Soru - Cevap (Döviz kuru)

  •  A 
HA*** HA*** 11.11.2020 21:17
Konu / Hisse Kodu: Döviz kuru
Hocam, hem dış borcumuz çok yüksek, hem de bugün açıklanan cari açık verisine göre yükselmeye devam ediyor. Siz ve ekonomistlerin % 99 u, yüksek dış borç sorununu çözmek için başka yöntem mi biliyor da, faizlerin yükseltilip kurun kontrol altına alınması gerektiğini iddia ediyor ? 45 yıllık ekonomist olarak ben bilmiyorum.
Cevap 11.11.2020 22:06

Bunu neden sorduğunuz anlayamadım maalesef! Çünkü neden faiz artışı olması gerektiğini birçok yazımda olduğu gibi bugünkü yazımda da izah ettim. Anlaşılmayan tarafı ne oldu acaba?

Kısaca yeniden izah edeyim ki, 45 yıllık bir ekonomist için zaten bunları söylememe bile gerek yoktur. Zaten siz de biliryorsunuzdur.

Aynen sizin dediğiniz gibi ülke ve özel sektör olarak rakamsal yüksek bir döviz cinsi borcumuz var. Ama en güçlü gördüğünüz gelişmiş ülkelerin bile borçluluk oranları bizden çok yüksek. Aslına bakınca uzun zamandır kamu olarak GSYH'ya göre % 31 civarı bir dış borç yükümüz vardı. Son dönem bu oran % 40'a yaklaşmış durumda sanırım.

Sorun borcun çevrilmesinde. Gelişmiş ülkeler üretim ve enflasyon konularını çözdüler. Bu kadar çok para saçılmasına rağmen ülkelerinde enflasyon ve dolayısı ile faiz sorunu yok. Ama maalesef bizde devamlı artan cari açık nedeniyle dövize endeksli borcumuz devamlı artıyor. Normalde turizm gelirleri dahil olunca aradaki açık çok fazla olmuyor ve bir şekilde kısmi kur baskılarına rağmen ödeme sorunu yaşamıyorduk. Bu yıl turizm gelirlerinde yarıdan fazla kayıp yaşadık. Aradaki açığı kapatacak yabancı fon girişi de olmadığı gibi, yabancılar ABD yaptırımı, AB ilişkilerinde gerilim, iç siyaset-yargı vs, kamu harcamalarında israfa kaçan harcamaların sürmesi, ekstra düşük faizle özellikle kamu bankalarınca verilen yüksek konut kredilerinin yarattığı riskler nedeniyle artan enflasyona rağmen faizler baskı altında tutulduğu için, reel getiri elde edemediklerinden Türkiye'den paralarını çekiyorlar. 

Böyle olunca da zaten dövize ihtiyaç duyduğumuz yerde bir de döviz çıkışları bizi iyice sıkıştırıyor. Ama yaklaşık 160 Milyar Dolar civarı çevrilmesi gereken yıl içinde vadesi gelen borcumuz var. Bunun % 70-80'i civarını yenilesek bile aradaki kalan kısım yaklaşık bu yıl için 30-50 Milyar Dolar civarında. TCMB döviz rezervlerini de kuru düşüreceğiz diye ısrarlar satarak swap hariç eksiye düşürdüğümüz için, kurlar devamlı yükseliyor. Çünkü yıl başından beri yaklaşık % 40 civarı kur artışı var. Şimdi vadesi gelen döviz borcunun ödemek için elimizde yeterli rezerv olmadığı için, mecburen piyasadan döviz alımına yöneliyoruz. % 40 kur artışı yaklaşık 560 Milyar Dolar kamu-özel, iç-dış dövize endeksi borcumuzun TL karşılığını % 40 arttırmış durumda. Bu nedenle de borç karşılığı dövizi almak için bile % 40 daha fazla TL yükümüz artmış durumda.

Şimdi eğer kurlardaki yükselişi kontrol edemeyiz ve böyle yükselmeye devam edecek olursa, artan kurlar ithalata bağımlı ekonomik ve üretim yapımız, hatta tüketim yapımız nedeniyle enflasyonun artmasına neden oluyor. Böyle olunca enflasyon ve baskılanan faiz arasındaki makas daha da açılıyor. Enflasyonun daha altında kalan bir faizle hiç bir yabancı ülkeye girmek, ülke tahvil ve bonolarına para yatırmak istemiyor. Hatta biz faizi baskıladıkça ekstra daha çok parasını ülkeden çekip çıkartıyor. Ki, bu durum da kurların yükselmesine neden oluyor. Kısır bir döngüye kapılıyoruz yani.

