İşte hafta sonunun en güzel gelişmesi buydu. Musul Konsolosluğu personeli serbest kaldı. Ben olayın nası olduğu detayını ikinci plana bırakıyorum. Esas olan sağ sağlim kurtulmaları, sevenlerine kavuşup, ülkemize dönmüş olmalarıdır. Gelmiş geçmiş olsun. Bunu başaran ve katkısı olan kimse, kutluyorum.
Şimdi karşımızda yeni bir sıkıntı daha var! Şimdiye dek, ISİD'e müdahale konusunda çağrı aldığımız zaman, ellerindeki konsolosluk personelimize dikkat çekerek, çekimser kalıyorduk. Şimdi benzer çağrılara ne cevap vereceğimiz çok önemli olacaktır. ISİD'e müdahale gücüne destek verirsek, olası ISİD tepkilerine maruz kalabiliriz. Tepki vermezsek, batı ile ilişkilerde bir sıkıntı olur mu göreceğiz.
Türkiye'nin ISİD sorununda sadece konsolosluk personelinin ISİD'in elinde rehin olması nedeniyle mi sessiz kaldığını bilemiyorum. Ama ISİD riski nedeniyle, şimdiye dek bölgede Türkiye olmadan da sadece Kürt'lerle ya da Kuzey Irak'ta kurulacak bağımsız bir Kürt devletiyle batı çıkarlarının korunabileceği düşüncesinin çok da doğru ve kolay olmadığı görülmüştür! Türkiye'nin oluru ve desteği olmayan hiç bir bağımsız yapı bölgede devamlılık ve güvenli bir varlık sürdüremez. İskoçya örneğine bakarak, tüm vatandaşlarımızla eşit haklara sahip olan Kürt vatandaşlarımızın dış kışkırtmalarla macera aramamalarının ülkemizin ve vatandaşlarımızın birlik ve bütünlüğü açısından çok önemli olduğu görüşündeyim. Ama demokrasinin gereği olan ve yerine getirilmediği düşünülen haklar varsa, bunun talep edilmesi, dile getirilmesi her vatandaşımızın en doğal demokratik hakkıdır. Tabii bu taleplerin demokratik yollarla aranmasının da diğer bir doğru davranış olacağını belirtmek isterim.
BIST Neden Düştü?
Cuma günü tam da yükseliş tepkisi verirken, ikinci seansın sonlarına doğru yine sert bir satış yaşadık. Bölgesel FED başkanlarından Fisher'in, faiz artışının baharda olabileceğini söylemesi satışları getirdi deniyor. Olabilir. Peki ama ben bunu anlamıyorum. Zaten aylardır bu ihtimali hemen herkes söylemiyor mu? Asıl korku daha öne çekilir mi korkusu değil miydi? Aslına bakınca, Fisher de, daha önce değil, en erken baharda bu iş olur diyerek, bu riskin aradaki sürede gerçekleşme ihtimalinin zayıf olduğuna dikkat çekmiş olmadı mı? İşte bu bence bir algı sorunu.
Peki ne bekleniyor? FED faiz artışından vaz geçti, bir kaç sene daha yapmayacak demesi mi? Yok böyle bir şey. Kimse beklemesin. Bence de zaten bunu gerektirecek ekonomik gelişmeler olmasın. Eğer yeniden bunu gerektirecek ekonomik mecburiyetler olursa, o zaman yeniden bozulan ekonomik şartlar nedeniyle, bir çok şirketin yeniden ekonomik zorluklar içine girdiğine şahit olabiliriz. Yeniden ülkeler için kurtarma opreasyonlarına gerek olabilir. Yunanistan için yapılan kurtarma operasyonları, Avrupa'nın daha önemli ekonomilerine de sıçramaya kalkarsa, o zaman borsaların yelkenini suni şişiren likiditenin de faydasından çok zararı olur bilesiniz!
Bu nedenle ben faiz artışından gereğinden fazla korkulmaması gerektiğini, sonuçta ABD faizlerinin yüksek olduğu günlerde de, BIST'in yükseliş rekorları kırabildiğinin bilinmesini isterim. Sadece devamlı yazdığım gibi, bu süreç ya da bu sürecin hızına göre, sıcak paranın geri çıkışı esnasında hisselerde bu çıkışlardan kaynaklanan bir düşüş, kurlar ve faizlerde de yükseliş görülebilir. Ama bu durum düzelecek olan ekonomilerin desteğiyle, tersine yani olumluya dönecektir. Bu şekilde düşük faiz ve bol likidite sadece suni bir afyondur. Ne kadar erken sürede bu durum biterse, o kadar iyi olur. Yoksa ekonomiler bu bağımlılıktan kurtulamazlar.
Neden Algılar Olumsuz Bakışa Yönlendiriliyor?
Eee, öyle yapılacak ki, gelişmekte olan ülkelerin kur ve faizleri yükselsin, bu sayede sonrasında işler yeniden yoluna girmeye başladığı zaman, bu faizler ve kurlar üzerinden ekstra karlar edilebilsin!
