IMF En Kötüsü Mü?

08.01.2019 09:42
  •  A 

Sanırım hepiniz değişik mecralarda okuyorsunuzdur. Ekonominin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle iktidarın IMF ile anlaşmak zorunda kalacağı yönünde spekülasyon ve yorumlar yapılıyor. Ancak şimdiye kadar IMF konusunda çok farklı söylemler yapıldığı için, bu yola başvurulacaksa seçimler sonrası beklendiği görüşleri hakim. Eğer bu yapılmazsa, kurlar ve faizlerde yeni zirvelerin görüleceği, ekonomik-finansal hasarın daha artacağı korkuları nedeniyle IMF dillendirilmeye başlandı diye düşünüyorum.

Öncelikle hemen belirteyim ki, IMF gideriz-gitmeyiz gibi bir yorum yapmıyorum. Ama IMF'e gitmek zorunda kalırsak bunun korkulacak en kötü gelişme olacağı görüşünde değilim. Zamanında da bir çok hükümet IMF'e başvurmak zorunda kaldı. Ama bu anlaşmalar sonrasında ekonomik ve finansal toparlanmalar görüldü. Çünkü IMF ile standby anlaşmasının şartları var. Her türlü kamusal harcama, gelir yaratma ve istihdam konularında program dahilinde taahhütler veriliyor. Verilen taahhütlere uyuldukça da program kapsamında adı konulan finansal borçların dilimleri serbest bırakılıyor. 

Sonuçta her türlü kararınızı kontrol altında alıyor hale geldiğiniz için, tam bir denetime tabi oluyorsunuz. Bu nedenle stand by anlaşması imzalayan ülkelere rating şirketlerinden not artışları gelebiliyor. Buna bakan fonların yeni girişleri görülebiliyor. Hisse seneti piyasasında alımlar artıyor. Şirket el değiştirmeleri, yabancıların satın almaları artıyor. 

Mecburiyet IMF'in Kapısını Çaldırır!
              Belki IMF programı en kötüsü olmayabilir ama IMF'e ekonomik ve finansal durumunuz alarm verdiği, paranızın değerini koruyamadığınız, iç-dış borç ödemelerinizi çeviremediğiniz, faizleri düşüremediğiniz, sermaye çıkışlarını engelleyemediğiniz ya da yeni sermaye girişlerini sağlayamadığınız, ülkeye olan yatırımcı güvenini arttıramadığınız, kendi başınıza işin içinden çıkamadığınız için başvurmak zorunda kalırsınız. Bu nedenle yeniden IMF'e başvurmak zorunda kalırsak, iktidarın her şey yolunda sözlerinin inandırıcılığı kalmaz. O nedenle de şimdiye kadar IMF'e gitmek zorunda kalacağımız görüşüne uzak duruyordum. Yani o kadar da kötü değiliz diye düşünüyorum.

IMF Ne Demek?
              Kamu harcamalarında kesinti demek. Yatırımların bir süreliğine askıya alınması demek. Kanal İstanbul misali yatırımların rafa kalkması ya da ciddi bir süre askıya alınması demek. İstihdamda işten çıkartma riskleri demek. TCMB özerkliğinin yeniden önem kazanması demek. Bankaların kredilerinin denetimi demek. Maalesef yeni vergi demek. İçinde bulunduğunuz şartların kötülüğüne göre size dayatılan özelleştirmeler demek. Ekonomik ve finansal durumun şeffaf raporlarının çıkartılması demek. Size birilerinin bunu yap, bunu yapma gibi dikte ettirmesi demek. Her türlü siyasi ve ekonomik kararında iktidarın denetime girmesi demek. Hava alanları, otoyol ve köprü gibi her türlü devlet garantili yap işlet devret projelerinin denetime girmesi demek.

Yukarıdakilere bir çok madde ekleyebiliriz. Kısacası IMF ülkelerde işler toz pembe olduğu için müracat edilen bir seçenek değil, işler kontrolden çıktığı için mecbur kalınan  bir seçenektir. Hangi iktidar buna gerek duyarsa, o iktidarın o ana kadar ülkeyi doğru yönetemediğini bilmemiz gerekir. 

IMF'e ülke değerleri özelleştirmeye tabi edilerek yabancılara geçiyor diye tepkiler gösterilir. Peki şu an bankalarımızın kamular hariç yabancı payı az mı sanki? Ya da bir çok sanayi kuruluşumuz, tekelimiz devlet elinden çıkmadı mı? Bunların bir çoğu yabancılaşmadı mı? Sanayi alanında bir çok yatırımda yabancılar yok mu? Bu nedenle korku kalan milli değerleri de kaybetmek olabilir. Ama zaten usul usul bir çok değerimizi yabancıya kaptırmış bulunuyoruz. Kaldı ki, kurların geldiği seviyeler nedeniyle, ekonomi düzeliyor denip de yabancıların ülkemizden gelecek kaygıları azaldığı anda, daha birçok yabancı satın almalarını görebiliriz. 

Neyse, uzatmayalım. Eğer zamanında bir takım program destekleri için gitmediyseniz, mecburen parasal stand by için başvurdu iseniz, IMF'e işler kötü olduğu için gidilir. Ama IMF anlaşması sonrası yabancılar ülkeye verdikleri yeni paraları güvenceye almak için her türlü denetimi sıkılaştırırlar ve dış desteği verirler. Bu nedenle de bu anlaşmalar sonrasında hızlı bir iyileşme içine girilir. Borsalarında sert yükselişler görülür.

