VERİLER DÜŞMESİNE RAĞMEN BERNANKE SONRASINDA DOW YÜKSELDİ .

28.08.2010 18:53
  •  A 

   Peki alımlara başlayalım mı?
   
   Şimdi peşinen, henüz cevaplamadığım benzer sorulara da, bu yazımla cevap vereyim.

   Öncelikle 24 ve 26 Ağustos yazılarımı iyi okuyanlar ve oradaki önerilerimi uygulayanların bu soruyu sormaması gerekiyordu!

   Çünkü 24 Ağustos tarihinde, % 50 alım önerip, ek alımlar için de, olası düşüşü ya da piyasanın dönüşünü görüp de alalım demiştim.

    26 Ağustos beklenti yazımda da, ek alımlarla kalan % 50\'nin alınmasını söylemiştim. Özellikle de, 27 Ağustos yazımda, Cuma günü veriler ne çıkarsa çıksın, sonrasında piyasanın yükselmesini beklediğimi söylemiştim.

    Şimdi bu durumda, zaten bizi dinlemiş olanların , ya tamamen hissede olmaları , ya da, alım önerdiğim günlerdeki hisselerden aldılar ve bazıları hedeflerine ulaştıysa, o nedenle bir kısım nakitte olmaları lazım. Hele ki, veriler kötü geldi neden Dow yükseldi dememeleri lazım! İnanın önceden yazdıklarımı sonradan yeni söylüyormuş gibi tekrarlamak , beni en çok rahatsız eden konulardan biri:(

    Cuma günü ABD büyüme verileri beklenti % 2.4\'ten % 1.6\'ya revize edildi. Yani umulanın altında geldi. Ama Avrupa açısından İngiltere büyüme verisi iseumulandan yüksek gelerek % 1.2 \'ye yani yukarı revize edildi. Anlayacağınız bir kötü, bir de iyi veri geldi.

    Sonrasında Bernanke konuştu ve gereken kararları almak yönündeki kararlı olduklarını ifade etti. Zaten önceki yazılarımda da, bunu belirtmek istiyordum. Bu kadar çok alınmış yük varken, piyasanın yeniden bir krıze girmesine kimsenin göz yumacağını düşünmüyorum. Lakin özellikle ABD için , krizden çıkma yolunun tasarruflardan ziyade, özellikle kamu harcamalarının, kamu ihalelerinin artırılarak piyasalara sadece banka ve finans gediklerini kapatmakla değil, doğrudan fon transferini ekonominin içine yapmak olduğunu düşünüyorum.

    Bizdeki büyüme rakamları ile ABD ve Avrupa\'daki büyüme rakamlarını kıyaslarken, ülkelerin içinde oldukları ortamları ve karşılaşılan krize karşı davranış şekillerine dikkat etmek lazım!

     Türkiye 2001 yılında , hem de tek başına yaşadığı benzer bir finansal krizi, yaklaşık 70 milyar dolarlık bir bankacılık yükü ile kapattı. Ancak sonrasında bu olanda alınmış olan tedbirler nedeniyle, bu dünya krizine bankaları gayet hazırlıklı yakalanmış oldu. Krizin ilk anında , bankaların kredilerini bir anda kesmeleri nedeniyle bizde de bir tüketim durgunluğu ve şoku yaşandı ama sonrasında, bizim bankalar özellikle TCMB \'nın faizleri düşürme operasyonu ile , ellerinde taşıdıkları devlt kağıtlrından ciddi karlar e dolayısı ile kaynak elde etmiş oldular.Eski kriz tecrübelerindeki gibi, döviz ve faizin yukarı gitmediğini görünce de, piyasayı fonlamaya başladılar. Zaten dünyanın yaşadığı bu krizi birebir yaşamıyor olan Türk halkı da , tüketim taleplerini canlandırarak , büyümeye ciddi katkı sağladı.

     Oysa, ABD ve Avrupa\'da finansal batıkların derinliği anlaşılamadığı için, özellikle banka ve finans kurumları ciddi bir kredi daraltması yaşattılar . Ellerindeki kaynaklarının bir kısmı da, mortgage krizinde, karşılığı hesaplanamayan sorunlu mortgage kredileri için karşılık ayırmak zorunda kalınca, ekonominin çarklarını iyice durdurmuş oldular. Bizdeki gibi işsizliğe alışık olmayan , gelişmiş batı insanı , % 20\'lere varan işsizlikleri görünce de, tasarruf güdüleri zirveye çıktı.

     Avrupa toplumlarında oldukça düşük faiz nedeniyle , insanlar hemen her türlü araba, ev gibi ihtiyaçlarını dahi çalıştıkları müddetçe , düşük faizli kredilerle uzun vadeli alabildikleri için, işsizlik karşılarına çıkınca , ilk defa üzerlerindeki kredilerin yükünün büyüklüğünü hissetmiş oldular.

     Kriz tedbiri uygulayan ülkelerin uygulamalarına da bakarsanız, öncelikle finansal kurumlara el koymak, finansal batıklara kaynak yaratmak , sorunlu mortgage kredilerini fonlamak gibi uygulamlara sarıldılar. Tabii ilk andaki özellikle bank el koymaları, ciddi işsizlik sorununu da beraberinde getirdi. Devlet harcamlarını arttırarak ekonominin he alanına örtülü kaynak aktarmaları da gerekirken bunu hala tam anlamıyla yapmaya başlamadılar. Şuanda da , ekonomistler arasında, harcamalar arttırılmadan, büyümenin ve dolayısı ile de, büyüme hızlandırılmadan ekonominin canlanmasının sağlanamayacağı yönünde, sesler yükselmeye başladı.

     Ancak öyle ya da böyle, ülkeler çok ciddi kaynaklarını bu krızin atlatılması için seferber ettiler. Şimdi hala durumun düzelmediğini görürlerse, yine gerekeni yapacaklarını düşündüğüm için, piyasalarla ilgili beklentilerimde olumlu düşüncelerimi okuyorsunuz!

     Şimdi son olarak yine bir çok yazımda tekrarladığım bir beklentimi dile getirerek yazımı tamamlamak istiyorum! Veriler ne gelirse gelsin, ülkeler alınması gereken kararları alacaklar ve ekonomiyi canlandıracaklardır. Bunu yaparken de , uzun bir süre daha düşük faiz dönemi sürecektir diye düşünüyorum. Dünyanın düşük faizlerle uzun bir süre devam etmek zorunda olduğu bu dönemde, enflasyonu da düşmeye devam eden Türkiye\'de faizlerin çıkmasını değil, düşmesini bekliyorum. Önümüzdeki dönemde faizlerin belki iki kademede olabilir 1-1,5 puan daha düşmesini bekliyorum. Bu durum bizim bankalarımızın karlılıklarını olumlu etkileyecektir.Bankalar iyi kar yaptıkça da, endeks içindeki etkileri yüksek olduğu için, imkb de ciddi yükselişere devam edecektir.

     Tabii doğal olarak da, tüm dünyada faizi çok düşük bu kadar likidite dolaşırken, bu paraların uğrayacağı en önemli alan olarak borsaları görüyorum. Bu borsalar arasında da, İMKB en şanslı borsaların başında olacaktır. Sonbaharda başlayacak ve uzun bir döneme yayılacak yükseliş trendinde endeks çok yüksek seviyeleri görcektir 

     İyi hafta sonları  dilerim.

    Aydın Eroğlu
info@borsaanalizci.com