Bu soruyu neden soruyorum? Çünkü dün dünya para piyasaları için oldukça önemli olan ECB açıklamalarının başladığı saatte, bizim de Ekonomik Koordinasyon Kurulu kararlarımız açıklanmaya başlandı. İki taraftan arka arkaya gelen açıklamalar birbirine girdi. Hangisini tahlil edelim anlayamadık. Doğal olarak bu ülke haberlerinde daha öncelikli olduğu için, başbakanın açıklamaları ekranlara geldi. Ama alt yazılarda da aynı anda ECB(Avrupa Merkez Bankası) haberleri geçmeye başladı.
Hemen fikrimi söyleyeyim, ECB bence piyasaları bozacak bir açıklama yapmadı. Daha önceden Mart 2017'ye kadar yapılacağını söylediği aylık 80 Milyar Euro varlık alımı, 2017 sonuna kadar uzatıldı. Ancak Mart sonrası aylık alımlar aylık 60 Milyar Euro'ya indirildi. Yani aylık alım rakamı 20 Milyar euro azaldı ama alım süresi yıl sonuna uzatıldı. Yani piyasalara 2017 yılında ek 540 Milyar Euro daha verilecek. Hatta duruma göre tutar ve süre daha da arttırılabilir diye de açıklama yapıldı. Anlayacağınız ECB tarafından piyasaları bozacak, nakit sorunu yaratacak bir risk yok. Zaten Avrupa borsalarına bakınca, açıklamaların da pozitif etki yarattığını görüyoruz. Para bolluğu Avrupa için sğreceğinden hisselere olan talep yeniden arttı.
Bana göre bizim iç piyasayı dalgalandıran EKK kararları oldu görüşündeyim. Çünkü daha kararlar açıklanmaya başlanmadan Dolar kuru 3,34 iken, EKK açıklamalarının ilan edildiği gibi 15:00'de değil de, 16:00'da yapılacağı açıklanınca kur birden yükselmeye başladı. 16:00'da başbakan açıklamalara başlayınca da, kur artışı hızlanmaya devam ederek 3,4974 seviyelerine kadar çok hızlı birivme yaşadı. Güne 3,38 başlayan kur önce 3,34 ve sonra da 3,49 çok ciddi bir marj aralığında iniş-çıkışlar yaşadı.
Kısacası öncesinde EKK açıklama saatinin ertelenmesi acaba sorun mu var korkusu yarattı. Sonra da açıklamalar ile kur yükselişi daha da hızlandı. Demek ki, karşılanmamış bir beklenti varsa, bu ECB kararlarından değil, EKK kararlarından kaynaklandı diyorum.
Açıkçası ben neyin beğenilmediğini anlayamadım. Çünkü açıklanan kararlar piyasadaki likidite sıkıntısına ciddi bir nefes aldıracak kararları içeriyor. İhracat, üretim, finansman alanında 250 Milyar'a kadar bir kaynak ortaya sürülüyor. Bu önemli bir destektir. Kobiler, bankalar, istihdam, primler vs. bir çok alanda ihtiyaçlara karşılık veren bir paket açıklandığını görüyorum. ÖTV ötelenmesi olmaması eksik kalan beklentilerden birisi olabilir.
Ben olumlu bir paket gördüm ama eksik olanın ne olduğunu, asıl beklenen acaba neydi de duyulmayınca yeniden dövizde yöneliş yaşandığını şimdilik çözemedim. Sanırım kararlar yorumlandıkça bu eksikliği anlayabiliriz. Sonuçta ben EKK kararlarını olumlu gördüm. Ama yeterince hazırlıklı bir çalışma olmadığını, ya da şöyle söyleyeyim tam koordinasyon ile hazırlanmadığını görüyorum. Başbakanımız bile açıklarken arada, ''bu zaten uygulanmıyor muydu?'' gibi ifadelerle, açıkladığı kararlara kendisinin bile tam hakim olmadığı izlenimi verdi. Sanırım biraz daha detaylı çalışma yapılıp da açıklama yapılmış olsaydı daha iyi olurdu. Tabii bir de, ECB ile aynı saate denk getirilmeseydi, ya açıklandığı gibi bir saat önce, ya da bir kaç saat-birkaç gün sonra açıklanmış olsaydı çok daha duyarlı bir davranış olurdu görüşündeyim.
Neyse, lafı bağlarsam, bu hali ile bile bana göre olumlu kararlar açıklandı. Bu kararların piyasalara olumlu yansıyacağını bekliyorum. 2017 için büyüme oranlarına katkı sağlayacağını düşünüyorum. ECB kararlarından da, Türkiye'nin FED faiz artışına rağmen, 2017'de dış finansman sorunu yaşamayacağı görüşündeyim.
Anayasa Görüşmelerinde Uzlaşma Var Mı, Yok Mu?
Dün belki de kurlarda hızlı bir artışın bir nedeni de, iki parti arasında halen anayasa teklifi konusunda mutabakatın sağlanamamış olması olabilir. Çünkü hafta içinde meclise geleceği söylenmiş olmasına rağmen, halen bunun olmaması kafaları sorun mu var diye karıştırdı. Ancak son gelişme olarak uzlaşmanın sağlandığı ve Ak Parti'nin anayasa değişiklik teklifinin bugün ya da yarın meclise geleceği açıklandı. Bakalım hele bir teklif gelsin de ona göre değerlendirelim diyorum!
Bence önümüzdeki en önemli, ekonominin bile durmasına neden olan, siyasi güvensizlik yaratan sebep budur diyorum. Çünkü eğer uzlaşmazlık olursa, benim düşündüğüm gibi referandum değil de yeni bir seçim sandığı güündeme gelebilir. Bu da öncelikli olan tüm ekonomik ve yapısal reformların ötelenmesi, siyasetin yeniden araya girmesi demek olur. Türkiye'nin ihtiyacı bu değildir. En kısa zamanda siyasi olarak ne olacağının çözülüp, önceliğin her türlü hak, hukuk, ekonomi, büyüme vs. gibi sorunları çözmek olması gerekir.
Bu arada, yeni anayasa teklifi denen ifadeyi de doğru bulmuyorum! En azından duyduğumuz kadarını diyebilirim. Çünkü olası değişiklik için sadece cumhurbaşkanlığı sistemi gündemde var. Türkiye sadece bu değişikliğe kilitlenmiş durumda. Halbuki ülkenin çok kısa sürede yol alması gereken bir çok öncelikli sorun var. Parlamenter sistemin sıkıntıları nedeniyle doğru uygulanacak başkanlık sistemini savunan birisi olarak, bu şekilde tek kişi iktidarını, bir kişinin tüm Türkiye'yi kilitlemesini de doğru bulmadığımı da söylemeliyim. Ayrıca, mevcut parlamenter sistem içinde şimdiye kadar tüm gücü elinde tutanların, başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı sistemi ile yapamadıkları hangi katkıyı Türkiye'ye yapacakları konusunda da tereddütlerim var! Yani şimdiye dek tüm suç parlamenter sistemdeymiş anlaşılan, kişilerde değil!
Son söz; ECB ve EKK kararları bence olumlu içerikler taşıyor. Eğer Anayasa konusunda bir sorun yok ise, BIST'in haftayı yükseliş ile kapatmasını ve önümüzdeki hafta da pozitif başlamasını bekliyorum.
Hepinize iyi bir hafta sonu dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_