SPK Foreks işlemleri ile ilgili düzenlemeye gitti. Kaldıraçlı işlemlerdeki kaldıraç oranı teminatın 100 katından, 10 katına indirildi. Başlangıç teminatı olarak 50 Bin TL kuralı getirildi. Bu iki düzenleme sonrasında bir anda tartışmalar başladı. İlk anda tepki daha sınırlı iken, sonra gördüğünüz gibi tepkiler artarak sürmeye devam ediyor. Ancak dikkat ederseniz genelde tepkiler yatırımcılardan değil de, foreks işlemleri yapan kurumlardan geliyor. Foreksçilerden ciddi bir reklam geliri elde eden tv kanalları da konuyu bol bol işliyorlar.
Kararın çıktığı gün ''SPK Kaldıraçlı İşlemlerde Sınırlamalara Gitti!'' paragrafı ile 10 Şubat tarihli yazımda konuya dikkat çekmiştim. Olası ilk yansımalarının neler olacağını yazmıştım. Son dönem aracı kurumların bir çoğunun foreks işlemlerine yoğunlaştığını görüyoruz. Hatta bazılarında neredeyse asıl gelir getirici işlemler tamamen foreks olmuş durumda.
1992 yılından bu yana sektörde brokerlık dahil bir çok alanda çalışmış, ileri düzey ve türev araçlar lisansına da sahip birisi olarak görüşlerimi belirttiğimi biliniz. Ben, SPK'nın bu kararını doğru buluyorum!!!
Çıkan kararın bir çok aracı kurumdan ciddi eleman çıkartmalara neden olacağını zaten ilk gün belirten biriydim. Hatta bir kısım kurumun kapanmasına da neden olabilir. Ama esas olan yatırımcının korunması, gözetilmesi olmalıdır. Son dönem her alanda yer alan reklamlara bakınca, her tutarda başlangıç teminatı ile herkes foreks işlemi yapmaya davet ediliyordu. Sanki reklam içeriklerine bakınca herkes de parasına para katıyor gibi bir algı yaratılıyordu.
Halbuki işin aslı öyle değildir. Ama bu durum tüm dünya için aynıdır. Yüzdesel konuşmak gerekirse, bu alandaki hesapların genel hedefi küçük heaplardır. Bu nedenle yüksek kaldıraç kurumlar için çok önemlidir. Böylece çok küçük paraları olanlar bile çok yüksek kaldıraç ile büyük para kazanma hayaline kapılıp, foreks işlemlerine yönelebilirler. Peki sonuç? Sonuç maalesef iç açıcı değildir. Çünkü genel foreks hesaplarının % 80'inden fazlası küçük hesaplar iken, bu hesapların büyük çoğunluğunun akıbeti de tüm parayı kaybetmekle sonuçlanmaktadır.
Kurum yetkililerini tv.ekranlarında dinliyorum. % 80'e - % 20 kayıp-kazanç oranı olduğunu. Bunun % 60'a - % 40 olduğu iddia edilen dünya ortalamasının üzerinde olduğunu kendileri de kabul ediyorlar. Mazaretleri ise bu durumun Türkiye'nin 15 Temmuz süreci sonrasındaki gelişmeleri nedeniyle geçici bir durum yansıttığını, yakın zamanda dünya ortalamasına geleceğini söylüyorlar.
Sevgili dostlarım, burada eksik söylenen bir şeye dikkat çekmek istiyorum! O da foreks işlemlerindeki kayıp, öyle borsada elinizdeki hisse düşünce uğrayacağınız % 10, % 20 gibi bir kayıp değildir. Kaldı ki, hisseleri gerekirse satmaz zararda taşır, bir süre sonra zarardan kurtulabilirsiniz. Foreksteki kayıp, genelde tüm paranın sıfırlanması ile sonuçlanır. Siz teminatınızın 100 katı işlem yaparsanız % 1'lik bir düşüş tüm paranızı anına sıfırlar. İyi de, % 1'lik artış olursa da para iki katına çıkar. Evet bu da doğru. Ama nasılsa emin olun sonra yine yüksek katsayı ile işlem yapmaya devam edileceği için, ilk % 1'lik yanlış kararda para sıfırlanır. Yani ille de 100 katı işlem yapılacak diye bir şart mı var? Yok tabii de, peki o zaman neden 100 katı kaldıraç var sizce?
