TCMB Sonrası BIST Ne Yapar?

23.12.2015 09:16
  •  A 

Maalesef ekranlarda görmeye alıştığımız bir çok kişi değerlendirmelerini ya düz iktisat mantığına göre yapıyorlar, ya da bir kısmı kurumların temsilcileri olduğu için kurumlarının politikalarına göre konuşuyorlar. Gördüğüm en büyük (Tabii bana göre) yanlış ise, sistemde ortaya çıkan enflasyon ve hızlı kur artışı vs. gibi bozulmaya kısa vadeli çözüm aranmasıdır. Bu nedenle hemen yükseltelim faizleri, harcamalar düşeceği için enflasyon da düşer diye düşünülüyor. Belki kısa vadede bu doğru ama, kalıcı olmayan bir çözümdür. Potansiyel risk birikmeye devam eder. Daha sonra genel dünya büyümesi başlayınca kayıtsız kalamaz siz de büyümek durumunda kalırsınız. Üretmeyi başaramadığınız için de, başlayan büyüme hemen cari açığınızı büyütür. 


           Bu sorunu kökten yenmek gerekir. Bu yolu da gıda, ara mal, katma değerli üretim, enerji alernatifleri olmak üzere her alanda gerçek üretim reformu yapabilmektir. Tam rekabet içerisinde yapılan üretim enflasyonun en büyük düşmanıdır. Yüksek faiz uyguladığınız ortama yabancı tahvil-kur karları yaparak ülkenin kaynaklarını kendi ülkesine transfer eder. Faiz baskısı ile baskı altında kalan kurlar düşük seyrettiği için, oluşan kur riskini gören yabancı doğrudan sermaye girişleri (yani doğrudan yatırımlar) yapmaz. Bunun yerine faiz - kur rantı için sıcak paracılar ülkede cirit atar. Misal düşünün Dolar kuru 1,15 iken bir yabancı ülkemizde yatırım yapmak için kendi parasını bozarak bunu yapacağından 1,15'den bozarak yatırım yaptığı parası bügün 2,95 olunca, acaba bu yabancı yatırımcı bu sürede aradaki kur farkından yani % 156 zarardan daha çok kar elde edebilecek midir? İşte bu riske girmek istemedikleri için doğrudan yatırım yapacak yabancı girişleri bir türlü istediğimiz düzeyde olamıyor.
 

Ayrıca, düşük kur-yüksek faizin diğer çok önemli bir riski daha vardır. O da, içerideki sanayici ve üreticileriniz faaliyetleri için ihtiyaç duydukları kredi kaynakları için TL'de yüksek faiz olduğundan TL cinsi borçlanmadan kaçınıp, mümkün olduğunca düşük gördükleri kur cinsi ile kredi borçlanması yaparlar. Yani döviz cinsinden dış borçlanmayı tercih ederler. Ondan sonra da işte bu durum olur! Yani kurlar herhangi bir nedenle birden yükselişe geçince, döviz cinsi kredi borcu olanlar tam bir krize girerler. Ya da karları kur karşılıklarını finanse etmeye harcanır. Reel büyüme gerçekleştiremezler. El değiştirmeler, finansal batışlar görülür.
 

Böyle bir ortamda sanayicilik yapılmaz. Sanayiciler bile rantçı olur! Gider kurlar arttığı zaman da aynı hızla artan gayri menkul projelerine yönelirler. Sanayicilik yerine inşaatçı olurlar. Kaç yıldır bunun aynısını görmüyor muyuz? Siz eğer kredi kaynaklarınızı bu şekilde riskli hale getirir ve bunda da ısrar etmeyi sürdürürseniz, piyasa da kendi tedbirini bu şekilde alır üretim yerine rant ekonomisinin gereklerini yapmaya başlar.
 

Bu davranış ülkede işsizlik, yetersiz üretim, her zaman cari açık riski, her an bir döviz riskine açık bir ekonomi, ithalata dayalı bir sanayi ve iç piyasa, bir kaç yılda bir yaşanan büyük finansal krizler, baskı altında tutulan döviz kurlarında bir kaç yılda bir yaşanan devalüasyonlar, vs. vs. vs gibi dengesizlikler yaratır. 
 

