2021 sonunda %17.75 enflasyon ve %19 politika faizi varken faizleri enflasyon düşmeden düşürme politikası başlatıp, %8.5 politika faizlerine indirince, kurları ve enflasyonu patlatmıştık. Sonrasında Ekim 2022'de %85'lere varan enflasyon artışı yaşadık. Bu oran da TUİK'in açıkladığı orandı. Ama hayatımızda karşılaştığımız, gıda, kira, eğitim, tüketim, tatil, akaryakıt gibi harcama artışlarına bakınca, fiyat artışlarının 3-5, hatta on katı oranlara çıktığını görüyoruz. Artan her türlü fiyata göre düşük kalan bir tek maaşlar ve asgari ücretler oldu.
Neyse, sonuçta zorlama ile enflasyon ve faizlerin düşmeyeceğini artık herkesin görmesi gerekir. Bu şekilde 10 puan düşürülen politika faizleri sonrası resmi enflasyon artışı 70 puanı buldu. Faiz oranı da şu anki %42.5 seviyesini baz alırsak 34 puan daha da yükseldi. Bu rakam yarınki TCMB faiz toplantısı sonrası daha da yukarı çıkabilir. Bu arada piyasadaki kredi faizleri ise enflasyonun 20 puan ve üzerinde seyrediyor.
Faize karşıyız diye yapılan zorlama faiz indirimleri sonrasında 2021 yılı için 160 Milyar TL civarı kamu faiz harcaması varken, bu toplamın 2023 sonunda neredeyse 4 katından fazla gerçekleştiğini görüyoruz. Peki bu ne demek? Faiz giderlerini karşılamak için bütçeden çok daha fazla pay ayırmak demek. Hatta bütçe faiz ödemeleri için yetersiz kalacağı için, ek bütçe artışları demek. Faizleri karşılayabilmek için devletin yeni vergi salması, zamlar yapması demek. Bu dediklerimi aynen yaşamadık mı? Yaşadığımız enflasyondaki yüksek artışların ana nedeni, 2021 sonu uyguladığımız yanlış para politikaları olduğu artık çok net bir durum. En başından beri bu yaşananlara neden olur diye çok defa yazdık durduk ama bu çabalarımız nafile kaldı. Şimdi bunu tartışmanın bile anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Hal böyle iken sabah açıklamalarda bulunan Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, faizlerin altıncı aydan sonra düşüş ivmesine döneceğini söylemiş. Bu söylemleri enflasyon düşmeye başlamadan yapmayı doğru bulmuyorum. Bu takdirde piyasada zaten var olan zamanında Nağci Ağbal sonrası bir anda tersi politikalara dönülmesi endişeleri yeniden artar. Zaten TCMB için hafta sonu ortaya saçılan iddialar ortamı yeterince tedirgin etmişken, üstüne bir de yeniden erken ve zamansız faiz indirimi iması yaratacak ifadeler en azından şu an için doğru olmaz. Bilakis yarın faiz kararını açıklayacak olan TCMB Para Politikası Kurulu, beklenti dahilinde 250 baz puan faiz artışı yapacak olursa da, devamında enflasyon düşmeden faiz indirimleri gündemimizde yok demelidir.
Enflasyon düşmeden erken faiz indirimlerini konuşmak kurları ve dolayısı ile enflasyonu yeniden yukarı çekmeye başlar. Bu kısır döngünün tekrarı ülkemizin hayrına olmaz. Enflasyon için zirve mayıs-haziran aylarında oluşacaktır beklentisindeyim. Ondan sonra eğer bu döneme kadar ve sonrasında sıkı para politikasını sürdürür ve bunları maliye politikası ile de desteklersek, sonrasında enflasyon düşmeye başlar. Enflasyonda düşüş ivmesi başlayınca yabancıdan doğrudan fon girişleri hızlanmaya başlar. Yabancı fon girişlerinin artması, kurlar üzerindeki yükseliş baskısını düşüş yönüne çevirir. Bu durum sonrasında ithal girdi maliyetlerinin de düşmesine destek olur. Bu da enflasyonda istenen düşüşü başlatır. Enflasyon arka arkaya birkaç ay düşüş gösterdikten sonra zaten devamında faiz indirimleri gelir. Hatta bu takdirde yabancı kurumlar bile faiz indirimi yapılması gereken raporlar açıklamaya başlarlar. İşte faiz indirimi sürecini bu sıralamaya uyarak gündeme getirmek için sabırlı olmalıyız. Erken konuşma güven değil, tam tersi güvensizlik yaratır. Şu an için hiç istemediğimiz şey, yaratılmaya çalışılan güven ortamının yeniden bozulması olur.