Şimdi bu açıdan sektördeki şu an için geçici olduğu söylenen % 80 kayıp oranını bir daha değerlendiriniz. Açılan 100 hesabın 80'i tüm parayı sıfırlıyor demektir.
Yani bunun kumardan ne farkı kalıyor? Dünya ortalamasında durum benzer şekilde bir yılı tamamlamadan açılan hesapların çoğu sıfırlanıyor. O nedenle bu işin reklam pazarlaması çok önemli. Bu sayede açılabildiği kadar çok yeni hesap açılmaya çalışılıyor. İlk teminat o kadar da önemli değil. Çünkü zaten 100 kaldıraç var. Az paradan bile çok işlem çıkartılıyor. Yatırımcıya ne olduğuna aldıran yok. Zaten bu nedenle 50 Bin TL başlangıç teminatına tepki daha yüksek. Çünkü böyle bir teminat uygulanınca açık ve açılan ortalama foreks hesaplarının neredeyse % 80'i kapanmak durumunda kalacak . Muhtemelen kurumlar gelirlerinin % 80'inden de fazlasını kaybedecekler. Çünkü 500, 1.000 TL ile 100 kaldıraçlı işlemi göze alan çok olur. Ama 500 Bin TL ile 100 kaldıraç kullanmak isteyen o kadar çok olmaz. Kaybeddilecek para farklıdır. Yani yeni teminat kararı ile kurumların asıl hedef kitleleri yok oluyor.
Zaten büyük parası olanların ille de foreks işlemi yapayım da paramı katlayayım diye bir heyecanları küçük parası olanlar kadar çok olmaz. Asıl, maddi sıkıntıda olan, kazançları yetmeyenlerin ''Dendiği gibiyse, yüksek kaldıraçla bin, iki bin TL param ile fx yapıp paramı katlasam ne güzel olur'' hayali ve heyecanı daha yüksektir. İşte bu nedenle dünyadaki fx hesaplarının büyük çoğunluğu küçük hesaplardan oluşur.
Foreks piyasası sermaye piyasaları için gerçekten de olması gereken bir piyasadır. Ama finansal bilgileri az olan yatırımcıların serbestçe, çok yüksek kaldıraç ile işlem yaptıkları bir piyasa yarar değil, zarar getirir.
SPK geri adım atmaz ise, yurt dışına çok para kaçarmış. Bir çok hesap internet üzerinden yurt dışındaki hiç bir güvenliği olmayan kurumlarda açılırmış. Hatta Ürdün yasaklayınca, 8 Milyonluk Ürdün'den bir yılda yurt dışına bu amaçla 1 Milyar Dolar kaçmış. Siz 80 Milyon'luk Türkiye'de durumu düşünün artık deniyor.
Evet doğrudur. Kumar yasaklanınca da, kumar oynanan ülkelere giden sayısı arttı. Bu kaçınılmaz. Ama en azından sırf kumar oynamak için yurt dışına gitme imkanı olanlar dışındakiler kurtuldu. Yoksa kurmarhanelerin söz de kontrollü bir şekilde Türkiye'de açık olduğu günleri hatırlayınız. Neredeyse yoldan geçenin girip kumar oynadıklarına şahit oluyorduk. Tabii çok sayıda faciaya da...
Ayrıca, Ürdün'den bir yılda kaçan para söyleniyor. Ama kaç kişiye ait olduğu bilgisi yok. Bu tip çıkacak hesap sayısı sınırlı olur. Ama tutar kişilerdeki paraya göre çok az sayıda hesap için bile büyük bir rakam olabilir. Buna takılmak yanlış olur. Onlar zaten her şekilde her yerde foreks işlemi yapabilirler.
Ayrıca kurumların döviz kur riskleri için hedge(ters işlemle durumu sabitlemek) maksadıyla olması şart deniyor. Bu maksat için zaten VİOP var. Döviz riski taşıyanlar gider oradan döviz kontratı alır satarlar. İlle de fx yapmalarına gerek mi var?
Sözümü bağlarken, maalesef bizde foreks işlemleri çok kontrolsüz büyüyordu. Olması şart ama kontrol ve kuralları da muhakkak olmalı. Başlangıç teminatı belki daha az bir rakam olabilir ama, çok küçük tutarlar kesinlikle olmamalıdır.