Bu hafta FED başkanlarının konuşmaları olacak. Fisher misali açıklamaları duyabiliriz. Ama esas olan Yellen'in kararlarıdır. Eğer algılarımızın olumsuz yönetilmesine seyirci kalırsak, BIST için çok önemli bir destek seviyesi olan 76.500-76.000 aşağı kırılırsa, omuz baş omuz dediğimiz düşüş formasyonunun gerçekleştiğini görürüz. Yok buna izin vermezsek, o zaman tam da bu formasyonun boyun desteği seviyesinden alımların yeniden gelmeye başladığını ve ters omuz baş omuz yönündeki yükseliş formasyonunun da gündeme geldiğine şahit oluruz. Her iki ihtimalin teknik risk ve beklentilerini önceki yazılarımdan hepiniz biliyorsunuz. Umarım omuz baş omuz yaşanmaz.
Bu arada, geçen hafta ECB'nin 05/06/2014 tarihinde Draghi tarafından ilan edilen doğrudan bankalara yapılan kredi operasyonunun ilk dilimi gerçekleşti. Haziran ayında ilan edilen bu operasyonun ilk adımı için 400 Milyar Euro'luk bir büyüklük bekleniyordu. Ama gerçekleşen rakam 82.6 Milyar Euro oldu. Bu durumun böyle olacağını 06/06/2014 tarihli ''ECB Şartlı Destek Verecek!'' başlıklı yazımın;
Şimdi bu kararlardan FED'in tahvil alım programı gibi bir sonuç beklemeyiniz! FED aylık 85 Milyar $ tahvil alımı açıklamış ve hemen başlamıştı. ECB ise tahvil alımı değil, bankalara kredi verileceğinden bahsediyor. Hemen değil, Eylül ve Aralık gibi iki ihale ile bunun yapılması düşünülüyor deniyor. Bankaların ellerindeki tahvilleri alarak likdite vermiyor. Kredi isteyen bankaların kredi talepleri karşılanacak diyor. Ama bunu da şarta bağlıyor. Riskli ülke tahvillerini almak isteyen bankalara para yok, bana tüketici, yatırımcıya vereceğiniz proje taleplerini getirerek kredi isteyin diyor. Anlayacağınız piyasalarda bir anda likidite bolluğu yaşanmayacak. Neden? Çünkü, verilecek kredinin şartı nedeniyle, öncelikle tüketici ya da yatırımcının kredi talebinin artmaya başlaması lazım!
2014 büyüme rakamını aşağı revize (Sanırım % 1 idi) ediyorlar 2015 ve 2016 için de ciddi bir büyüme oranı hedeflenmiyor. O zaman demek ki çok ciddi bir talep artışı olmasını da beklemiyorlar. Öyleyse, bankalar iç talep artışı ile karşılaşmayacaklarsa, biz dahil onlara göre riskli olabilecek ülkelerin tahvillerine de yatırım yapmak için kredi talep edemeyeceklerine göre, ECB'den ne için para isteyecekler? İşte burası bana göre biraz belirsizlik içeriyor. Bence talep artışı yaratmak için asıl Avrupa hükümetlerinin ciddi devlet yatırımları ile yatırımcıları cesaretlendirmeleri gerekiyor. Yani talep artışını halktan değil, asıl devletlerin hamlelerinden beklemek lazım.
Ama yine de açıklanan ECB paketi kötü değil. Sadece çok hızlı yansıma yaptıracak etkilere sahip olmayabilir. Ama yine de piyasaların derin bir düzeltme yapmasına engel olmaya yetecek bir düzeltme diyebiliriz. Ayrıca, bu kararlar arkasından FED misali bir tahvil alım programı da gelebilir. Çünkü gereken her karar alınacak diyorlar.
kesitinde yazmıştım. Henüz talep canlanması başlamadan bankaların bu krediye talepte bulunmalarını gördüğünüz gibi ben beklemiyordum. Ama diyorum ya, bu bir algı yönetimidir. Aslında düşük gelen talep benim için iyi bir gelişmedir. Çünkü bu yüzden ECB de, FED misali varlık alımına yönelmek zorunda kalacaktır. Ki son ECB açıklamasında varlık alımlarına başlayacaklarını söylemiş olmalarının nedeni de budur. Doğrusu da bu olacaktır. ECB bankaların ellerindeki tahvilleri alarak, onların bilançolarının likidite kaleminin büyümesine neden olacaktır. Bu da bankaların bu likditeyi satmak için, piyasanın tüketim ve yatırım taleplerini desteklemek için hareketlenmelerine neden olacaktır. Sorun bunun böyle izah edilemeyişinde. Ya da böyle izah edilmek istenmeyişinde. Belki de arada çıkan panikler, bazı çevrelere ekstra kazançlar sağlıyordur! Olmaz mı? Ben zaten tüm bunları bu yüzden yaşadığımız düşüncesindeyim.
Hepinize algılarınızın size ait olacağı iyi bir hafta dilerim!
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter;borsaanalizci.com