Maalesef tam yeni yılın ilk saatlerinde yine ülkemizi yasa boğan elim bir olay yaşadık. Yeni yıla bir mekanda eğlenerek girmek isteyen onlarca kişi, bir terörist tarafından uzun namlulu otomatik silah ile katledildi. Aynı Fransa'da yaşanan terör eylemi gibi, suçsuz Türk-yabancı demeden bir çok kişi sadece orada bulunduğu için öldürüldüler.
Maalesef henüz bunu yapan kişi yakalanamadı. Hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Yaşam tarzına yapılan bir saldırı olarak görülen bu eylemin amacı, vatandaşlarımızı bölmektir.
Tam da 2016'yı arkamızda bıraktık, yeni bir yıl ile birlikte tüm olumsuzluklar geride kalır diye umut ederken bu acı yaşandı. Çok planlı, maksatlı bir eylem olduğu görüşündeyim.
Umutlarınız kaybolmasın. Umut etmeyi bırakırsanız, ulaşılmak istenen amaç gerçekleşmiş olur. Umudunu yitiren insan her şeyi kabullenir. Zaten bu nedenle tam bir psikolojik savaş yaşatılıyor. Yılgınlığa düşelim de, bize dışarıdan, içeriden ne dayatılırsa kabul edelim isteniyor. Sakın bu tuzağa düşmeyin. Emin olun birlik ve beraberlik içinde bu günleri de aşacağız. Zamanında çok daha kötülerini de aşmış bir milletiz. 1980 öncesinde her gün ülkenin her şehrinde, semtinde, sokağında terör vardı. Unutmayın kardeş kardeşi sadece farklı siyasi görüşteler diye öldürebiliyordu. Bunları o zaman aştık.
Şimdi de, başta ABD olmak üzere batılı emperyaller yıllar öncesinden beri asıl amaçları olan Kürdistanı kurmak için din olgusunu kullanıyorlar. Vatandaşlarımızı bu sefer de din ile birbirine düşürmek, bölmek istiyorlar. Ülkeyi iç savaşa sokup, öncesinde Kuzey Irak'ta gerçekleştirdikleri Kürt oluşumunu, şimdi de Suriye ve ülkemizin sınırlarından parçalar ayırarak, sonrasında da İran'dan kopartacakları toprak ile birleştirerek büyük Kürdistan kurmanın hayalindeler. Bunun için yıllardır FETÖ cemaati kullanılarak, devletin neredeyse tüm kurumları ele geçirilmiş. Günü geldiğinde devlet zaafiyete düşsün istenmiş.
Maalesef, yargı, emniyet, ordu, bürokrasinin tüm kurumları ve kademeleri, iş dünyası bu yapılanmanın ağına takılmışlar. Zamanında bu yapılanmaya dikkat çekenlere kargaları güldüren siyasetçilerimiz olmasına rağmen, şu ana kadar FETÖ yapılanmasında siyasi cephede bir temizlik halen başlatılmış değil.
Bu tuzağa yine düşmemeliyiz. İnanç zorlama ile olmaz. Kişi, ya da asıl ifade ile kul ile Allah arasında yaşanır. Kur'an ve Hz.peygamber İslamı çok net ifade etmiştir. Dinde zorlama yoktur. Kul hakkı en önemli olgudur. Türkiye Cumhuriyetinde farklı dinlere inanan vatandaşlarımız da vardır. Kimse kimsenin inanışına müdahale etme hakkına sahip değildir. Eğer din baskısı başlarsa, işte o zaman Orta Doğu batağına düşeriz. Orta Doğu ülkelerini görüyorsunuz. Bana insan hakları ön planda olan bir tanesini gösterebilir misiniz?
Yaşam tarzına müdahale eden bir anlayış hakim olmaya başlarsa, iş çığırından çıkar. Vatandaşlarımız hiç olmaması gereken şekilde bölünür. Halbuki İslamiyet hoş görü dinidir. Ama insanların dini bilgisizliğini istismar edenler yüzünden, çok ciddi bir din simsarlığı başlamış durumda. Dini nüfus peşinde olan bir çok kişinin ön planda olduğunu görüyoruz. Devlet bu davranış ve yapılanmalar karşısında tarafsız ve uyanık olmalıdır. Kaç gündür yok yıl başı, yok noel ve noel baba, yok yıl başı yemeği vs. konularında vatandaşlarımızı bölmeye, kin ve düşmanlığa sevk etmeye yönelik açıklamalar yapılıyor. Bu cuma hutbesinde bile, ülkemizde ve çevremizde yaşanan onca önemli sorun varken, cemaat ecnebi alışkanlıkları olan yıl başı kutlaması vs. konusunda uyarılıyordu. Ya, bırakın artık bu işleri. Abdestinden şüphesi olmayan namazından neden korksun. Kim neye inanırsa inanır, neyi kutlarsa kutlar. Varsa yaptığı bir günahı, emin olun zatan günü gelince bunun hesabını Allah'a kendisi verecektir. Ama hesap sorulacaksa, bunu soracak Allah olmalıdır.