Sermaye Piyasası Nasıl Gelişir?
Şimdi gelelim asıl meseleye. Bu konuda aklıma gelen birkaç görüşümü kısa kısa paylaşmak istiyorum.
Bankalar BİST'in Dışına Çıkarılsın!
SPK başkanı Ali İhsan Karacan zamanında bankalar o zamanki İMKB'den çıkartılmış, kendi aracı kurumlarını kurmaları istenmişti. Bankaların bulunduğu piyasada haksız bir rekabet olduğu için bu karar alınmıştı. Aracı kurumlar kredi limitlerine uymak zorunda kalırken, ekstra kredi kullandırmak isteyen bankaların bunun yolunu bulmasının çok kolay olduğunu biliyoruz.
Bu dönem bankalar kendi aracı kurumlarını kurarak sektörde yer almak durumunda kalmışlardı. Rekabetin en azından daha denklik yaşadığı bir dönem oldu. Ancak daha sonraki yıllarda yüksek mahkeme bu kararı bozdu. Bankaların da İMKB'de yani bugünkü adıyla BİST'de kendi adlarına işlem yapmalarına yeniden izin verildi. O günden sonra her anlamda yaşanan rekabet üstünlüğü nedeniyle aracı kurumların aleyhine gelişen bir sürece girildi.
Ayrıca, bankalar Türkiye'nin bir çok şehrinde mevcut. Hatta aynı şehirde çok sayıda aynı banka şubesi de olabiliyor. Her bir şubede, ya da bazı şubelerinde menkul işi için bir eleman görevlendirseler, aracı kurumlara karşı çok büyük bir istihdam üstünlüğü elde edebiliyorlar.
Belki bu devirde bankaları komple BİST'den uzaklaştırmak doğru olmayabilir ama gelişmedeki haksız rekabet göz önünde bulundurulmalı ve aracı kurumlar desteklenmelidir. Çünkü aracı kurumların asıl işi borsadır. Bankalar ise borsa gelirlerinden çok daha yüksek oranlı birçok gelire sahiptir.
Komisyon Tabanı Uygulanmalı!
Zamanında hızla artan aracı kurum sayısı ve bankaların da rekabet avantajı nedeniyle sektör komisyon rekabetine girince kurumlar ekonomik krize düştü. Bu durumun yaşandığı ilk yıllarda SPK ve Maliye Bakanlığı tarafından aracılık işlemlerinde taban komisyon uygulanmasına geçildi. İşlem hacmi üzerinden en alt komisyon tabanına (yanlış hatırlamıyorsam bu oran % 0,1 olarak idi) göre kurumlar vergilendiriliyorlardı. Bu durum aracı kurumların nefes almasına imkan vermişti. Daha sonra bu uygulama da kaldırılınca, komisyon rekabeti yine hortladı ve birbirinden yatırımcı çalmak isteyen kurumlar komisyon indirimleri ile kendi bindikleri dalları kestiklerini fark etmediler.
Bir süre sonra işlem hacimleri sadece bankalar ve belli başlı aracı kurumlarda toplanmaya başladı. Aracılık sermayeleri de arttırılınca, sektör iş gücü olarak iyice daraldı ve bankaların hakimiyetine geçti. Komisyon tabanı uygulamasına yeniden geçilebilir. Böylece geliri artacak olan kurumlar fx.işlemlere gereğinden fazla bel bağlamak zorunda da kalmazlar.
Yine eskisi gibi Bin de 1 komisyon tabanı uygulanıp, bu kurala uymayanlara büyük cezalar verilerek, kuralın sulandırılması engellenmelidir. Komisyon oranları düştükçe, kurumlar gelir yaratmak için sürekli al-sat yaptırmak peşine düşerek, yatırımcı için yararlı olmayan bir sürece sürükleniyorlar.
Kapalı Hisseler Sorunu!
Borsanın kapalı hisseler sorunu artık çözülmeli. Kapalı hisseler derken, finansal olarak batan bu nedenle kapanan hisselere sözüm yok. Ben Çukurova Kepez gibi faaliyette olduğu halde, yatırımcıların hisseleri özel durum nedeniyle bloke olmuş hisselerden bahsediyorum!
