Tam bir alım geliyor, acaba bitti mi satışlar diyoruz ama yine satışlar geliyor. Maalesef bir türlü güçlenemeyen BIST üzerindeki baskı sürüyor. Zaten sahip olduğumuz yüksek enflasyon, yüksek faizler, yükselen altın fiyatları, düşük bilanço karları ve 2025 yılında bankacılık sektörünün de enflasyon muhasebesine dahil olunca karlarında düşme yeni bir baskı yaratabilir riskleri nedeniyle yerli yatırımcının borsaya ilgisinin düşük kalacağını söylüyordum. Bu ortamda yaşanan teknik düzeltmenin bitmesi için yabancı yatırımcıların önemini öne çıkartıyordum. Ama maalesef yabancının gelmemesi için de elimizden geleni yapıyoruz!
9400 seviyelerine inip, 10195'e kadar tepki verilen günlerde Mehmet Şimşek'in istifası söylentileri, hemen akabinde ise borsaya vergi geleceği haberleri ile satış baskıları yaşanmasına neden olduk. Hemen sonrasında ABD ziyaretleri esnasında tam çok sayıda yabancı yatırımcı ile güzel bir hava yakalandı ve kısmi alımlar da başlamıştı ki, bu sefer de Cumhurbaşkanımızın İsrail'e karşı bir gece ansızın söylemi duyuldu. Bu da tam aşılıyordu ki, bu sefer de önce danışmanı, sonra sayın cumhurbaşkanı, son birkaç günde de Dış İşleri Bakanımız İsrail'in hedefinde Türkiye var uyarıları yapmaya başladı. Bölgesel jeopolitik risklerin yayılma riski yüksek olan bu günlerde ülkenin en tepesinden bu şekilde açıklamalar ve uyarılar yapılan bir ülkeye yabancı yatırımcı ne kadar iştahla gelebilir? Bizler bu ülkenin insanları olarak bile bu açıklamalardan nasıl tedirgin oluyorsak, bu ülkede yaşamayan, yatırım yapmak zorunda olmayan yabancı yatırımcılar da tedirgin olmaz mı?
Bu kadarla da kalmıyor ki! Her gün skandal boyutunda cinayetler ortaya çıkıyor. Tüm köyün dilsiz olduğu Narin cinayetini çözmeye çalışırken, başka bir sapık manyak çıkıp bir kızın kafasını kesip surlardan atıyor, neler oluyor derken parçalara ayrılmış yeni bir kadın cesedi ortaya çıkıyor. Tam bitti derken Yenidoğan Çetesi diye devleti soymak için birçok hastane ve sağlık kadrolarıyla organize çalışıp bebeklerimizin ölümüne neden olan bir suç çetesi ortaya çıkıyor. Peki bunları yapanların suç dosyalarında boş yer kalmamışken nasıl oluyor da ortalıkta gezebiliyorlar? Demek ki, yargı ve adalet konularında da ciddi sorunlar var, ki olduğunu da zaten biliyorduk.
Gündemlere yetişemiyoruz. Keşke iyi yöndeki gündemler olsa ama maalesef her biri olumsuz algıları yükselten gelişmelere ait. Ülkeyi soyan, haksız kazanç ve kara para iddiları ile tutuklananlar çok kısa sürede serbest kalırlarken, ülkenin gelecek seçimlerde muhtemelen cumhurbaşkanı adayı olarak görülen İstanbul Belediye Başkanı ağzından çıkan ahmak sözü nedeniyle 5 yıl siyaset yasayı ile yargılanıyor.
Bu gündemleri hazmedelim derken, kredi kartlarında belli limit üstünde 750 tl savunma sanayi fonuna para alınacak deniyor. Bu kadar zordaysak, yıllardır af edilen vergiler, havada uçuşan teşvik ve muafiyetlerle vergi tahsilatı neden yapılmadı o zaman? Hatalı KKM uygulamasının geçen yıl TCMB'na yarattığı zarar 808 Milyar TL. Seçimlerde oya dönüşsün diye çıkartılan ETY'nin devlete yükü, eski bakan Zeybekçi'nin ifadesine göre bu yıl için 800 Milyar TL, gelecek yıl için ise 1.2 Trilyon TL olduğu ifade ediliyor.
