Evet maalesef demokrasilerin sıkıntılı bir tarafı da burada! Yani esas olan ülkeyi iyi yönetmek ve ekonomik refahı halka yaşatmak olmalı iken, öyle olmuyor. Taraftarlık gibi siyasi tercihler oluşuyor. O zaman da verdiğiniz örneklere rağmen seçimleri iktidarlar yeniden kazanabiliyorlar. Tabii seçim hileleri hakkında da bir çok şaibe oluyor. Büyük kısmının doğru olduğuna inanıyorum.
İşte belki de bu nedenle ABD doğru bir yöntem bulmuş. İki defa seçilen bir daha seçimlere giremiyor. Böylece sıra kendisine gelecek diye düşünen diğer adaylar da dinamik oluyor. İyi ya da kötü iki defa seçilenin sonrasında otomatikman değiştirilme şansı oluyor. İki kez seçildi çok mu başarılıydı, kimse gocunmadan seçilenlere danışmanlık yapabiliyor. Misal Carter, Cillinton bir çok konuda ABD devlet başkanının danışmanlığını yapıyorlar ya da yaptılar.
Ama tabii gelişmişlik düzeyi henüz tamamlanmamış ülkelerde, süresi biten liderler kendinden sonra bir başkasına danışmanlık yapmayı kendileri için küçüklük görüyorlar. Keşke herkes herkesin yerini doldurabilecek bir başkalarının da olabileceğini bilse ve yeri gelince kenara çekilip, dışarıdan da destek olunabileceğini kabullenseler. Ama eskiden beri kimsenin bunu yaptığını göremiyoruz.
Venezuela konusunda Trump ve ABD ile ters düşmek sözlerde kaldığı takdirde sorun yaratmaz. Lakin şaibesine aldırış etmeden seçimde kazandı diyerek Maduro'yu desteklerken, benzer şekilde seçimlerde kazanmış olan Esad'ı değiştirmek istememiz bir çelişki değil mi diye düşünmek lazım!
Dünya batılılar ve Çin, Rusya, İran, Pakistan şeklinde asyalılar kutuplaşmasına gidiyor. Türkiye de sanırım safını diğer grupta seçmiş. Bence de doğru yapıyor. Çünkü gidişat kısa bir süre sonra Çin'in en büyük ekonomik ve silah gücü olmasına doğru gidiyor. Hem sınırlarımız içinde bizi parçalamak gibi emelleri de yok. Ama bunun böyle sancıları da olacaktır.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_