Zamanında Uzan Grubu imtiyaz sözleşmesini ihlal ettikleri için Çukurova - Kepez hisselerinin yönetim paylarına devlet tarafından el konuldu. İmtiyaz hakları iptal edilerek bu karar alındı. Ben Uzan Grubunun imtiyaz ihlali nedeniyle ellerindeki paylara devlet tarafından el konulmasına karşı değilim. Ancak hiç bir suçu olmayan normal yatırımcılar da bu durumdan mağdur bırakıldılar.
Halbuki ilgili şirketlere kayyum atanabilir. Uzan'lardaki paylar devletleştirilebilir ama şirketler kayyum yönetiminde aynı Koza Grubu hisselerde olduğu gibi açık kalarak borsa işlemleri sürebilirdi.
Ya da en kısa zamanda ilgili imtiyazlı paylar yeniden ihale süreci ile özelleştirilebilirdi. Böylece yapılacak ihalede ilgili yönetim payları en yüksek bedeli ödeyen yeni alıcılara satılır ve hisseler de borsada yeniden işlem görmeye açılabilirdi.
Maalesef bu sorun halen çözülmediği gibi, konuyu gündem yapan da hiç yok. Ancak sermaye piyasalarında yeniden güven tesis edilmek isteniyorsa, öncelikle karlı işlediği ve halen faaliyette olduğu halde kapalılık hali süren bu şirketlerdeki yatırımcı mağduriyeti sorunu bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Profesyonel olarak aracı kurum yönetimlerinde bulunduğum yıllarda ellerinde 5-10 Milyon arası Çukurova-Kepez hissesi bloke olmuş kişileri bile biliyorum. Zamanında çok aktif ve karlı şirketler olduğu için de, yatırımcı adetleri çok yüksek olan iki önemli hisseydiler. Şimdi empati yapıp, ellerindeki hisseleri bloke olmuş yatırımcıların yerine kendinizi koyunuz. Elinizdeki şirket iflas etmemiş. Sadece yönetim payını elinde tutanlar imtiyaz ihlali yaptıkları için, şirketler devlete geçmiş. Peki sizin ne suçunuz var? Sonuçta şirketler o tarihten beri elektirik üretmeye devam ediyorlar. Hatta dönemin en karlı ve güçlü şirketlerinin de başında geliyorlardır.
Öz Kaynağı Çok Yüksek, Sermayesi Çok Düşük Şirketler!
Çok karlı olmalarına rağmen, yıllardır sermaye artışı yapmayıp büyük bir öz kaynağa sahip olmalarına rağmen çok düşük sermayeler ile çalışan şirketler mevcut. Böyle olunca da şirketlerin çok yüksek bedelsiz potansiyeleleri birikiyor. Sermaye artışı yapmadıkları için de, fiyatları bir kaç yüç TL'yi bile geçebiliyor. Hal böyle olunca, çok yüksek fiyatlar yüzünden yatırımcı ilgisi düşüyor. Rahat alım satım yapamayan yatırımcılar nedeniyle, ilgili hisseler patronların insafına kalıyorlar.
Ticaret Kanununda Değişiklik yapılarak, bedelli sermaye artışı öncesinde, şirketlerin mevcut bedelsiz potansiyellerinin verilmesi istenebilir. En azından belli bir bedelsiz oranını geçen şirketler için bu düzenleme yapılabilir. Böylece, şirketlerin fiyatları alım-satım yapılabilir düzeylere iner. Daha aktif bir işlem görmeye başlarlar.
Tarihini tam hatırlayamadım, ama önceki yıllarda bir ara benzer bir ticaret konunu değişikliği gündeme gelmiş olmasına rağmen, sonra ilgili madde değişikliği olmadan kanun güncellenmişti.
Temettü Zorunluluğu!
Eskiden belirli karşılık ve payların ayrılmasından sonra temettü ödenmesi zorunluydu. 2008 sonu yaşanan mortgage krizi esnasında sermayelerini güçlü tutmak için özellikle bankalarda bu zorunluluk kaldırıldı. Artık yeniden eski döneme dönülmeli diye düşünüyorum. Düzenli temettü ödenmesi hisselere olan ilgiyi arttıracaktır.
İçeriden Bilgi Edinenler Sorunu!
