Bugün saat 14.00'te TCMB Para Piyasası Kurulunun politika faizi kararını duyacağız. Bence mevcut ortam kurlarda ve piyasadaki her türlü faizde zaten düşüş yönlü bir gidiş yaratmışken, bugün politika faizlerinde değişiklik yapacaklarını düşünmüyorum. Tabi değişiklik ifademin artış yönlü olduğunu biliyorsunuz. Yoksa henüz indirimlerin gündeme gelmesini zaten kimse beklemiyordur. Yılın son iki ayına kadar da bu konu gündeme gelmemelidir görüşündeyim.
Ama TCMB'nın faizin yanı sıra başka bir konuda asıl tedbirler alması gerekir! Bu da piyasaya rezervler için döviz aldıkça verdiği TL likidite bolluğunun geri çekilmesi olmalıdır. TL bolluğu enflasyonu kontrol etmek için artırılan faizlerle düşmesi hedeflenen talebin canlı kalmasına neden olabilir. Çünkü piyasadaki para bolluğu mevduat dahil, her türlü alandaki piyasa faizlerini de aşağı çekiyor. Şimdilik enflasyona etkisi açısından bu likiditenin risk yaratacağını görüp, geri çekmek için hızlı ve kararlı davranması gerekir. İç borçlanma senetleri gibi tedbirlerle bankalardan likidite fazlasını geri çekmeyi ihmal etmemelidir.
Yani, şimdilik faiz değişimi beklemiyorum. Enlasyonun da haziran ayında tepe yapıp, düşmeye başlayacağı görüşündeyim. Ama eğer enflasyonda bir direnç görürse, o zaman 150-100 gibi gerekirse 250 baz puanlık ama iki parçaya bölerek azalan oranda bir faiz artışı daha düşünülebilir. Lakin buna da gerek kalmayacağını düşünüyorum. TCMB'nın bir süre sonra dövizde alıcı olmaktan vaz geçmesi zaten kurların aşağı inmesine neden olacaktır. Bu da ithal girdi ve enerji maliyetlerinin düşmesine yarayacağı için enflasyonu aşağı yönlü baskılayacaktır.
Ama eğer hızlı bir düşüş etkisi yaratmak istiyorlarsa, o zaman 500 baz puanlık son bir faiz artışı yapıp, dolar kurunun 28 TL civarına inmesine neden olurlar. Bu durum yılın kalan aylarından bazılarında eksi enflasyon açıklanmasına bile neden olur. Belki enflasyon açısından güzel bir durum gibi gelebilir ama ihracata baskı yaratacağı için, bunu istemeyeceklerini, kurların çok hızlı düşüşüne de müsade etmeyeceklerini düşünüyorum.
Bilançolar Arapsaçı Oldu!
Bir kısmında enflasyon muhasebesi var, bir kısmında yok. Enflasyon muhasebesi son gelen bilançolarda var ama geçmiş yıl bilançolarına uyarlanmadığı için, gelen bilançoyu geçmiş dönemlerle kıyaslama imkanı yok. Hal böyle iken enflasyon muhasebesi nedeniyle 12 aylık bilançolar daha yeni tamamlanırken, hemen arkasından 3 aylık bilançoların gelmeye başladığını görüyoruz. Yıl sonu bilançolarındaki rakamların, üç aylık bilançolarda çok farklı sürdüğüne şahit olabileceğimiz uyarılarını yapmıştım. Öyle de oluyor. Çok yüksek karların devamında bozulan üç aylık bilançolar geliyor. Yıl sonu bilançosunun yüksek karları nasıl gereğinden fazla mutlu etmese de, bozulan üç aylıklar da aynı şekilde gereğinden fazla moral bozmamalı. Öz kaynaklardaki ve esas faaliyet karlarındaki artışları yakından takip etmeliyiz.
Ayrıca sadece artan kar halinde fiyat artacakmış gibi bir algı da yanlış. Görüyorsunuz zarar açıklayan hisselerde bile fiyat yükselişleri yaşanabiliyor. Ya da, ödenmiş sermayesine göre çok daha düşük oranlı karlar açıklamış şirketlerin hisselerinin yüksek oranlı kar açıklamış hisselerle aynı fiyatlarda olduğunu görebiliyoruz. Borsa fiyatını oluşturan çok sayıda etken vardır.
Neyse, sonuçta BIST biraz fazla hızlı yükseliyor. Ama aynı anda çok sayıda hissede de ciddi realizasyonlar yaşanabiliyor. Bankalar, holding ve sigortalardaki yükselişler tüm endeks yükseliyormuş gibi beklenti yaratabilir. Bu nedenle temkinli olmalı, hisse odaklı takipte kalmalı diyorum. Olası teknik seviyeleri son gün ve-veya ilgili önceki günlere ait paylaşımlarımdan görebilirsiniz. Paylaşımlardaki henüz kırılmamış seviyeler geçerliliklerini korur.
Hepinize sağlık ve bol kazanç dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_