Öncelikle Trump'ın seçilmesinden en büyük faydayı görecek ülkelerden birisinin Rusya, diğerinin de Türkiye olmasını bekliyorum. Ukrayna savaşı son bulursa, Rusya üzerindeki ambargolar da hafifler ya da kalkar. Bu durumda Rusya ile aramızdaki ticaret resmi olarak da ciddi artış göstermeye başlar diye düşünüyorum. Hatta ambargo sebebi ile ödemelerde kullanıldığı için ithalatı arttı diye gördüğümüz altın ithalatımızda da düşüş görülebilir.
Ama asıl bizde ciddi bir rahatlama söz konusu olacak mı bu önemli. Bunun için en önemli sinyal ABD'nin Suriye üzerindeki politikaları olacaktır. Trump ilk dönemi biterken ABD askerlerinin Suriye'den çıkması emrini vermişti. Ama ikinci dönem seçilemeyince bu talimatı Pentagon tarafından yerine getirilmediği gibi, ABD desteği ile PYD ve YPG'ye her türlü askeri ekipman, mühimmat desteği verildi. Bununla da yetinilmedi, olası bir devlet kurulması halinde gelir kaynağı olarak Suriye'nin petrol bölgelerine el konulup, bunlar da terör örgütü PKK türevi olan bu yapının kontrolüne verildi. Şimdi Trump'ın tavrı önemli olacaktır. Trump askerlerini yine Suriye'den çıkartmaya kalkarsa, bu durum ABD-Türkiye ilişkilerinin gelişmesinin önünü açabilir.
Aynı şekilde Trump döneminde 100 Milyar Dolar ticaret hacmi hedeflerinden bahsediliyordu, ama Biden gelince çevremizde bizim aleyhimize geliştirdikleri askeri yapılanmalar nedeniyle bırakın ticareti çok ciddi bir gerilim artışı yaşadık.
Trump diğer ülkeler gereken ödemeleri yapmıyor diye NATO'dan çıkmayı bile dile getiriyordu. Bunu yapmaz ama bu tehditin sürmesi NATO için Türkiye'nin önemini daha da arttıracaktır. Bu da diğer NATO ülkeleri ile ilişkilerimizde düzelmeler yaşatabilir.
Trump'ın savaşları durdurma vaadi bile gerçekleşirse, Türkiye'nin bu bölgelerde alt ve üst yapı yatırımlarında çok ciddi bir pay alacağı görüşündeyim. Bu da uluslararası müteahhitlik şirketlerimiz başta, demirçelik, çimento, her türlü inşaat sektöründe ciddi bir ticaret artışı yaşanmasına imkan yaratır. Ama tabii bu durum Arap Baharı başında Suriye ve Rusya bölgesinde de ciddi bir ticaret artışı yaşanınca, ülkemizde de çimento demirçelik fiyatlarında çok yüksek artışlara neden olmuştu. Yani savaşların bitmesi bir taraftan iyi ama enflasyonumuza etkisi anlamında bizim için riskleri de var. Ama yine de ekonomimiz için önemli bir gelişme olarak görüyorum. Hepsinden de önemlisi savaşlar insan hayatlarına mal oluyor. Sadece bunun için bile savaşlar bitmeli. Diğer yansımalar sonraki öncelikler.
Ukrayna-Rusya, İsrail-Filistin-Lübnan savaşlarının bitmesi için müzakere masaları kurulursa Türkiye de bu masalarda yer alabilir. Ya da masaların kurulmasında öne çıkabilir. Filistin kısmında olmasa da, Rusya-Ukrayna müzakere masasında olması bile stratejik önemimizin dünya genelinde yeniden artmasına destek olur. Ben her şekilde, Trump savaşlara son verdirebilirse bu durum en çok bize yarar diye düşünüyorum.