Başka İhtimal Var Mıdır?
              Ülke ekonomisi ve finsansal borçları çevirmenin çaresi kalmayınca tek yol IMF midir? Hayır değildir. Başka ihtimaller daha vardır ki, 10/08/2018 tarihli ''Konsalidasyon ve Moratoryum Nedir?'' başlıklı yazımda zamanında bunlara dikkat çekmiştim. 

IMF, konsalidasyon ve moratoryum hepsi de iyi yönetilemeyen ülkelerin, bir türlü yapısal reformu başaramayan, üretim sorununu çözemeyen, ithalata dayalı fason sanayi yapısını düzeltemeyen, uzun süredir dünyada fiyatları düşen gıda sektöründe bile üretimi arttıramayan, enflasyondan kurtulamayan, faizleri düşüremeyen, demokratikleşmeyi sağlayamayan, refahı topluma yayamayan, vergi adaletini başaramayan, kaynaklarını sadece özel kesimlerin hizmetine sunan ekonomilerin mecbur kaldıkları çarelerdir. Umarım ülkemizin gerçek tablosu bu çarelere başvurmamızı gerektirecek kadar kötü değildir. Ama hangi sektöre baksak finansal sorun görülüyorsa, demek ki her şey de öyle dendiği gibi toz pembe değil. 

Ne olacak yaşayıp göreceğiz. Ama mecbur kalınırsa, IMF yaşadıklarımızdan daha kötü bir durum değildir. Çünkü eğer IMF'e başvurmak zorunda kalacak kadar kötü bir tabloya sahipseniz ve bunu yapmaz ama aynı yanlışlara devam ederseniz emin olun sonundaki fatura çok daha büyük olur. Bu kurlarda bile değerlerimiz erimişken, yeni bir kur atağı daha yaşayacak olursak, zaten neyimiz varsa yabancının olur. 

Tekrar ediyorum. Ülke IMF'e gidecek ya da gitmek zorunda diye bir yorum yapmadım. Eğer yapılan yorumlardaki bu görüşler gerçek ise, yansıması piyasa için ne olur onu izah etmek için bu yazıyı yazdım. Bu çarelerin hiç birisine mecbur kalmadan kendi yapısal tedbirlerimizle bu sıkışık durumdan çıkacak bir ülke tercihimdir. Umarım da öyleyizdir. Yoksa yıllardır her görüşten o kadar iktidar değiştirmiş olmamıza rağmen, bir arpa boyu yol gitmemiş oluruz. 

Sözü borsa ile bağlayayım. Dün kısmi düşüş sonrası ABD borsaları yeniden yükseliş ile kapatmışlar. Bugün BİST grafiklerine bakınca, BİST'in de bu yükselişe kısmen de olsa katılmasını bekliyorum. Ama kalıcı olur mu bilemiyorum.

Hepinize bol kazançlar dilerim.


    Saygılarımla
    Aydın Eroğlu
     Stratejist
   Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @_Stratejist_


  • 07.01.2019
    09:08

    Dünyayı karıştıran ABD piyasaları, cuma günü ise pozitif etki yarattı. Beklentilerin çok üstünde gelen ABD tarım dışı istihdam verileri sonrasında FED başkanı Powell, daha fazla faiz artışı yapmayabilecekleri gibi sözler sarf edince borsalar, petrol fiyatları, diğer AB borsaları bir anda yükseliş te... Devamı »

  • 04.01.2019
    08:34

    Maalesef biz borsa olarak öncü olduk, ama küresel borsa satışları oldukça sert şekilde sürüyor. ABD'de Apple dün 75 Milyar Dolar kayıpla bir günde en yüksek değer kaybeden şirket oldu. Bizdeki satışlar direk küresel riskler nedeniyle midir derseniz, etkisi vardır ama bence kendi özelimizdeki sık... Devamı »

  • 03.01.2019
    09:22

    Doğal olarak bu sözümüm asıl adresi borsa. Ama borsanın düşüşlerle yeni yıla başlamasının nedenleri ise finansal ve ekonomik sorunlardır. Dün ABD borsalarında yeniden satışlar başlayınca, ilk anda bire bir tepki vermeyen BİST, daha sonrasında daha da sert düşüş yaşadı. Öncesinde 5.28 seviyesinde ola... Devamı »

  • 02.01.2019
    08:57

    Zor bir 2018 yılı geçirdik. Özellikle borsa için ciddi kayıplar yaşadık. Umarım 2019 yılı bize bitirdiğimiz yılı aratmaz. Hepiniz için tüm sevdiklerinizle birlikte sağlık, huzur, mutluluk ve bolluk getiren bir yeni yıl diliyorum. Umarım en kısa zamanda tüm hisselerinizde karlı fiyatlara ulaşırsınız.... Devamı »

  • 28.12.2018
    09:05

    Bizler piyasalar, hisseler ve endeks için korkularımızı korurken, yabancı takası ise istikrarlı bir şekilde, % 61'lere düştüğü temmuz ayından bu yana yükselişini sürdürerek % 65 oranına ulaşmış durumda. Yabancı payındaki bu oran, Haziran cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yaşadığı yükseliş dönemi... Devamı »