2023 'De İlk On Ülkeden Biri Olmak Mümkün Mü ?

29.04.2011 15:44
  •  A 

   Evet mümkün, ama bu kur rejimi ile olmaz !     

   2001 Türkiye'sinde 70 milyar dolara varan banka batakları esnasında , sadece 5 milyar dolar civarına düşmüş kullanılabilir rezerv kaldığı bir ortamda , döviz kaçışına mani olmak için, o gün için bence de doğru olan dalgalı kur rejimine geçilmişti. Bu karar o zamanın gereğiydi belki ama artık bugünün Türkiye'sinin de en büyük sorunudur. 

 

 

   Tükiye bugün döviz kaçmasını engellemeye çalışmıyor bilakis , nasıl kaçırabileceğini planlıyor :) Son dönem MB sıkılaştırıcı kararları ile bunu sağlamaya çalıştılar. Bence bu da yanlıştı.

   Türkiye'de şuan yanlış teşhisin yarattığı,yanlış bir tedavi uygulanıyor. Bu nedenle de cari açık sorunu ne yaparlarsa yapsınlar düzelemiyor. Bir an önce doğru teşhisin konularak ,buna uygun tedavinin uygulanması gereklidir.

SORUN HIZLI BÜYÜME MİDİR? YOKSA CARİ AÇIKLA HIZLI BÜYÜME MİDİR?

    Merkez Bankası yetkilileri ve bir çok ekonomi yorumcuları cari açık sorununun , hızlı büyümeden kaynaklandığını,çünkü hızlı büyüme esnasında aynı hızla büyüyen kredilerin aramal ithalatına gittiğini ve bunun da cari açığı arttırdığını söylüyorlar.

    Bu teşhis kısmen doğru ama özde yanlıştır! Hızlı büyüme nedeniyle artan kredilerin ara mal ithalatını arttırdığı doğrudur. Fakat,ithalat krediler arttığı için değil,kur düşük olduğu için,kredilerin ara mal üretimine gideceğine ,daha ucuz olan aramal ithalatına yönelmesinden artıyor. Kurlar yüksek olsa, aynı şekilde artan kredilerin ithalata gitmeyip, yerli üretime ve yerli üretim tarafından üretilen ara mal alımına gittiği görülecektir. Tabii teşhis yanlış olduğu için de , aynı şekilde yanlış tedeviye kalkıp, kredileri azaltmak düşüncesi ile de munzamları arttırıyorlar.

   Eski strateji yazılarımda, bu teşhisin yanlış olduğunu defalarca yazdım. Bankaların munzam oranlarını arttırmak , kullandırılan kredilerini azaltmaz. Banka karlarını illahaki düşürmez. Çünkü bu düşündüğünüz ,kredi kaynaklarınız sabitse geçerli olur. Ama görüyorsunuz ki, son dönem bankalarımız tek başlarına bile  2 milyar dolara varan yeni sendikasyon kredisi alabiliyorlar. Eğer munzam artışının kredileri azatmasını istiyorsanız, bankaların yeni sendikasyon kredileri almalarına ve yurt dışı tahvil ihraçlarına sınır koymanız gerekir. Bunları yapmadan ,şuana kadar almış oldukları ekonomik kararlarla cari açığa çare olamazlar.

   Gördüğünüz gibi, yıl başından beri alınan önlemlere rağmen kredilerin büyümesi % 25 olmuş,

   Son açıklanan verilerle ihracatın ithalatı karşılama oranı 2010 Mart ayının aynı döneminde % 65.9 iken, aynı oran 2011 Mart ayında % 54.7 'ye inmiş. Bunun böyle olacağını hep yazdım.

   Diyelim ki, ekonomiyi sıkılaştırıcı kararlar neticesinde krediler düştü .Bankaların karları düştü. Peki o zaman ,bunu telafi etmek için faiz artışına giderlerse ,bu davranış da büyümeye engel değil midir ? Böyle olsa aynı zamanda büyüme oranları da düşmeyecek midir? Peki düşerse , düşük büyüme ile Türkiye 2023'te ilk on ülkeden biri olmak hedefine nasıl ulaşabilir? Cari açığı düşürmek için yapılan kemer sıkma ,sorunun sadece geçici olarak ertelenmesinden öte bir iş değildir.

    Türkiye için 2023 'te dünyada ekonomik büyüklük olarak ilk on devletten biri olmak ufku , Türkiye gibi potansiyele sahip bir ülke için olabilecek bir hedeftir. Siz on ülkeden biri dersiniz de, 12. olursunuz ,bu da büyük bir başarı olur. Ama yine diyorum ,bunu bu kur rejimi ile başaramazsınız.

    SORUN BÜYÜME DEĞİL,CARİ AÇIKLA BÜYÜMEDİR. !

PEKİ TÜRKİYE NE YAPMALIDIR?

    Türkiye kesintisiz ve en az on yıl boyunca %10'lar hatta üzerinde bir büyüme hedeflemelidir. Bunun için en kısa zamanda kur rejimini değiştirmelidir.

    Sabit  kur rejimi değil ama, tabanı ve tavanı belli zaman dilimlerinde güncellenen KUR ÇIPASI rejimine geçmelidir.

    TL'nin değeri düşürülmelidir.