Durup, duruken bir bakıyorsunuz bazı hisselerde çok sert düşüş ya da yükselişler yaşanabiliyor. Şirketlerden bilgi isteniyor ama özel bir durum yoktur açıklaması geliyor. Ama sonra bir bakıyorsunuz, ya ortaklık, ya büyük bir kar ya da zarar, ya bir satış haberi duyabiliyoruz. Ama insider trading denen ve suç olan bu durum bir türlü engellenemiyor. Halbuki bir anda ilgili hisseyi alan ya da satanlar dikkatlice sorgulansa suistimaller çok kolay tespit edilebilir.
Maalesef bu yapılmayınca, normal yatırımcılar gerçek gelişmeyi KAP açıklamarı ile duyduğunda zaten iş işten geçmiş ve fiyat oluşumu bitmiş oluyor. Sonrasında alan ya da satanlar da zarar edebiliyorlar.
Brüt Takas Uygulaması Gözden Geçirilmeli!
Benzer durumu ya da zaman zaman manipülatif işlemleri engellemek için yapılan brüt takas uygulaması aslında doğru bir karar olmakla birlikte, karar geç alındığı zaman iş işten geçmiş olup, manipülatif işlem yapanların ekmeğine yağ sürmüş oluyor! Bir anda hisseyi hızla çok yüksek fiyata çekenler satışlarını muhtemelen yaptıktan sonraya kalan brüt takas, fazlası ile sattıkları hisseleri belli süre sonrasında alttan yerine koymalarına imkan veriyor.
Bazen de normal bir şirkete dadanan manipülatörler yüzünden brüt takasa geçilince, normal hisse yatırımcısı cezalandırılmış oluyor. Çünkü parası olmayanlar kredili alım yapamıyorlar. Misal, elinizde endeks 30 içinde olan 10 Milyon TL'lik hisse var. Ama brüt takas uygulanan bir hissede belirlenen süre içinde 10 Bin TL'lik bile kredili hisse alamıyorsunuz. Halbuki, brüt takas uygulanan hisseden paranızla aldığınız ilgili hisseyi teminat yaparak, farklı hisselerden kredili alım yapabiliyorsunuz.
Çarpıcı örnek olsun diye izah edeyim! Brüt takas uygulaması başlayan bir hisseden diyelim ki,100 Bin TL.lik paranızla hisse aldınız. Brüt takas uygulanan bu hisseleri teminat gösterip başka hisseleri kredili alabiliyorsunuz. Ama 10 Milyon'luk akbnk, ısctr, tuprs, garan gibi likiditesi çok yüksek sağlam hisseleriniz elinizde iken, Bin TL.'lik kredili bürüt takas uygulanan hisseyi alamıyorsunuz.
Örneği isimlendireyim; 10 Milyon'luk dediğim gibi endeks 10 ya da 30 içinde bulunan hisse portföyüne paranızı yatırmışken, fiyatının yükseleceğini düşündüğünüz 1,50'li fiyatlarda brüt takas uygulamasına geçilen usak hissesinden kredili Bin TL.'lik bile alım yapamıyorsunuz! Ama paranızla alddığınız usak karşılığında kredili diğer hisselerden alım yapabiliyorsunuz. Yani manipülatif işlem sıkıntısı nedeniyle brüt takasa geçtiğiniz hisseleri teminat kabul ediyorsunuz ama borsanın en sağlam ve yaygın hisselerinin teminatını kabul etmiyorsunuz. Kısacası brüt takas uygulaması gözden geçirilmeli. Ancak aynı zamanda bu karar daha hızlı alınmalı.
Bilanço Açıklamaları Aynı Anda Olmalı!
Vergi dairesine yollanan bilançolar ile SPK olarak dikkate alınan esas bilançolar farklı zamanlarda ilan ediliyor. Vergi dairesine yüksek kâr ya da yüksek zarar bildirmiş bir şirket, bir bakıyorsunuz ilk bildirimi ile hiç ilgisi olmayan tam tersi bir kâr ya da zararı açıklayabiliyor. Bu uygulama ciddi mağduriyetler yaratıyor. Yatırımcıların yanlış yatırım kararı almalarına neden olabiliyor. Her iki bilanço açıklaması da aynı anda yapılarak bu sorun çözülebilir.
Bireysel Fortföy Yönetim Şirketleri Kurulabilmeli!
Sürüyor.....
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_