İnadına Demokrasi, İnadına Cumhuriyet, İnadına Bağımsız Yargı, İnadına Laik Devlet!
Ülkemize içeriden dışarıdan tam bir saldırı yaşanıyor. Dışarıdan yapılan saldırıları ordumuz ve güvenlik güçlerimiz ile bertaraf edebiliriz. Ama içeriden yapılan saldırılarda esas olan, suç teşkil eden eylemleri cezalandıracak tarafsız ve bağımsız bir yargı ile emniyet çok önemlidir.
Vatandaşlarının dini görüşleri karşısında tarafsız olan bir devlet anlayışı şarttır. Devlet laiktir. Ama kişiler istediği inanışa sahip olabilir. Devlet herkesin inancını güvence altına almakla yükümlü olmalıdır. Eğer devlet laik olmaz ise, yani din ve devlet işlerini birbirinden ayırmaz ve bir din anlaşıyışına göre şekillenmeye başlarsa, o zaman tarafsız olamaz. Hangi dine dayalı bir devlet anlayışı varsa, bunun dışındaki kişilerin de o ülkenin vatandaşı olduğuna bakılmaksızın inançlarını ya da yaşamlarını uygulamalarına müdahale edilmeye başlanır.
Maalesef toplumu bölecek bu davranışlara müsamaha gösterilirse, içerideki birlik beraberlik dağılır. İşte o zaman ülke bölünür. Herkesin ama özellikle de devleti yönetenlerin içine düşülen bu durum karşısında bir an önce kendilerine çeki düzen vermeleri şarttır. Yoksa gidişat iyiye gitmiyor. Başına cüppe takan, dini bir kisve giyen sözüm ona din alimleri geçinenler, kendileri her türlü lüksü yaşar, jet ski ile denizde tur atarlarken, ona kafir, buna münafık diyerek milleti bir birinin üzerine yollarsa, işte yılın ilk günü yaşadığımız gibi eylemlerin benzerlerini daha çok görürüz.
Tüm bu yaşananları gördükten sonra, Mustafa Kemal Atatürk'ün neden tekke ve zaviyeleri kapattığını, imamlar dışında dini kıyafetleri yasakladığını, demokrasi ve cumhuriyete önem verdiğini umarım daha iyi anlarız diyeceğim ama, Atatürk heykelini sanki Saddam'ın heykeli kaldırılıyormuşçasına kaldıranları gördüğüm için, maalesef halen düştüğümüz hatanın bilincinde olmadığımızı görüyorum.
Bağımsız cumhuriyet savcılarımız da tüm bu olanları izliyorlar. Umarım, eğlenirken katledilenlere sevinen paylaşımları atanlara, hiç bir suçu yokken katledilenlere ağza alınmayacak hakareti savuranlara, yaptıklarının ırkçı ve bölücü eylemler olduğunu, insanları kin ve nefrete teşvik etmenin suç teşkil ettiğini söyleyecekler ve bunların hesabını soracaklardır. İşte bu nedenle bağımsız yargı çok önemlidir. Yürütme-yargı- yasama arasında kuvvetler ayrılığı vaz geçilmeyecek bir temel taş olmalıdır. Bu temel sağlam kurulmazsa, üstüne inşa edilenin ayakta kalma şansı yoktur.
Tam umutlanalım derken, bu tip eylemlerin hepimizin umutlarını kırdığına eminim. Maalesef benim gibi pozitif bir kişi bile, morelman etkileniyorsa, sanırım hepiniz benzer duyguları yaşıyorsunuzdur. Yine de kendimizi toparlayalım. Bu günleri atlatacak güç ve poyansiyel bizde var. Soğukkanlı bir şekilde bu günleri aşacağız. Yeter ki, devlet, yargı, yürütme ve yasama yapması gereken doğruların bilincinde olabilsin. Tarafsız ve adil davranabilsin.
Görüyorsunuz ki, ekonomi ve borsa ile ilgili tek söz etmedim. Çünkü sorun orada değil. Siyaset, emniyet, yargı, yürütme, ve yasamada. Tarafsız ve bağımsız olması gereken bu kurumlar maalesef bir çok konuda zaafiyet gösteriyorlar. Devlet yönetimi zaafiyete gelmez. Bu gidişi düzeltemez isek, benim ekonomik beklentilerim hayalden öteye geçemez. Çünkü ben, normal işlemesi gereken bağımsız ve tarafsız bir sitemi düşünerek tahminlerimde bulunuyorum.
Hepinize iyi bir hafta diliyorum.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_