İşte bu nedenle sabahki Bankalar Birliği Başkanının faizler için ifadelerini erken buluyorum. Borsada düşük açılış ve sonrasındaki satışların bu açıklamalardan endişe duyanların satışı olma ihtimalini yüksek görüyorum. Ayrıca, mevcut Merkez Bankası para politikasının devamlılığı başkanından daha önemlidir diyorum!
Kaldı ki, 2024 sonu ABD seçimleri öncesinde Türkiye ve dünya için asıl jeopolitik risklerin öne çıkacağı endişelerim varken, kamunun ekonomisinde çok tutarlı davranması gerekiyor. Umarım bu duyarlılığı tüm kamu kurumları ve siyasetçiler göstermeye devam ederler.
Devlet adil vergi toplayamadığı için tüm bu sorunları yaşıyoruz! Vergilerin %60'ına yakın miktarı KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden kaynaklanıyor. Gelir elde eden bireyler ve kurumlardan bu gelirlerin vergi karşılıkları olması gerektiği gibi tahsil edilemediği için, devlet dolaylı vergilere başvuruyor. Ama sonuçta dolaylı vergiler enflasyona sebep olur. Bunun artık görülmesi ve vergi tabana yayılıp, yeni vergi artışları yapmadan, kazanlardan kazançlarına orantılı vergi tahsilatları yapılmalıdır. Bunu yapmayınca, ödenmesi gerektiği yerde kaçırılan vergiler arsa, konut, otomotiv, döviz vs gibi alanlara kayıyor. Bu da ilgili alanlardaki fiyat artışlarının daha da fazla olmasına neden oluyor. Aynı zamanda adil olmayan bir kazanç vergilendirmesi yaratıyor. Sabit gelirlilerin maaşlarını ellerine almadan vergileri kesilirken, aldığı ücretlerin fişini-faturasını kesmeyen birçok meslek erbabı ve kesim var. Bunları tespit devlet erki için hiç de zor değil.
Tarım ve hayvanlılıkta üretici mahsülünü tezgahtaki fiyatın 1/4, 1/5 değerine satamadığı için ürünü tarlasında, ağacında kalıyor, hasat yapamıyor. Hayvanını artan yem maliyetleri yüzünden erken kesime yolluyor. Üretim teşvik edilip destekleneceğine, fiyat artışlarına ithalat ile çözüm aranınca, bu davranış sorunu daha da büyütüyor. Kazancın çoğu ise üreticiler yerine hep aracılarda kalıyor.
İşte tüm bu konuları dikkate alan çözümler ve istikrarlı kararlar çok önemlidir. Bunlara hassasiyet gösterdikçe en azından ekonomik ve finansal sorunları aşarız. Ama 2021 sonu %17.75 iken, hatalarımızda ısrarla %65'e çıkan enflasyonu %40'a düşürmeyi hedeflemeyi başarı diye görmekten vazgeçmeli, neden öncesinde bu artışlara sebep olacak hatarı yaptığımızın öz eleştirisini yapmalıyız. Gelişmiş ülke olmak istiyorsak %5 ve altında enflasyonun önemini bilmeliyiz. Bunu yapacağımıza inancım var mı diyorsanız, onun cevabını vermeyeyim diyorum!
Ekonomi ve finans alanındaki sorunlarımızı gecikmeden ve kalıcı şekilde çözmeliyiz ki, sonra asıl endişe ettiğim jeopolitik riskler karşımıza çıkarsa bunlarla daha kolay mücadele edebilelim. Ya da başımıza çorap örmek isteyenler, ekonomimizdeki açık ve hataları kullanamasınlar.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
www.borsaanalizci.com
Twitter: @aydineroglu_