Faizler konusunda hükümetten ve başbakandan gelen eleştirilere ve eleştirinin dozuna bakınca, TCMB'nın faizde yeni indirimler yapmak zorunda kalmasını bekliyorum. Aksi takdirde özerk de olsa, TCMB başkanının gelebilecek siyasi baskılara dayanamayacağını düşünüyorum!
O zaman olması gerekeni hesaplarken, aynı zamanda baskılar nedeniyle olacakları da dikkate almak lazım görüşündeyim! Kısacası bu baskıyı düşününce, Haziran ayından itibaren daha da fazla faiz düşüşleri görebiliriz. Eğer bu olacaksa, bu takdirde bankaların kârları daha da artacaktır. Böyle bir ihtimal, banka hisselerine olan ilginin daha da artmasına neden olacaktır diye öngörüyorum. Bankalar yükselecekse, BIST de kayıtsız kalmayıp, yükselişine devam edecektir.
Bu mantık doğru çıkarsa, BIST en az 80.462'deki büyük çanak seviyesini çok gecikmeden görebilir. Ama ben olası faiz indiriminin boyutuna göre, bu seviyenin de kırılıp 31 Mayıs 2013 Gap boşluğunun da yaz aylarında kapanabileceği beklentimi yükseltiyorum.
Peki Faiz İndirimi Doğru Mu?
Cari açık, enflasyon, büyüme, kredi artışı rakamlarına bakınca, faizlerin şimdilik fazla inmemesi gerektiğini gösteriyor. Ama Bu çarkın aslında bir biri ile direkt ilişkisi yapısal bozukluk nedeni ile vardır. Yoksa, krediler ve büyüme artarken ille de enflasyon ve cari açık da artacak diye bir iktisat kuralı olmadığını biliniz. Var diyenlerin de yanlış konuştuklarını bilmenizi isterim. Evet eğer üretim yetersizliği olan bir ekonomi iseniz, büyüme ve krediler artınca arz yetersizliği enflasyonu ve cari açığı yükseltir. Ama yapısal reformları yapmış olan bir ülkede aynı şeyi söylemek her zaman doğru olmaz. ABD, Japonya, Avrupa örneklerine baktığınızda faizlerin neredeyse sıfırlanmasına, piyasaların krediye ve likiditeye boğulmuş olmasına rağmen enflasyon riskininin yaşanmadığını görüyoruz. Bunun nedeni ÜRETİMDİR!
Bizim artık gecikmeden, faiz, büyüme, enflasyon, cari açık sarmalından kurtulmak istiyorsak, yüksek katma değerli üretimi Türkiye'de yapmayı başarmalıyız. Ama bunu yaparken de, montaj sanayi olarak değil, marka, patent üretimi, doğrudan yatırım olarak yapmalıyız. Mamül ihracatında rekor kırıyoruz derken, ara mal ithalatında da rekor kırmadan bunu başarmalıyız. Yani ara mal üretimini de başarmalıyız.
Gerçekçi kur politikası, bunun en büyük destekçilerinden birisidir. Yapısal reformlar ile desteklenmiş gerçekçi kur politikası bizim bu sarmaldan çıkmamıza imkan verecektir. Bu yapılmadan faiz indirilmek isteniyorsa, olası talep artışının yaratacağı döviz ihtiyacının fonlanması çok önemli olacaktır. ECB'nin Haziran ayında Avrupa'da likidite arttırma yönünde hazırlığı, Rusya-Ukrayna üzrinden gelen sıcak para ve Körfez üzerinden başta emlak olmak üzere yaşanan sermaye girişleri şimdilik bu fonlamayı sağlar ama, bu girişler kesildiği anda cari açık nedeniyle bir finansman krizine düşebiliriz. O yüzden faizi indirme baskısı yapılırken, aynı zamanda çok daha büyük yatırım teşviklerinin devreye alınması lazımdır.
Ama bir önemli krıter daha var ki, o da demokrasinin ileri boyuta taşınabilmesidir. Bu konuda yaşanacak yanlış tutumlar, bir anda her şeyi tersine çevirebilir. Umarım gerçekçi kur politikası ile desteklenmiş hızlı bir yapısal reform sürecine gireriz. Yoksa yapılacak faiz indirimleri siyasi olmaktan öteye gitmez. Ekonominin gereği olarak yapılmayan indirimler sonra çok daha yıkıcı olabilir.
Ben iyimserliğimi koruyorum. Hiç bir yüksek faizli ekonomi kalıcı yatırım ve büyümeyi sağlayamaz. Sadece sıcak parayı çeker. Eğer büyümek, üretmek, gelişmek isteniyorsa, kalıcı şekilde düşük faiz ortamı sağlanabilmelidir. Bunun da şartlarını yukarıda yazdım.
Şimdi artık bir başka gündemimiz daha olacaktır! Eğer TCMB bu baskıya dayanırsa, başkanın istifa baskısı artacaktır. Yok eğer TCMB bu baskıya dayanamayıp faizleri hızlı indirmeye kalkarsa, bu takdirde de rating riskleri konuşulacaktır. Her iki şartda da, Merkez Bankası'nın özerkliği tartışma konusu olacaktır diye düşünüyorum.
Hepinize iyi bir hafta dilerim.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter;borsaanalizci.com