Seçimlere yaklaşıyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında seçim sonuçlarına etkide bulunmak için spekülatif ve manipülatif çeşitli baskılara maruz kalıyoruz. Bazılarını zaten biliyorsunuz yenileri de eklendikçe öğreniyoruz!
Ancak bilinmeli ki, bazıları manipülatif etki yaratmak için yapılıyor ya da yapılacaktır. Misal, tam seçim öncesi eğer ABD'den Halkbank ile ilgili bir ceza çıkacak olursa bu karar kesinlikle manipülatif bir davranış olur. Çünkü kaç aydır yıldır pişirilen konu, pat diye seçim öncesine denk gelmez. Öyle oluyorsa burada niyet başkadır diye bilmek lazım.
Lakin sonuçta yaşadığımız ciddi ve gerçek bazı baskılar da var ki, bunlar da kısmen spekülatif ama normalde iktidarın yıllardır süren hatalarının yansımaları olduğunu bilmek lazım.
Dün seçimlere katılacak millet vekili aday listeleri belli oldu. Ekonomi kadrolarının tümü Mehmet Şimşek dahil yeni millet vekili listelerinde yoklar. Dün seans sonuna doğru bu gelişme öğrenilince, daha doğrusu Mehmet Şimşek yok denince kurlarda yükseliş ve BİST'de düşüş yaşandı.
Hemen belirteyim ki, yeni sistemde seçilecek cumhurbaşkanı (ben cumhurbaşkanı değil de başkan demek istiyorum. Çünkü bence karşılığı bu olmalı), bakanlarını ve başkan yardımcılarını meclis dışından da belirleyebiliyor. O nedenle Şimşek listede olmasa da, seçimler sonrasında yeniden ekonominin başına getirilebilir. Bunun için millet vekili olmasına gerek yok.
Ama olmayabilir de. Sonuçta Türkiye 80 Milyon'luk bir ülke. Zamanındaki Ali Babacan dahil, bu isimleri öncesinde tanımıyorduk. Sonra böyle kişiler var diye gördük öğrendik. Şimdi listede yoklar acaba piyasa bozulur mu diyoruz. Ben öyle düşünmüyorum. Ekonomiye hakim sayısız liyakat sahibi kişiya sahip bir ülkeyiz. Yeterki bunlarla çalışılmak istensin.
Ayrıca, sayın Babacan da, sayın Şimşek de gayet saygın ve piyasalar tarafından sevilen-güvenilen kişiler olabilirler. Ama unutmayalım ki, yıllardır başında oldukları ekonominin aynı sorunları halen sürdüğü gibi, daha da artmış olarak karşımızda duruyorlar. Demek ki yıllar evvel sahip olduğumuz bu sorunları onlar da çözememişler. Ya da belki, yapmak istedikleri bir çok şeyi de yapmaya fırsat-izin bulamamış da olabilirler.
Yani anlayacağınız, sahip olduğumuz piyasa streslerine dün bir de bu konu eklendi. Ama ben büyük sorun diye düşünmüyorum. Lakin bu kişilerin neden sevildiği konusundaki önemli bir tespitimi paylaşmak isterim! Bence sakin, izahat verici, kavga yapmayan üslûpları nedeniyle seviliyorlardı. Eğer yerlerine gelecek kişiler, içeride ve dışarıda çevrelerle uzlaşmacı, ikna ve izahat ile davranmazlar kavgacı bir tarz benimseyecek olurlarsa, o zaman sahip olduğumuz stresleri çözmeyi bırakın, daha da derinleştireceklerini söyleyebilirim. Bu nedenle seçilecek başkanın sonrasında çalışacağı özellikle ekonomi kadrolarında kimlerin olacağı çok önemlidir. Umarım herkes ile kavga yapan kişiler bu kadrolarda yer almaz.
Türkiye İçin İflas Senaryosu!
Bazılarınız haberi okumuştur. Oökumayanlarınız da muhtemelen internette ve haberlerde görecektir. Makro ekonomis olarak ünlü olan Russell Napier, Türkiye için iflas senaryosu içeren bir gazete röportajı yapmış. 400 Milyar Dolar civarındaki borçlarımızı ödeyemeyeceğimizi, bu nedenle telekom'u alan OTAŞ dahil, bir çok özel sektör şirketinin borçlarını ödeyemedikleri için yapılandırmaya yöneldiklerini yazmış. Bu durumun yaşanan kur artışları nedeniyle çok daha derinleşeceğini ve bankaların yurt dışından aldıkları sendikasyon kredilerini geri ödeyemeyeceklerini söylemiş. Bankalarda bu durum yaşanırsa, kredi verici olarak en çok AB bölgesi bankaların zora gireceğini ve AB'nin bu bankaları kurtarmak zorunda kalacağı savını dile getirmiş.
İşte Napier de, benzer bir korkuyu sanırım FED'in faiz artışları nedeniyle küresel etki olarak öngörmüş. En borçlu ve cari açığı yüksek ülke olarak da Türkiye için uyarılarda bulunmuş. Dedikleri tümden aykırı görüşler değil. Ama tam dediği gibi de değil. Bununla birlikte, 16 yıllık iktidarın dünyada inanılmaz bir düşük faiz ve bol likidite ortamı yaşanmasına rağmen, bu ortamın imkanlarını her türlü doğrudan yatırım, yapısal sanayi ve üretim artışı sağlamak için kullanacağına, inşaat ve alt yapı yatırımlarına odaklı bir politika izlediği için ekonominin eskiden beri gelen ithalata bağlı yapısal sorunları artarak sürüyor.