Trump kontrolsüz, izinsiz ülkeye girmiş göçmenleri sınır dışı edeceğini söylüyordu. Bunu yapması bizde de kontrolsüz sığınmacıları evlerine göndermemiz açısından toplum baskısının artmasına neden olur. Ki, ülkemiz için bu konu zaten çok stratejik-siyasi riskler taşıyor. Lakin bizde iktidarın sığınmacı politikası malum. Kim gelirse hoş geldin diyoruz. Suriye sınırındaki mayınları temizedik, sonra bu sınır sığınmacı geçiş alanı oldu. Buna neden izin verdik anlamak mümkün değil. Öncelikle bu politikanın değişmesi lazım. Ama çevremizdeki savaşlar biterse bile, savaşlar nedeniyle ülkemize gelmiş olan bölge nüfuslarından kısmi de olsa geri dönüşler yaşanacaktır.
Trump, AB ve Çin'e karşı tarife ve gümrük vergilerini yeniden arttırma vaadi vermişti. ABD dışındaki üreticilerinin ülkeye geri gelip, üretimlerini ABD'de yapmalarını istiyor. Bu sayede üretim arzının artmasının enflasyon ve ABD cari açığının düzelmesine destek vereceği görüşünde ki, bu görüşüne katılıyorum. Bu politika gereği Çin ürünlerinde ek %60 vergi getireceğini söylüyor. Eğer bunları yapacak olursa ki, ABD'nin bunu yapma gücü var. O zaman bu ek vergiler Çin'in pazarlarını işgal etmeye başladığı bizim gibi ülkeler için de bir öncü olur. Ama Çin'den ithalatta bu vergilerin konulup, Çinli şirketlerin doğrudan yatırımları yine de teşvik edilecektir. Kısacası Çin'in üretim istilası her şekilde sürecektir diye düşünüyorum. Ama bunun doğrudan yatırım ve ilgili ülkede üretim şeklinde yapılması cari açık ve istihdam için olumlu olur.
ABD-İran ilişikileri de önemli. Trump bu konuda ne yapacak çok önemli. Eğer İran'ı parçalama politikaları sürerse, bu süreçte bölgesel Kürtleri mi, yoksa Türkiye'yi mi yanlarında görmek isteyecekler bu önemli. Ama umarım İran'la olan ilişkileri de düzeltirler ki, bölgemiz yeni savaşları en azından Trump döneminde bir süreliğine ertelemiş olur!
Trump İran ve Rusya ile ABD ilişkilerini düzeltmeye kalkarsa, bu takdirde Türkiye'ye CAATSA yaptırımları kapsamında uygulanan ambargo, yasak ve sınırlamalar kalkar. Bu da bize yarar. Tüm bunlar Türkiye'ye batı kaynaklı fon girişlerinin önünü açacak gelişmeler olur. Ama tabi çok kolay bir şey değil yine de. ABD Yunanistan'ın kara ve sularındaki adalarında da kendisine 13 yeni askeri üs kurdu. Bunların hangi amaca yönelik kurulduğu önemli! Yani herşey bir anda toz pembe olacak diye bir beklenti de erken olabilir.
Bu arada ben Trump'ın Harris'in seçilmesine yarayacak şekilde FED'in bana göre faizleri erken indirmesi sonrası FED Başkanı Powell'ı istemeyecektir görüşündeyim. Yani Trump sonrası FED başkanı değişimi de bekliyorum. Tabii bunu direkt görevden alarak yapamıyor ama, baskılarını arttırması halinde istifa görebiliriz. Dönemi bitince de yeniden seçmeyecektir. Lakin ABD'nin SPK'sı SEC Başkan'nı hemen görevden alınacaktır diye düşünüyorum. Özellikle SEC Başkanının görevden alınması halinde, yeni seçilecek SEC Başkanı kripto düzenlemelerini öne çekecektir diye görüşündeyim. Ama tabii kripto piyasasında regülasyonlar yapılınca, piyasa sonrasında aynı yükseliş beklentilerini korur mu bu da şüpheli olur.
Trump düşük faizi istiyor ama büyüme üretimin her şekilde teşvik edilmesi yanlısı. Yani kredilerin önü açılacak. Bu durumda talep canlanacağı için bu ABD'de düşürülmeye çalışılan enflasyonun ilk anda artma yönünde bir tepki vermesine neden olabilir. İşte bunu görmek isteyen FED'in faiz indiriminde pas geçme ihtimali de olabilir diye düşünüyorum. Lakin Trump ile ilişkileri düzeltmek isteyen bir FED öne çıkarsa, o zaman 25 baz puan bir indirim kararı beklentiler dahilinde. Yani Trump'ın göreve gelmesi sonrası üretim artışını her şekilde teşvik etmesi ilk anda talep enflasyonu yaratabilir ama üretim artışını başarması halinde sonrasında arz artışı ile enflasyon ve faiz düşüşleri sürecektir görüşündeyim.