Gelişmiş ülkeler için %70 doğrudan, %30 dolaylı olarak yansıyan vergiler bizde tam tersi oranlarda. Vergi adaleti tamamen unutulmuş durumda. Devamlı yazıyorum kazanandan vergisini muhakkak alın diye. Yoksa vergi tahsilatı yapılmazsa, açıklar dolaylı vergiler ve zamlarla kapatılmaya çalışılıyor. Bu da vergide adaletsizlik, haksız zenginleşmeler ve enflasyon etkisi yaratıyor. Kazançlardan tahsil edilemeyen vergiler konut, araba, restaurant, turizm vs.harcamalarına dönüşüyor. Ülke olarak %157 civarında gelir artışı yaşamışız ama kim zenginleşmiş diye bakınca toplumun %80'i gelir kaybına uğramış. Sadece %20'lik kesimde kazanç artışı varken, dilimi daraltınca gelir artışları katlanarak artıyor. Nüfusun geliri artmış gözüken dilimin sadece %10'u bile vermediği vergileri harcasa şehirlerdeki konutlar bitiyor. Restaurantlar doluyor. Turizm tesisleri full çekiyor. Sonra bunlara bakanlar ülkede her şey yolunda sanıyor!
Zaten ülkede kontrolsüz sığınmacıların ulaştığı sayı da birçok alanda enflasyona neden oluyorken, bu sefer de enflasyon ve faizler yüksek olmasına, büyümede ciddi daralma olmasına rağmen talep istendiği gibi düşmüyor. Kazanandan vergi muhakkak alınmalı ki, bu tablolar yaşanmasın. Kimbilir kaç kez yazdım bunları düzeltilmeli bu uygulamalar diye. Haksız kazançlar ve tahsil edilmeyen vergiler toplumda adeletsiz bir ortam yaratıyor, dengeleri bozuyor diye. Ama bunu yapacak olan Maliyenin bakanı sayın Şimşek diyor ki; ''Bakıyoruz bir vatandaşımız geçen yıl 30 kusur daire almış, 60 Milyonluk arabaları alan birçok kişi var. Ama hiç birisinin vergi kaydı yok. Bir arkadaşıma berber 2500 TL fiyat vermiş. Kredi kartı ödemesi kabul etmemiş. Nakit ya da iban istemiş, arkadaşım bunları kabul etmeyince rakamı banka komisyon farkı diyerek 3 Bin TL olarak ödemiş'' diyor. Maliye denetimi yollandığında da yine sayın bakana göre, arayarak müşterilerine gelmeyin denip düşük kazanç görüntüsü yaratılmış. Peki maliye görevlileri normal bir müşteri gibi kuaföre, doktora vs.ye gitmeyi düşünemiyor mu?
Bunları biz zaten aylardır yazıyoruz, kredi kartlı satış yapmak zorunda olan yerler dışında kalan doktor, kuaför, dişçi, psikolog, fırıncı, tesisatçı, tamirci akla artık kimler geliyorsa yaptığınız harcamalarda kaçından fatura alabiliyorsunuz şöyle bir kendinize bakın? Vergisi daha almadan maaşından kesilen sabit gelirliler dışında neredeyse herkesin vergi kaçırdığı bir ülke haline geldik. Maliye Bakanı bu tespitleri bizim gibi söyleme makamı değil, düzeltme makamı. Enflasyon yüksek ve yükselmeye devam ediyorken faizi inatla %8.5 seviyelerine kadar düşürdüğümüz dönemde verilen banka kredileri ile birilerini zengin yaptık. Yanlış faiz politikalarının yarattığı kur baskısına rağmen kuru tutacağız diye diye TCMB rezervlerini sıfırladık. Hatta swaplar da dahil bir ara eksi 65 Milyar Dolar'a kadar indirdik. Devleti fakirleştirip, nufusun zaten zengin olan %10, hadi diyelim %20'lik kesimini daha da zengin yaptık.