Bu nedenle öncelikle dövizdeki kontrolsüz hızlı yükselişi durdurabilmemiz lazım. Rezerv satışı ile bunun olamayacağını artık herkesin görmesi lazım. Bu şekilde rezervleri eksiye düşürerek ülkeyi döviz riskine soktuk. Bu baskının azalması için dış finansman ve fon girişlerinin yeniden başlaması lazım. Maalesef bunu da enflasyon üstünde faiz vermeden yapamıyorsunuz. İşte bu nedenle gerçek piyasa faizi oranında bir politika faizi yapılması gerekli. Şu an % 10.25 politika faizi var görülüyor. Ama borçlanmalar % 14.75 civarı GLP faizi ile yapılıyor. 

Eğer borç olmayan turizm, özelleştirme, doğalgaz-petrol gibi enerji kaynaklarınız varsa ve bunlar karşılığında ülkeye kaynak girişi sağlayabiliyorsanız o zaman sorun yok. Ama maalesef şuan bunlar da yok.

Faiz artışı ile yabancının yeniden finansal kaynaklarını ülkemize yönlendirmesi sadece kısa vadeli sorunu aşmak için başvurmak zorunda olduğumuz bir mecburiyet. Asıl sonrasında kamu harcamalarımızda üretim dışı kalemlerde tasarruf, israfa engel olmak, yargı, güçler ayrılığı, dış ilişkilerdeki sorunlar gibi birçok alanda hızlı bir güven arttırmamız lazım. Katma değerli üretimi arttıracak üretim reformunu desteklemek için yapısal ve mali reformlarla devam etmemiz gerekiyor.

Zaten enflasyonu kontrol altına aldığımız takdirde devamında yeniden faiz indirimlerini yapmak esas olacaktır. Kısmen beklenti yazımda bunları yazmıştım zaten.

Benim strateji yazılarıma eskiden bugüne başlık olarak bakarsanız hep faiz-enflasyon-kur sorunu yaşadığımızı görürsünüz. Her zaman da savunduğum düşük faiz ile üretimin desteklenmesidir. Ama eğer ülke olarak bu düşük faizi gerçek üretime değil de konut ve ithal tüketime harcarsak, her türlü alt yapı yatırımını da dolara endeksli ihalelerle verirsek, o zaman kur bizim için ilk anda faizden çok daha önemli olur. 

İşte benim görüşümüm sebepleri bunlar. Ayrıca bir işte ille de eskiler her şeyi biliyor olsaydılar, yıllardır yerlerini kimseye bırakmayan siyasetçiler ülkeyi düze çıkartmış olurlardı. Ama maalesef öyle olamıyor değil mi? Bu durum  45-50-60 yıllık ekonomistler içinde geçerli. 

Aslında bu anlattıklarım sadece bugünün sorununu aşmak için, yoksa yapısal olarak neler yapılması gerektiğini Strateji yazılarımda eskiden bugüne doğru gelirseniz çok sayıda görüşümü bulabilirsiniz.


    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_

Cevap 12.11.2020 12:33

Bu arada dikkat ederseniz dünkü konuşmasında cumhurbaşkanımız da benim yaptığım uyarılarımın hemen hemen benzerlerini, yani hukukun üstünlüğü, yabancı için güvenli ve karlı yatırım alanlarının sağlanmasını, enflasyon faiz dengesinin kurulması mecburiyetini, bunun için TCMB ve Maliye Bakanlığının başına getirdiği kişilerin alınması gereken kararlarda arkalarında olduğunu, fiyat istikrarı için gerekirse acı reçetenin içilmesi gerektiğini vs.vs aynı şekilde söyledi. İnanın ben de tespitlerimde siyasi görüşle davranmıyorum. Ama doğal olarak yapılan yanlışlar ve eleştirileri siyasi iktidar kimse onlara geliyor. Bu siyasi görüş nedeniyle değil, yapılan tespitlerin değerlendirmeleri nedeniyledir. Şimdi benim söylediklerimi dün cumhurbaşkanımız da birebir söylediğine bakılırsa, o zaman siyasi söylemde olmadığımı görüyoruz.



    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_