Bu arada Trump'ın seçilmesi ile savaşların bitme, Trump'ın her türlü büyümeyi teşvik politikaları nedeniyle enflasyonda ilk anda artış yaşanabilir. Bu nedenle FED'in faiz indirimlerini hızlı yapamama riskleri ons altında sert kayıplar yaşatıyor. Benim ons için görülen zirvelerin artık dirençler olduğu ve realizasyonlar beklediğimi biliyorsunuz. Jeopolitik riskler ve savaşlar düştükçe ekonomiler canlanır, para üretime gider. Bu durum altına yaramaz. Bu nedenle ons altındaki düşüş için Trum'ın göreve gelip uygulamalarını görmek istiyorum. Yani ben şu an için altında yaşanan düşüş alım fırsatıdır diyemiyorum. Ya da daha doğru ifade etmek gerekirse, ons için 2800$ civarı seviyelerin ciddi direnç olacağı görüşündeyim. Bu seviyeleri bir daha görmek yatırımcı için fırsat olarak görülürse, buna bir şey diyemem.
Bizim Piyasamızın Sıkıntısı Başka!
Yukarıda yazdıklarım Trump sonrası olası gelişmelerin bize olası yansımalarıydı. Ama bizim piyasalarımız için asıl önemli olan kendi uygulamalarımız. İki yıl önce yanlış enflasyon-faiz politikaları ve sonrasındaki KKM gibi yanlışı sürdüren uygulamalar nedeniyle ekonomi ve toplumun tüm dengelerini alt üst ettik. Şimdi bunu yeniden düzene sokmaya çalışıyoruz. Ama bunu yapmak için sadece TCMB para politikaları yeterli olmaz. Maliye politikalarının ve kamu tasarruflarının da en kısa zamanda devreye girmesi lazım. Bunları maalesef henüz göremiyoruz. Bu nedenle henüz enflasyonda istenen belirgin düşüş yaşanmıyor. Bu da faiz indirimi beklentilerinin ötelenmesine neden oluyor.
Biz önümüzde ciddi bir ekonomi-enflasyon derdi varken, her kesimde tasarrufu öne nasıl çıkartırız diye düşünmeliyiz. Son birkaç yılın yanlış politikları ile aşırı zenginleşmiş olan kesimden alamadığımız vergileri nasıl alırız diye düşünmeliyiz. Vergileri %70 doğrudan, %30 dolaylı hale nasıl getiririz diye kafa yormalıyız. Bunları yapmadığımız, kazanandan vergi almadığımız, vergi oranlarında doğrudan vergi payını olması gereken %70'e çekemediğimiz, başta gıda her türlü alanda üretimi arttıramadığımız takdirde bu sorunlarımızın çözümü çok zaman alır. Ama bunlarla uğraşacağımıza, anayasayı değiştirme gündemleri yaratırsak ekonomik öncelikler maalesef ötelenir. Sıkıntılar sürer. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçmek için de anayasa değiştirmiştik. Türkiye bunu yapınca uçacak diyorduk. Sonuç ortada! Kısacası aslında mevcut anayasanın değişmeyen Cumhuriyet, üniter yapı, laiklik, Türkçe ve Türk tanımları dışında neredeyse her yeri zaten değişmişti. %70'inden fazlası değişmiş olan anayasa 1980 anayasası değil. Lakin seçim endişeleri maalesef gündemleri çok farklı yerlere çekiyor.
