Görüş açıklamanın bile piyasa bozucu davranış kapsamına girebildiği bir üle olduk. Şimdi ben size ne diyebilirim! Ama şunu söylüyorum devamlı; yıllık 160-170 Milyar Dolar çevrilmesi gereken dış borcumuz var. Hal böyle iken MB rezervleri de belli. Enflasyon kuru, kur enflasyonu, her ikisi faizi yukarı çekiyor. Kısır döngüden kutulamıyoruz. Düşük faiz ile üretimi destekleseydik o zaman enflasyonu kalıcı çözmek imkanımız olurdu. Ama biz inşaat, otomotiv ve tatil sektörünü düşük faiz kredilerle desteklemeyi tercih ettik. O zaman bir süre sonra faizlerin, kurların ve enflasyonun yükselmesi de gayet doğal oluyor.
Bu sıkıntıya kreditör olarak en çok muhatap olanlar bankalar olduğu için de gördüğünüz gibi bankacılık sektörü böyle fiyatlanıyor. Eğer vadesi gelen borçları ödeyemeyecek duruma düşersek, o zaman sermaye kontrolü gibi riskler gündeme gelebilir. Ama şu an henüz faiz silahı kullanılmadı. Yani faizleri ciddi arttırmaya rağmen, yine de döviz girişi yaşanmıyorsa, o zaman vadesi gelen borçları ödemek için sermaye kontrolü hamleleri ciddi düşünülmeye başlanır. Ama biz henüz faizleri arttırmıyoruz. Hatta reel enflasyonun bile ciddi altında tutuyoruz. Demek ki halen beklediğimiz birşeyler var.
Bu, çok ciddi bir rezerv açıklaması daha yapma ihtimali sonrasında, bu rezevleri dikkate alarak bize sağlanacak dış kredi girişi beklentileri olabilir. Benzer şekilde swap anlaşmaları da aynı nedenle yapılacak diye düşünülebilir.
Zaten yazılarımda yıllardır konulara değindiğim için, şimdi çok şey yazmak istemiyorum. Ama dünya faizsiz para bolluğu yaşarken, zorla enflasyon yaratmaya çabalarken biz hala bu riskleri konuşuyorsak, artık laf ile peynir gemisi yürümeyeceğini herkes görmeli. Tüm bunların kabahati kimin bu görülmeli. Yoksa daha çok yıllar bu sorunlarla uğraşmaya devam ederiz.
BIST'de de yaşananların normal olmadığını görmüyor musunuz! Ama maalesef balık baştan kokmuş. İpin ucu kaçmış. Kafasına göre yapılan halka arzlar, bu halka arzlar sonrasında halka arz edilenlere getirilen brüt takas vs. uygulamaları, nominal bedel karşılığı rüçhan artışına rağmen rüçhan kuponunun 10 TL olabilmesi. Toplan kaynakları 6.5 Milyon ve özkaynakları da eksi olan bir şirketin hisse değerinin Nisan'da 7 TL iken şimdi neredeyse 600 TL ye gelmesi. Daha bir çok hissede bilanço ile izahı mümkün olmayan durmaksızın tavanlara rağmen halen bunu seyirci gibi izlemek, hangi birisine değineyim ki, o kadar çok yanlış şey var, o kadar çok yapılmayan şey, alınmayan tedbir varki anlatamam.
Şimdi ise bir yerde işler tersine dönünce birçok sayıda mağdur yatırımcı çıkacak. Onlara da diyecek söz bulamıyorum. Burası kumarhane mi ki, bir günde % 1000 artan bir hisse rüçhanını bile eldeki kuponu satarak kara dönüştürmüyorlar. Böyle bir fırsat çıkmış kullanmayıp, bir günde % 1000 ya da hadi % 500 artış diyelim bunun neyini beğenmiyorlar. İnanın son dönem olanları özellikle yatırımcı tarafındaki davranışlar olarak anlamıyorum. Ben gördüğünüz gibi sadece adını vermiyor ama rakamlar, oranlar ile elimden geldiğince riskler için uyarmaya çalışıyorum. SPK, öz kaynak sorunu olan şirketleri çok önceden göz altı pzarına almalıydı. Talep toplama yöntemi ile sınırlı işlem zorunluluğunu getirmeliydi. Şirketlere kayyum dahi atanabilirdi. Böyle tavan tavan yükselişlerle inanılmaz oranlar yükselen hisselerin bir süre sonra nasıl can yakacağını herkes görecek. Hatta bazılarının kapandıklarını da duyarsak asıl o zaman yatırımcılar tam mağdur olmuş olacaklar. Bu şekilde geçen zaman içinde çok şirketin kapandığına şahit olduk.
Sermaye kontrolü, bankadaki mevduata, dövize, altına vs. el konur mu demek sanırım değil mi? Ben bu boyutta bir zorunluluğu beklemiyorum. Olacağını da sanmıyorum. Bu riskin yansımalarının neler olabileceğine de bu nedenle değinmek istemiyorum. Bunlar maratoryum ve konsalidasyon hallerinde olur. Bu kelimelerle bir yazı yazmıştım. Site içi aramaya konsalidasyon yazıp arayın karşınıza çıkar. Tekrar ediyorum ben bunu beklemiyorum.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_