İşte tüm bu sıkıntıları yapısal bir üretim reformu ile yenmek mümkündür. Üreten bir ekonomi olursanız bu riskler tersine döner. Faiz gelişmiş ülkelerdeki gibi eksi bile olsa, üretim fazlası nedeniyle bir türlü enflasyon yaratamazsınız. Halkınız yüksek enflasyon altında ezilmez. Hükümetleriniz cari açıklarını finanse etmek için, petrolde, taşıt fiyatlarında adete sömürü haline gelen yüksek ötv. ve kdv uygulamak zorunda kalmaz. Gelişmiş ülkelerin ürettiği ve sizin üretiyorum diye monte ederek sattığınız taşıtları gelişmiş ülkelerin 2-3 katına satın almak durumunda kalmazsınız. Aynı şekilde cari açığı fonlamak için enerjide uyguladığınız yüksek vergiler nedeniyle üretim maliyetlerinizde ekstra bir enerji maliyeti oluşmaz. Tüm bunların hakkaniyetle olduğu ülkelerde yaşayanlar çok daha başka konularla meşgul iken, üretimi başaramayan ülkelerin insanları olarak bizler halâ kısır iç siyaset kavgaları ile meşgul oluruz. 
 

İşte tüm bu risklerden kurtulmanın, ülkeyi ve insanlarınızı insanca-gelişmiş ülkeler standartlarında yaşatmanın ana şartı her alanda üreten bir ekonomi olmakta yatar. Yüksek faiz ile kimse üretmez. O nedenle üretim kesinlikle ve kesinlikle düşük faiz ile fonlanmalıdır. Bu süreç esnasında gerekirse, bir kaç yıl düşük faizin yaratacağı yüksek kurlar nedeniyle yükselecek enflasyon artışları göze alınmalı, ama düşük faizli kredilerle fonlanan üretim teşvikleri ile ve her türlü katma değerli üretim sağlanarak bu kısır döngü kırılmalıdır. 
 

Gördüğünüz gibi yıllardır aynı mantıkla düşünür, enflasyon düşmeden faizler düşmez dersek, zaten üretim reforumunu başlatamayacağımız için, aynı sorunlarımız sürmeye devam edecektir. Enflasyon düşük faizin bir yansıması değildir. Enflasyon yetersiz üretimin bir sonucudur. Bu nedenle önce ne şekilde olura olsun üretim başarılmalıdır. Artan üretim nasılsa enflasyonu düşürecektir. Ama görüyorsunuz ki, ekranlarda ve basında bir çok akademisyen ve yorumcu yıllardır süren yanlış bakış açısını sürdürüyorlar.   


           03/06/2010 Merkez Bankası Faiz Lobicilerinin Oyununa Gelmemelidir!   
           31/01/2012 Cari Açığın Analizi Yanlış Yapılıyor!
 

Sitemdeki strateji yazıları içerisinde yukarıda paylaştığım gibi bir çok yazımı bulabilirsiniz. Bu dediklerimi şu anda yazmıyorum. Yıllardır bu uyarılarımı defalarca yazdığımı strateji yazılarıma göz attığınızda kolayca bulabilirsiniz. 1,15 TL olan Dolar kurunun ülkeyi nasıl bir ithalat cenneti yapacağını, üretimin yapılmayacağını, cari açığın sorun olacağı gibi bir çok uyarımı bu yazılarımda hep görebilirsiniz.
 

Bahsettiğim düşük faiz politikasını uygulamaya kalktığınızda ilk anda kur artışları yaşanacaktır. Bu da ülkenin bağımlı olduğu enerji fiyatlarının kur karşılığı nedeniyle artmasına neden olacaktır. Artan enerji maliyetleri üretimdeki enerji maliyetini arttıracak ve dolayısı ile enflasyon baskısı oluşacaktır. Bu riski göze almak için şu an dünya brent petrol fiyatlarının bu denli düşük fiyatlama sürecine girdiği dönem Türkiye için çok büyük bir fırsattır. Düşük faiz politikasının yol açacağı olası kur artışlarının enerji maliyetlerinde yaratacağı maliyet artışlarını, düşen petrol fiyatları sayesinde en aza indirme imkanı vardır. Fırsatlar her zaman gelmez. Türkiye dünya enerji fiyatlarının topyekün bir üretim politikası değişikliği yapabilmesi için yarattığı bu fırsatı bu sefer kaçırmamalıdır. Umarım kaçırmayız.
 