Aslında borsa konuşmak varken neden tekrar tekrar bunları yazıp duruyorum? Çünkü tüm bunlar sermaye piyasalarının tüm fiyatlamalarında çok etkili oluyor. Ekonominin şekillenmesi için çok önemli oluyor. Misal belediyelere kayyum atanması bile ekonomik-finansal piyasalarda etkilere neden oluyor. Suçlar kişiseldir. Eğer bir kişi suç işlediyse, bulunduğu görevdeki yerine bakılmadan bu görevinden alınıp, yargının gereği neyse yapılır. Ama uygulamadaki sorun ise şu; belediyelerde seçmen partisine oy verip partinin temsilcisini başkan seçer. Ama kayyum ataması ile seçmen iradesi yok sayılmış olur. Bu nedenle, bir başkan görevden alındıysa yerine belediye meclisinde oylama ile yeni başkan seçilmesi gerekir. Bu yöntem demokrasinin gereğidir. Bu yapılmayıp kayyum ataması yapılırsa, bu takdirde acaba günü gelince aynı yöntem İstanbul, Ankara için de mi uygulamaya sokulacak endişeleri siyasi gerilimlere neden oluyor. Tüm bunlar her alanda güven sorunları yaratıyor. Böyle bir tabloyu yaratan ülkeye gelmesi beklenen yabancı yatırımcı için de engel teşkil eden gelişmeleri yaratmış oluyoruz. İşte bu yüzden bunları bu kadar detaylı yazıyorum.
Sonuçta yine borsaya gelirsek; Trump yetkiyi aldıktan sonra beklentilerimi yazdım. Ben iyimserim. Teknik olarak yaşanması gereken bir düzeltmeyi yaşadık ve görülmesi gereken seviyeleri gördük. 8700 ve altındaki seviyeler benim için alım yapılması ve hisse oranının arttırılması gereken yerler. Ama 9200'ü geçmeyen alımlar şimdilik sadece tepki olarak kalır görüşüm sürüyor. Önce 9200, sonra 9400 ve sonra da asıl 200 günlük ortalamalar olan 9600 seviyelerini geçtikçe borsada alımlar ekstra ivme kazanacaktır. Öncelikle 9200 geçilmeden bu seviyeye yaklaştıkça yeniden realizasyonlar gelebilir. 8700 altında kalan bir BIST için risk olan 8500 görüldü. 8700 altında kaldıkça bu takdirde bir kademe altta yer alan 8200 seviyesinin de görülme riski sürer.
Ben 8700 altına indikçe benim yazmama gerek görmeden açık öngörülerimde özellikle tekrarlanan öngörülerdeki hisseleri gönül rahatlığı ile alabilirsiniz diye düşünüyorum. Ama maalesef alınması gereken ve yukarıda yazdığım kararlar geciktikçe benim yıl sonuna kadar endeks için 13000-15000 beklentim de, 2025'e kalacak gibi duruyor. 15000 beklentimi zaten 2025'e bırakmıştım ama 13000 seviyesi için de artık zamanımız daralmış durumda. Şu an öncelik verdiğimiz gündemlerimiz beklentilerimin 2025'e sarkmasına neden olacak gibi duruyor.
Endişem; yüksek faize rağmen diğer tedbirleri halen devreye sokamadığımız için yüksek kalan enflasyonda düşüş hızlanmazsa, bu takdirde ekonominin başındaki kadrolarda değişim manipülasyonları ciddiye dönebilir. Bu da ayrı bir sıkıntı yaratır. Bu nedenle olacaksa kabine revizyonu da bir an önce yapılıp gündemden çıkmalıdır.
Her alanda topluma yararlı doğruların aranması, bulunması, bulunmaya çalışılması için siyaset başta, odalar dahil seçilme süreleri-kısıtlamaları olmalıdır. Seçilmiş kişilerin koltukta kalma süreleri uzadıkça, amaç topluma yarayan ekonomik, finansal, toplumsal doğruları aramaktan ziyade, koltuğu korumaya dönük uygulamalara neden oluyor. Bu da demokrasi, ekonomi, yargı, siyaset, adil refah dağılımı dahil her alandaki gelişmeleri engelliyor. Hizmet sadece yetkiyi elde tutmakla verilmez. Yeni seçilen kişilere danışmanlıklarla da verilebilir. ABD'nin önceki birçok başkanı, sonrasında seçilen yeni başkanların birçok alanda danışmanlıklarını yapabiliyorlar.
Hepinize sağlık ve bol kazanç dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_