Serkan Bey,
Benim yıllardır kur ve faiz politikası hakkındaki görüşlerimi biliyorsunuz. Yüksek kur (ya da gerçek kur diyelim), düşük faizi savunanlardan biriyim. Ancak enflasyonunuzu düşüremiyorsanız, hatta yükselmesi sürüyorsa ve sizin faiziniz enflasyon altında kalırsa, FED tahvil alımını azaltmak gibi bir karar alırsa kurlarda yükselişler yaşanır ki, bu söylemle bile 1,70 civarındaki Dolar 2,00 civarına gelmiş durumda. Bu esnada özellikle paranın avantajları için gelmişolan sıcak para da denen paralarda dışarıya doğru kaçışlar başlar. Bu durum tüm parasal dengeleri belli bir dönem için bozar.
Gerçek manada yatırıma gelmeyi düşünen yabancı yatırım sermayesi de kurlarda artış riskinden çekinirse, bu kararlarını erteler. Nihayetinde yabancı olarak yapmayı düşündüğünüz yatırım için getirdiğiniz paranın kur karşılığı sizin TL.ye dönmenizden sonra ciddi yükseliş riskleri taşırsa, arada yaşanabilecek yükselişler yatırımınızın maliyetini arttırır. Bu süreç netleşene dek de kimse yatırım yapmak istemez. Hiç bir yabancı da size mahkum değildir. Dünyanın yatırım yapılabilecek daha bir çok ülkesi vardır. Eğer yatırımları çekmek istiyorsanız özellikle yurt dışı kaynaklı finansal risklerin olduğu zamanlarda bu duruma dikkat etmeniz gerekir. Yoksa ani para kaçışlarının maliyeti çok daha fazla olur. Ekstra artacak kurlar enerji maliyetlerinizi, enflasyon maliyetinizi arttırır. Yılda yaklaşık 50 Milyar Dolar sadece enerji ithalatı yapmak zorunda olan ülkemiz dış ödemelerini yapmakta zorlanırsa ki, son yıllarda yapılan özel sektör yatırımlarında da yabancı kredi kullanım oranları çok artmış olduğu için özel sektörün de borçluluğu çok fazladır (ama benim için henüz bu çok önemli bir risk değildir). Çok ciddi dış finansman kırılganlığı riski taşırsınız. Bu risk kontrolsüz bir şekilde artarsa notlarınız tehlikeye girer. Hep notu artırılma beklentisine alıştığımız ülkemizin notu düşürülecek olursa, bu takdirde şimdi yapmadığınız bir çok kararı uygulamaya almak zorunda kalırsınız ve çok daha büyük bir ülke kaynağının yabancıya verilmesine neden olur.
Ayrıca da artaması gerektiğini savunduğum faizler zaten şu andaki piyasa faizleridir. Sanmayın ki, faiz koridoru artmıyor da sizin tahvil faizlriniz de düşük kalıyor. Böyle değil. Şu an zaten tahvil faizi % 825! Yani zaten sabit tutulan faiz uygulamada değil.
Dışarıya fazladan ödeme konusuna gelince, asıl bunu 2012 yılında yaptık. Hem de TCMB eliyle oldu. Dışarıda faizler inerken, FED 85 Milyar Dolar tahvil alımı kararı almışken, ilk döviz atağında faiz koridorunu % 12 kusurlara yükseltmiştik. Hem de o zaman FED'in tahvil alımını azaltması diye bir risk de yoktu. Bunun o tarihte yanlışlığını savunmuştum. Ozaman kurların yükselmesine müsade edilecek ama faşzler korunacaktı. Çünkü zaten dış dünya da para bol ve gidecek yer arıyordu. Ama şimdi durum bunun tersine dönmek üzere. FED tahvil azaltımına karar verdiği zaman ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Yoksa ben de ister miyim ülke kaynakları yabancılara peşkes çekilsin! Hatta önceki merkez bankası başkanlarının dönemlerindeki bu yanlış tutumu nasıl eleştirdiğimi eski yazılarım sitede duruyor, bakıp görebilirsiniz.
Ama bu bahsi geçen faiz artışı sürecinin de geçici olması gerektiğini de bilelim. Kurlar ve enflasyon oturmaya ve enflasyon yeniden düşmeye başladığında faizlerin yeniden makul düzeylere düşmesi beklentimiz olacaktır. Benim tavsiyemin nedeni; aradaki belirsiz ve riskli dönemi, reel faiz ve enflasyon düzeyinde götürmenin olası başka riskleri engelleyeceği içindir.
Ne zaman ki cari açık gerçekten düşer, üretim ithalatın üzerine çıkar, gerçek yatırımlar ülkemizin ekonomisini olması gereken hale getirir, işte o zaman dış ataklar korkumuz olmaktan çıkar. yoksa bu riskleri zaman zaman yaşarız. Ama yine de gerçekçi kur rakamlarına yakın olduğumuz için, büyük kur riski taşımadığımızı söyleyebilirim. Fakat reel faiz riskimiz mevcuttur.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
http://www.borsaanalizci.com