İşte bu hatalar döneminde ekstra kazanç elde edip, daha da zengileşenler her türlü fiyata rağmen harcamaya devam ediyorlar. Uçmuş fiyatlarına rağmen bile konut fiyat artışı eylülde %3.86 ile ortalamanın üstünde artmış. İnşaat maaliyetleri eylül ayında geçen yıla göre %41.5 artmasına rağmen, yabancının almadığı ortamda bile konut satışları geçen yıla göre eylülde %37.3 yükselmiş. Neden peki? Çünkü en geç yeni yılda faiz indirimleri başlayınca kredi faizleri düşünce konut fiyatları artacaktır diyenler şimdiden konut almaya başladılar. Peki bu şekilde enflasyonu nasıl düşüreceğiz?
Anlayacağınız dengeleri bir kere bozduk. Şimdi düzeltmek için çok kararlı olmalıyız. Ama faizleri yüksek tutmak dışında kamuda bu kararlılık maalesef yok. Hala kamusal harcamalarda ciddi bir tasarruf önlemlerini duyamıyoruz. Kamu katma değerli üretim yatırımı ve gıda dışı alanlardaki harcamalarında çok ciddi tasarrufa yöneldiğini ilan etmeli.
Sanki mevcut gündemler yetmiyormuş gibi, değişmeli denen, halbuki çıktığından beri neredeyse %80'i değişmiş olan anayasa için, meclis başkanı durduk yerde çıkıp 3'ncü madde tartışılmalı diyor. 22 yıldır tekbaşına iktidarın başı olan Cumhurbaşkanımız anadilde konuşmanın özgürleşmesine, yıllarca insanların ötekileştirildiğine dem vuruyor. Bir anda iktidarı muhalefeti kürt kökenli siyasilerimize ve vatandaşlarımıza mavi boncular dağıtmaya başladılar. Az önce MHP Lideri Bahçeli, idamı için ip attığı, terörist başı dediği terör örgütü PKK'nın lideri terörüst Öcalan için, '' Tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de Dem Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın'' çağrısında bulundu! Peki siz ne oluyor hayırdır demiyor musunuz? Yeni bir seçim ya da referandum konusu mu gündeme gelecek, yoksa savaşa mı giriyoruz acaba diye düşünmüyor musunuz? Siz bunlardan tedirgin oluyorsanız, borsanın toparlanması için gelmesi çok önemli olan yabancı yatırımcı tedirgin olmaz mı peki?
Ben tüm bunları zaten biliyorum. Aylardır da yazıyorum. Bunlara rağmen borsa düzeltme sonrası yeniden yükselecek umudumu taşıyorum. Ama bu umudumun ana destekleyici yabancı alımları olacağı için, her yükselişte kendi kendimize ortamı bozacak, yabancıyı uzak tutacak yeni yeni gündemler çıkartırsak yükseliş beklentilerim mecburen ötelenir. Umarım siyasiler dahil herkes içinde bulunduğumuz ortamın ciddiyetinin farkında olur ve buna göre davranırlar.
Şimdi tüm bunlara bakarak BIST için teknik kriterlerimi bir daha yazayım! Kısa vadede 9200 üstüne çıkmayan yükselişler sadece tepki olarak kalırlar. Sonrasında şimdi de olduğu gibi satışlar yine gelir. Bu nedenle önce 9200 aşılmalı, sonrasında da sırası ile 9238 - 9274 - 9339 - 9427 dirençleri geçilmeli. Herkesin ekranlarda dikkat çektiği ama çoğunun da son dönem yanlış seviye belirttiği 200 günlük hareketli ortalamanın şu anki seviyesi 9600'ler aşılmalı ki, endeks artık güçleniyor diyelim. Bana göre 8700 çok önemli bir destek. 8700 ve altında hisse oranları yükseltimeli. Ama artık orta ve uzun vade göze alınmalı. Yok eğer dirençler kırılmadan 8700 altında satışlar artacak olursa, 8500, 8200 ve ortama göre daha altında seviyelerin de görülme riskleri olduğunun bilmenizi isterim.
Hepinize sağlık ve bol kazançlar dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_