TCMB Faiz Kararı Sonrası BIST Ne Yapar?
            FED faiz artışı beklentilerinin tersine BIST için olumlu olabilir diye yazmıştım. Aynı şekilde TCMB faizlere dokunmamalıdır diye yazdığımı da biliyorsunuz. Ama yine medyada ne duyuyoruz? Tüm analistler FED ve TCMB faiz kararına BIST'in ve piyasaların tepkisini doğru tahmin edemeyip, yanıldılar deniyor. En azından ben yanılmadığımı biliyorum! Bu konuda gönül rahatlığına sahibim. Kendi düşünceleri gerçekleşmeyen kişilerin de, ''kimse doğruyu tahmin edemedi'', ya da ''Herkes yanıldı'' demesine de sadece tebessüm ediyorum :)
 

Söz Uçar, Yazı Kalır! Tüm yazdıklarımı kolayca sitede görebilirsiniz.
 

Peki bu son paragrafı kendimi övmek için mi yazdım? Buna ihtiyaç duymadığımı bilirsiniz. Bunu şunun için yapıyorum; biliyorsunuz ki ben Türkiye'nin ve BIST'in FED riskine rağmen pozitif ayrışacağını iddia ediyorum. Tabii bu iddiada olan çok nadir kişilerden biri olduğum için de, ekranlarda gördüğünüz felaket senaryolarından korkmamanız için, geçmiş örneklere bakarak medyanın genelinde yapılan tahminler doğru çıkacak diye bir şart olmadığını görmeniz için yapıyorum. Lütfen algılarınızı yönettirmeyin diye yapıyorum. Tabii umarım bu konuda haklı çıkarım da, pozitif ayrışma beklentim de gerçekleşir. Jeopolitik risklerimiz düştüğü anda Türkiye'nin not artışının geleceğini ve bu gelişmenin benim pozitif ayrışma beklentimin en büyük desteği olacağını düşünüyorum. 
 

Son olarak sözü bağlamak gerekirse, dün açıklanan TCMB faiz kararı sonrasında BIST'in yine alımlara sahne olmasını bekliyorum. Zaten bunu beklediğimi faiz kararı öncesinde yazdığım beklenti yazımda da belirtmiştim. Lütfen Türkiye'yi olduğundan daha kötü yorumlamayınız.
 

    Saygılarımla


    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_


  • 22.12.2015
    08:54

    Ekranlardan faiz artışı yapılması beklentilerini daha yoğun görüyoruz. Bugün 14:00'de bu kararı öğrenmiş olacağız.   Türkiye yıllardır düşük kur ve yüksek faiz politikaları nedeniyle tam bir ithalata dayalı fason ekonomisi haline geldi. Sanayimizi bile ara mal ithalatı ile gerçekleştiriyoruz. Bu... Devamı »

  • 21.12.2015
    08:46

    Bugün Tüketici Güven Endeksi rakamları gelecek. Artık bu senenin bittiğini düşündüğüm için, iyi ya da kötü bir veri çok kalıcı iz bırakmayacaktır. Ama haftanın bizim için asıl önemli günü yarın olacaktır. TCMB PPK(Para Piyasası Kurulu) yarın faiz toplantısı yapacak. 14:00'de PPK'nın faiz kararını du... Devamı »

  • 18.12.2015
    08:54

    Hiç hesapta yok iken Rusya ile çok ciddi bir kriz içine girdik. Ama yine hiç hesapta yokken İsrail ile ilişkileri yeniden canlandırma kararı alıyoruz. Bu iki ülke bire bir her konuda bize bir denklik sağlar mı? Yani Rusya ile ticarette uğrayacağımız açığı İsrail kapatabilir mi? Rus turistlerin açığı... Devamı »

  • 17.12.2015
    08:28

    FED Belirsizliği Bitti Ama Jeopolitik Riskler Sürüyor! FED nihayet dün akşam faiz artışını başlattı. 25 baz puan artış yaptı. FED başkanı Yellen, sonrasındaki artışların kademeli olacağını ve ekonomiye bakılarak yapılacağının sinyalini verdi. Muhtemelen önümüzdeki yıl üç faiz artışı daha... Devamı »

  • 17.12.2015
    00:47

    Nihayet uzun süredir tam bir muamma olan FED faiz artışı bu sefer yapıldı. FED 25 baz puan faiz artışına gitti. Yellen ekonominin gelişimine bakılarak önümüzdeki yılda da ılımlı faiz artışlarının süreceğine işaret etti. Karar piyasaların beklentisine uygun oldu. İyi ki de oldu diyorum. Böylece FE... Devamı »