Bunların nedenlerini bulmadan, dışarıdan yatırımcı gelsin demek kendimizi aldatmak olur. O yüzden korkmadan bu sorunları tartışmalıyız. Ama sorunlara dikkat çekti diye bakanlar, kurumların temsilcileri siyasi baskı ve fırça yerlerse, o zaman sorunlara doğru teşhis koymak çok zor olur.
Tamam Türkiye'nin bir takım sorunları var. Çok hatalı bir finans yönetimi de var. İçeride ve dışarıda hemen herkesle kavgalı olduğumuz bir süreç de yaşadığımız doğru. Ama bahsi edilen 400 kusür Milyar Dolar borcumuzun hepsi de karşılıksız borçlar değil ki. Sonuçta önemli kısmı özel sektöre ait olan bu borçların karşılığında şirketler de bir takım yatırımları fonlamışlar. Bu yatırımların da ciddi değerleri var.
Yani sonuçta ülkemizin borçları bilinmeyen şeyler değil. Ama bunları çevirmek, hatta azaltmak o kadar da zor değil. Ama maalesef şu an hatalı politikalar ve bir çok nahoş gelişme nedeniyle ülkemizde bir güven sorunu var. Bu nedenle kendi yatırımcımız bile son üç yıldır içeride ciddi yatırım yapmıyor. Bu ortamda TCMB'nın özerkliğini tartışmaya açmak tüm çevreleri rahatsız ediyor.
Siyasette bile seçimlerde yarışanları eğer iktidar yanlısı değillerse, FETÖ'cü gibi tanımlamak da çok yanlış. Sonuçta iktidar partileri olsun, muhalefet partileri olsun hepsi bu ülkenin insanları. Doğal olarak herkes ülke yönetimine talip olabilir. Bu en demokratik haktır. Ama bu hakkını kullanmak isteyenleri bir çok sıfat ile yaftalamak, devletin imkanlarını iktidar propagandalarına kullandırırken, muhalefeti yok saymak, TRT gibi kanallarda siyasi propaganda paylaşımlarının belirlenmiş süreleri varken, bu kurallara uymayıp neredeyse muhalefete hiç yer vermeyen bir tutum izlemek sadece partiler arası haksızlık yaratmaz, dışarıdan ülkemizin görünümünü de olumsuz etkiler.
Eğer siz ülkenizde huzurun, demokrasinin, bağımsız yargının olmadığı bir görüntü sergileyecek olursanız, sonra adı imar barışı ya da varlık barışı olsun, ne yaparsanız yapın, hangi teşviki verirseniz verin yabancıyı ülkeye çekemez ve hesapladığınız türlü gelirleri elde edemezsiniz.
Bu nedenle en kısa zamanda seçimlerin bitip, sonrasında ülkemizde sukunet ve huzun hakim olmasını diliyorum. Ama seçimlerden sonra liyakat sahipleri değil de, macara arayanlar yönetim kademelerine gelecek olursa, o zaman işimizin gerçten de zor olduğunu bilmenizi isterim.
Kısacası ünlü ekonomist Russell Darnier'in dikkat çektiği riskler yok değil. Ama doğru yönetildiği zaman çözülemeyecek sorunlarımız yok. Bu şekilde yükselişini izlediğimiz döviz kurlarında yaşanan artışların 400 kusur Milyar Dolar borca sahip olanların, her kur artışında TL cinsi borçlarının da katlanarak arttığını bilmeniz lazım. En kısa sürede risklerimizi azaltamazsak, bundan çok daha kötü bir krize girmemiz kaçınılmaz olur.
İyi Hiç Bir Şey Yok Mu?
Olmaz mı. En basiti bankalarımız Milyar Dolar'lık sendikasyonları almaya devam ediyorlar. Eğer dendiği gibi bir kriz ortamında olsak, o zaman bu paralar bize verilmezdi.
Aynı şekilde son gelişme Denizbank'ın el değiştirdiğini duydunuz. Eğer Türkiye büyük bir finansal ve devamında ekonomik krize girecek diye bekleniyor olsa, bu banka el değiştirmesi yaşanmazdı. Rus Siberbank Denizbank'taki hisselerini 3.2 Milyar Dolar bedel ile Dubai'nin en büyük bankası Emirates NBD'ye sattı. Yani Körfez ilgisi ülkemiz için halen sürüyor.
Tamam her şey toz pembe değil. Var olan risklerimize ilaveleri de ekleniyor. Ama seçimlerden sonra tümden bir siyasi yapı değişikliği de yaşansa, doğru bir yönetim ile tüm sorunlarımızı aşmaya başlarız. Ama TCMB'nın özerkliğini kaldırırsak, liyakat sahibi olmayan kişileri ekonominin başına getirirsek, ülkeyi en kısa zamanda kavgasız, OHALsiz, huzur hakim bir ortama sokmazsak, o zaman dikkat çekilen krizleri yaşamak zorunda kalırız. Umarım bir an önce yapılması gerekenlere odaklanırız.
Kusura bakmayın yazım uzadığı için biraz gecikti. Destek-Direnç tablosunda BİST ile ilgili dün yaptığım teknik paylaşımlarım geçerliliğini koruduğu için bugün güncellemedim.
Hepinize bol kazançlar dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_