyalarının düşeceğinden ötürü değil de , yıl sonunda baktığımızda her iki sektörün de fiyatları yükselmesine rağmen, banka dışı sektörlerdeki yükselişin çok daha fazla olmasını beklediğimden kaynaklanıyor.
Bankalara gelince;
Biliyorsunuz ki,bankalar kriz sonrasında asıl bankacılık faaliyetlerinden ziyade , taşıdıkları devlet kağıtlarında yaşanan hızlı faiz düşüşünden büyük karlar elde ettiler. Ben bu karlı bilanço dönemlerinin sonuna geleceğimizi düşünmeye başlamıştım.
Oysa geçen hafta başbakının da, beklentim olan faizlerin daha da düşmesi gerektiği şeklindeki açıklamalarından sonra Merkez Bankası\'nın üstündeki baskının artacağını düşünüyorum. Merkez Bankası Eylül enflasyonu için yükseliş ama Ekim için yeniden bir düşme sürecine girilmesini bekliyordu. Muhtemelen enflasyonun düştüğünü göreceği ilk ay ya da hemen öncesinde yeniden faiz indirimine gidecektir diye düşünüyorum. Beklentim olan iki ya da üç defalık indirimlerle % 5 seviyesine inmemiz.
Ayrıca, bir süre öncesinde bankaların karşılık görmemiş olan yurt içi tahvil ihraç edebilme talepleri , yeniden gündeme girdi. Avrupa krizi nedeniyle , yabancı menşeli bankaların Türkiye\'de yapacakları tahvil ihraç karşılığını yurtdışına çıkartabilme ve ülkeden kaynak transferi riskini engellemek için bekletilen bu kararın her an çıkma ihtimali olduğunu düşünüyorum.
Son dönemlerde Türkiye\'nin gösterdiği gelişim, kur rejiminin değişmeyeceği açıklamaları ile birlikte , yeniden bir kur düşüşü yaşıyoruz. Bu sürecin , kur rejimini değiştirmediğimiz takdirde, dövize alım müdehaleleri ile değişmeyeceğini düşünüyorum. Türk Lirası yeniden bir değerlenme sürecine girecektir.
İşte bu etkenlerin dediğim şekilde gelişmesi halinde, bankalar yine faiz düşüşü ile devlet kağıtlarından, kur düşmesi ile almış oldukları sendikasyon karşılıklarının değerlemesinden, olası yurt içi tahvil ihraçları ile de, iç piyasa faizlerinin düşmeye başlaması nedeniyle de piyasada tüm sektörlerin kredi kullanımlarının artacak olmasından ötürü esas faaliyetlerinden ciddi karlar elde edeceklerdir.
Kimse bunlar oluyor ama bankalarımız zaten yabancıların elinde diye hayıflanmasın ! Sektörün yabancı payı % 40 üzerinde değil. Kaldı ki, yabancıya kriz öncesi yapılan satışlar bankalarımızın bu krizde ayakta kalması için ciddi güç yaratmıştır.
Daha sonra bu nakit varlıkların Türk payının daha da artırılmasında ve Türkiye dışında da bankalarımızın büyüme stratejilerinin gerçekleştirilmesinde ne kadar etken olacağını görmeyi bekliyorum.
Aydın Eroğlu