     Kur rejimi değiştirilecekse öncesinde bankaların munzamlarını arttırmak , döviz açıkları nedeniyle olası kurların yükselişi yüzünden uğrayacakları eveliasyon zararlarını azaltır. Ama munzamlara faiz verilmelidir.

     Türkiye artık bir marka ülke, İstanbul da bir marka şehir olmuştur. Türkiye bölge ülkeleri için güvenli bir limandır. Eğer kur rejimini değiştirir ve kurların değerlerini yükseltirseniz, ülkeye giren yabancı kaynak daha da artacaktır. Bunun karşılığında piyasada beklentinin tam tersine faizler indirilmeye devam etmelidir. Üretim düşük faiz ile desteklenmelidir. Özellikle ara mal üretimi kur artışı ve düşük maliyetli TL.kredilerle desteklenmelidir.

     Kur rejiminde değişikliğe gidilirse,artacak döviz kurlarınız nedeniyle özellikle enerji faturası kabarabilir.Tabii enerji maliyetlerinin fiyatlara da enflasyonist baskı yapması da çok büyük ihtimaldir. Lakin bu sayede tükettiğini üretmeyi başaran bir ülke haline gelebilirsiniz. Bu durum da artan arz sayesinde bir süre sonra enflasyonunuz da kalıcı bir şekilde düşmeye başlar.

    Son dönem  munzam artışlarının neticesinde faiz artışlarının da başlayacağı yorumlarını duyuyoruz. Peki neden faiz artması gerektiği düşünülüyor? Türkiye'nin şuanda yapmaması gereken faiz artışlarını başlatmasıdır. Bilakis tam tersi yapılmalı ve yeniden faiz indirimi süreci başlatılmadır. Bu ortamda faiz artışını beklemeyi anlamak mümkün değildir. Kurların artması da isteniyorsa, faizler iyice indirilmelidir ki, faizden rant beklentisi kalmayan yabancı sıcak para dışarı çıksın ve çıkarken de yapacağı döviz alımı ile kurları yükseltsin. Hiçbir gelişmiş ülkede yüksek faiz yoktur. Deme ki, eğer bizde gelişmiş dünya ülkeleri arasında yer alamak istiyorsak,faizi kalıcı şekilde düşürmeye devam etmeliyiz.

    Borsa  için faiz düşmesi çok önemlidir. Faizler düştükçe borsa yatırımcıları devamlı artar. Peki faizler yeniden düşme sürecine girerse,borsada nasıl etki görülür? Ellerindeki tahvil faizleri düşmeye başlarsa  bankaların bunlardan elde ettikleri kazançlar daha da artar.Bankaların karları yeniden hızla büyümeye başlar. Bu durumda da bankacılık sektörü ciddi kar patlaması yaşar. Doğal olarak da endeks ciddi rekorlar kırar.

    Kısacası Türkiye, cari açığı düşürmek ama büyümeyi de yüksek oranlarla sürdürmek istiyorsa , en kısa zamanda kur rejiminde değişikliğe gitmelidir. Yoksa seçimler sonrasında da tek partili bir iktidar çıkarsa,gelebilecek not arttırımı ile, döviz kurlarını kontrol etmemiz çok daha zorlanacaktır. Tabii cari açığımızı da. Dış kaynakların bu kadar çok ülkemize gelmek istediği bir ortamın fırsatlarını geri çevirmenin anlamı yoktur.


  • 29.03.2011
    12:43

    Bankaların kredi kaynaklarının sabit kaldığını düşünerek düz bir mantık ile bakanların, bu soruya hemen evet cevabı verdiklerini görüyorum. Lakin son bir haftaya dahi bakarsanız, bankalarımızın çok ciddi dış sendikasyon imzaları attığını görürsünüz. Bu durumda , ben bu başlıktaki soruların hepsine... Devamı »

  • 27.01.2011
    10:29

    Neden bugünlerde hisse önerilerimi rahat yapamıyorum ? Çünkü piyasanın yönü iki haftadır sadece bankalara göre belirleniyor. Bankalar için de , alınan kararların gelişmelerine göre yeni kararlar da alabiliriz deniyor. Ben ısrarlar bir &cce... Devamı »

  • 20.01.2011
    16:27

    Şimdi bizim borsamızın en büyük sermayeli hisseleri bankalar ve onların da endeksi etkileme oranları da yüksek olduğu için , bankalarda yaşanan bir gelişme sanki tüm endeksin ve borsanın çok kötüymüş veya kötü olacakmış gibi görünm... Devamı »

  • 16.01.2011
    17:44

    ( Okuyacağınız yazı,03/08/2010 tarihinde yazılmış bir yazım ile başlıyor ) Görüyorsunuz aylardır söylediğim kurların sanayi,üretim,istihdam ve cari açık üzerinde risk yaratacağı uyarıları iyice hissedilir olmaya başlayınca,Merkez Bankası kendince döviz alı... Devamı »

  • 15.12.2010
    08:57

    Başbakanın sıcak para uyarısı, bu yöndeki hareketlenmeleri arttırdı. Şimdiye dek sıcak paradan bahsetmeyen bakanlar bir bir bu yönde açıklamalar yapmaya başladılar. Merkez Bankası da faiz indirimi imalarında bulundu. Şimdi hekesin şunu iyi bilmesi lazım ; Merkez Bankası'... Devamı »