Evet, kesinlikle görev sürelerine sınır konmalı. Ki, görevde olanlar, yetkiyi elinde tutanlar, yerine yetişecek kişilerin gelişimini de engellemesinler.
Ama bunun yanında bir de siyasi partiler yasası değişmeli. Milletvekili, belediye başkanı, parti başkanları, cumhurbaşkanı partiler tarafından sınırlı delegelerle değil de, çok daha yüksek ve sayısı belirsiz olan üyeler tarafından önce aday adayları içinde ön seçime tabi tutulmalı.
Ülkeyi yönetmeye aday olan siyasi parti lideri ve cumhurbaşkanı adaylarının insiyatifinde olmadan, muhakkak birlikte tv. programında karşılıklı tartışma programlarına katılmak zorunda olmalılar. Bu sayı seçimlerden önce en az iki program şeklinde olmalı. Ki, seçmenler oy verecekleri kişilerin konular karşısındaki fikirlerini karşı karşıya geldiklerinde ne denli ikna edici şekilde anlatabildiklerini ve fikirleri görmüş olsunlar.
Medya sahiplerinin 2000 öncesi kamu ihalelerine katılmaları yasaktı. Hatta teklif dahi veremezlerdi. Yine işleri sadece medya olmalı. Medya dışında işleri olmamalı. Elinde medya gücünü tutan kişiler kamu ihalelerine girerse, arsa, gayrimenkul üretimi-ticareti yaparsa, bunun nasıl suistimal edilebileceğini 2000 sonrası fazlası ile gördük.
Tüm partilerin tüm ana ulusal medya kanallarında oyları kapsamında bile olsa bir temsil ve süre hakları olmalı. Demokrasi sağlanmadığı müddetçe, ekonomik, sosyal, bilimsel gelişme sağlanamaz. Hedeflerini başaramayanlar siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalmalılar. Yoksa şu anki çocuklarımız da bizim yaşlarımıza geldiğinde hala gelişmekte olan ülkeyiz demeye devam ederiz.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_